Sizleri bilemem ama 8 MART yaklaşırken beni hüzün basıyor desem yalan olmaz...Bu yazıyı yazarken inanın ki elim klavyeye defalarca gidip gidip geldi.. Zaten oldu olalı bu özel günleri anlamış değilim. Ama ne yazık ki Küresel Kapitalizmin verdiği ödünlerle bu günlerde sorunları anımsayıp, yoğunlaşabiliyoruz. Hüznü biraz dağıtabilmek için, her zaman yaptığımız gibi güzelim türkülerimize, şarkılarımıza sığınacağım.. Madem konu KADIN.. Öyleyse İzmir'de kaybettiğimiz sevgili Tanju Okan'ın çok güzel söylediği KADINIM Şarkısını gelin hep beraber okuyalım derim.. Ne dersiniz.. Böylece bu güzel insanımızı da anmış oluruz...Bu şarkının yanılmıyorsam müziğini Reggiani, sözlerini Teoman yazmıştı..

Eşyalar toplanmış seninle birlikte,

Anılar saçılmış odaya her yere,

Sevdiğim o koku yok artık bu evde

Sen!.

Kıyıda köşede kaybolmuş

Ne olur terk etme yalnızlık çok acı

Bu renksiz dünyayı sevmiştik birlikte

Sen kadınım...

*

Hüzünlenmeyelim dedik, yine hüzünlendik değil mi?.. Of! of!. Of ki of!.. Bu topraklarda acı ve hüzün bitmez dostlarım!.. Ne diyelim?

Neyse gelelim konumuza..

*

Her 8 Mart günü geldiğinde bugünü doğuran olay ve olayları sanki tekrar oluyormuş gibi düşünür ve üzülürüm. Kadınla erkeğin özellikle emek platformunda ayrışmasını ve kadınların ezilip sömürülmesini hiçbir zaman anlayamadım ve anlamayacağım herhalde. Geçen yıl İzmir’de anlamlı bir toplantı yapıldı. "Kadın hekimlik ve kadın sağlığı kongresi" adı altında birçok kadın meslektaşımızın katıldığı bu anlamlı toplantıda; yoğun siyasi gündem nedeni ile kamuoyuna yansımayan çok dikkat çekici kararlar alındı. Bizim bu yazıdaki kısmen de olsa görevimiz; elimizden geldiğince bu toplantıda varılan noktaları kamuoyu ile paylaşmak. Çözüm önerilerini tartışmak.

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kolu tarafından düzenlenen; tabip odaları, uzmanlık dernekleri, kadın örgütleri ve sivil toplum kuruluşları iş birliğinde gerçekleştirilen VI. Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kongresi, 21-23 Şubat 2020 tarihlerinde İzmir’de yapılmıştı. Gelelim içeriğine..

*

2008 yılından beri sağlık bilimleri ve sosyal bilimler alanlarında çalışan kadın uzmanlar, kadın akademisyenler, öğrenciler ve kadın mücadelesi yürüten aktivistlerin desteği ve ortak çabasıyla gerçekleştirilen kongrelerin altıncısında bu yıl “Kadın Emeği ve Sağlık” teması ele alındı.

İzmir Tabip Odası ev sahipliğinde ve yaklaşık 200 katılımcının emek yoğun katkısıyla yapılan kongre programında iki konferans, yedi panel, bir film gösterimi ve “kadın emeğinin örgütlenmesi: olanaklar – sınırlılıklar” konulu bir forum yer aldı, iki poster ve beş sözlü bildiri sunuldu.

Cinsiyete dayalı iş bölümü hekimlik pratiğinde devam edildiği vurgulanmıştır.

