Toplum içinde "Aklına mukayyet ol" cümlesi geçtiğinde ,nasıl bir tepki gösterirsiniz?
Mukayyet olmak;Sahip çıkmak,korumak,gözetmek anlamını içerdiğini düşündüğünüzde verdiğiniz cevap ile ,düşünmeden ani reflekse verdiğiniz cevapları karşılaştırınız. 
Siz düşünmeye ,kendi içinizde cevaplarını aramaya başlayın.Son yapılan yada daha önceden yapıldığı halde ,şimdi yazı başlığı ve yazı konusuna baktığımda şöyle bir durum var.İstatistiklere göre her dört kişiden birinde bir çeşit akıl hastalığı var.En yakın üç arkadaşınızı düşünün.onlarda bir şey yoksa malum kişi siz olabilirsiniz.
Benim gibi aklı ile yaşayışı arasında "dağ" farkı var ise,o zaman bir yerde sorun var ,hastalık var demektir.Şimdi "yok yok,kendine yüklenme " diyenler çıkacak.Yük almak,yük vermek veya yüklenmek.İnsan yaşamı içerisinde sorun olmak demektir.Karadeniz veya bu ülkenin kırsaldan şehre göç vermiş her alanında ,Otobüs ,Gar,İstasyon ve taşıma yapılan her alanında çuval,koli,ambalaj ve her türden ağırlık yapan yükler bir yerden başka yere taşınmak,gönderilmek üzere yığınak ,bulundurma halindedir.Mevsimler içinde yoğunluk olan taşınma işi ise,Ürün-Hasat sonrasına denk düşer.Yükümüz sağlam ve sahipli olarak gönderilince sevinir,rahat ederiz.Bedelini ödediğimizde sağlam kalırız ve ferah denilen bir yapıda bulunuruz.
Gönderdiğimiz,ilettiğimiz yükler beynimizin eseri mi yoksa bedenimizin eseri mi acaba..?
Beynimiz bizleri yönlendirmiş ve beyin algısı sonrası huzur,ferahlık denilen kavram ile tanışılmış ise ne ala ,ne güzel.Beyin bir işe yaramış demektir.Kafa içinde bulunma görevini,kafa içinden hareketle yönlendirme,yararlı hale gelmek,görevini yerine getirmek olarak işlevini göstermiş demektir.Beden yük taşımak,yükün yerine ulaşması için emek harcamak görevini yapmış ve güç harcamış olduğu için de bir nevi emek koymuş olduğunu söyleyebiliriz.Emek iki biçimde değer göstermiş oldu.Beden gücü;kafa gücü yada;Alın teri/akıl teri...
Birde bu iki terin bir araya geldiğinde güç oluşturması vardır ki;bu güce de Emek gücü dediğimiz bilinç, örgütlülük ,yaşama değer katan yanıyla farklı bir yapı ortaya çıkmış demektir.Bu yapı da kolay kolay çıkmaz,oluşturulmaz ,kendi içinde ve zaman kavramıyla bedeller öder,ödettirilir.Bu dönemde muhakkak "Aklına sahip ol" dediğimiz sorun ile karşılaşırız.Aklımıza sahip olmak,aklı kullanmak , sahiplenmek,aklın kendi kulvarında hareket etmesine bağlıdır.Öyle bir dönem ortaya çıkar ki;Akıl kendisini boşlamış bir araç gibi frensiz gidebilir,Bu durum kendiliğinden dediğimiz "Spontene" durumudur.Spontene bir nevi;Aklına sahip olmak,aklın gücüyle hareket etmek için bedenin egemenliğine girmesi için ,dışımızdaki uyarılma nedeni olabilir.Olmalıdır.
Son zamanlar ;aklımız ve bedenimiz kendi kulvarlarından çıkmış,çıkartılmaya çalışılmış,çıkartılmış belki de bir arayışın ardına düşülmüş durumda,yada istatistik rakamlarının gösterdiği gibi her dört kişiden üçü beyninin düş alanından,kapsam alanından çıktığına göre,o kalan dördüncüyü ya ben arıyorum yada o ,üç kişi beni kendi kapsam alanına çağırıyor.
Düş ve düşünce içinde git-gel,Med-cezir olayını yaşarken,başımız üzerinden yazdığım yazıyı sessizce okuyan oğlum;"Uçmuşsun Baba" dedi.İşte o an uçmak ve akıllı olmak,aklını peynir ekmek ile yemek gibi bir çok söz dizimi karşı duvara vurdu,çınladı ve beni sarstı;" Oğlum sen bu yolda devam et " diyecektim,beynim engel oldu.
Öylece kaldım;"Aklıma mukayyet ol" dedim.Noktayı koydum.Virgül nokta arasında kalanları kendi dünyaları içerisinde bıraktım,kendi yapıldak (Çıplak) dünyamı sahiplendim.Yarab sen bana yardımcı ol diyerek selamladım.
Sağlıcakla kalınız...