Kongrede, TTB Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kolu tarafından yapılan ve Türkiye’nin farklı bölgelerinden yüzde 78’i TTB üyesi olan 1005 kadın hekimin katıldığı çalışmanın sonuçları paylaşıldı. Sadece 10 kadın hekimden birinin maaşını yeterli bulduğu, eşi hekim olanların yüzde 42,4’ünün gelirinin eşinden az  olduğunu ortaya koyan araştırmada, kadın hekimlerin yüzde 78’inin çocuk bakımı, ev işleri vb. görevleri nedeniyle mesleki eğitim ve toplantılara katılamadığını bildirilmiştir.. Her üç evli kadın hekimden birinin evlilik sonrası, yüzde 40 kadın hekimin de çocuk sonrası kariyer planlarında olumsuz anlamda değişiklik yapmak zorunda kaldığı saptanmış olup, kadın hekimlerin yüzde 78’i akademik ya da idari ilerleme konusunda daha büyük zorluklar yaşadığını, beşte biri iş yerinde cinsiyet ayrımcılığına maruz kaldığını bildirmiştir.

Muhafazakâr politikaların cinsiyet eşitsizliğini derinleştirdiği vurgulanmıştır.

Kongrenin sonuç bildirgesinde, kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetlerinin adeta “cins kırımı" seviyesinde devam ettiği, devlet tarafından alınması gereken önlemler alınmadığı gibi cezasızlığın rutin bir uygulamaya dönüştüğü vurgularsak, kadın işsizliğinin ve kadına yönelik ayrımcı - muhafazakâr politikaların gün be gün arttığı günümüzde, kadınların emeğine yönelik saldırıların var olan toplumsal cinsiyet eşitsizliğini derinleştirdiğine işaret edilmiştir.

Küresel ölçekte uygulanan neoliberal politikaların toplumsal cinsiyete dayalı iş bölümünde eşitsizliği daha da arttırdığına; ekonomik ve finansal krizlerin istihdam azalması, işsizlik oranlarının artması, yoksullaşma, ekonomik büyümenin yavaşlaması, enflasyon oranlarının artırılması, maliye politikalarının sıkılaştırılması ve sosyal yardımların azalması ile sonuçlandığına yer verilen bildirgede, bu faktörlerin kadınları daha fazla etkilediğine dikkat çekildi.

Bildirgede, “Kadınlar olarak eşit işe eşit ücret, sürekli ve güvenceli işlerde istihdam, çocuk, hasta, yaşlı ve engelli bakımında kamusal hizmetler, sendikal özgürlük ve grevli toplusözleşme hakkının önündeki engellerin kaldırılmasını, İstanbul Sözleşmesi başta olmak üzere kadınlara karşı ayrımcılığın yok edilmesini hedefleyen uluslararası tüm sözleşmelerin ve 6284 Sayılı Kanunun etkin uygulanmasını talep edilmiştir. Eşitlik olmadan adalet olmayacağını, özgürlük, demokrasi, laiklik ve barış talebinden vazgeçmeyeceğimizi bir kez daha bildiriyoruz” denilmiştir.

*

YORUM VE ÖNERİLER: Yukarıdaki belirttiğim bildirgede de değinildiği gibi her alanda kadın sömürüsü dünyada ve maalesef ülkemizde devam etmektedir. Özellikle kadın hekimlik alanında bu sömürü daha net görülmektedir. Neoliberal sağlık politikaları kadın sağlık çalışanlarını daha da bir ezmiş adeta çaresiz bırakmıştır. Çözüm kadının ve erkeğin eşit olduğu, her türlü cinsiyet ayırımcılığının olmadığı eşit bir yapılanmadadır. Hedefimiz ve önceliğimiz insandır. İçinde yaşadığımız burjuvazisi gelişmemiş, dışarıya bağlı amiyane tabirle taşeronlaşmış, işçi sınıfının örgütsüz ve cılız olduğu bizim gibi Küresel Kapitalizmin emrindeki bizim gibi ülkelerde kadının düzlüğe çıkması zorda olsa umutsuz değilim..

Yaşasın Kadın-Erkek eşitliği ve dayanışması..

Sözümüzü şarkımızla bitirelim..

 

Masamız köşede öylece duruyor.

Bardaklar boşalmış her biri bir yerde..

SEN KADINIM

Sevgilerimle...