Dışişleri Bakanı Prof. Dr.Ahmet Davutoğlu, Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) Muş İl Başkanlığı tarafından düzenlenen toplantıya katılmak üzere Muş’a geldi
Karayolu ile Bingöl’den Muş’a gelen Bakan Davutoğlu, Muş Valisi Vedat Büyükersoy, AK Parti Muş Milletvekili Faruk Işık, Belediye Başkanı Feyat Asya, İl Jandarma Komutanı Albay Erhan Arıkan ve bazı partililer tarafından Muş’un Yaygın beldesinde karşılandı. Karşılama sonrası AK Parti İl Başkanlığı tarafından düzenlenen toplantıya katılmak üzere gençlik merkezi konferans salonuna geçen Bakan Davutoğlu, burada katılımcılara hitap etti.
Konuşmasında 30 Mart’ta yapılan yerel seçimlerin önemine değinen Davutoğlu, “Bu seçimin neden önemi var. AK Parti konjonktürel şartlardan ortaya çıkmış veya bir kısım insanın siyasi hırslarıyla tarih sahnesinde yer almış bir siyasi hareket değildir, bir parti değildir. AK Parti, asırlar süren bir yürüyüşün son mücessem bir teşkilatıdır. Bu sebeple AK Parti’nin yücelttiği bayrak, dava bayrağı hiçbir zaman yere düşmeyecek kadar aziz, ecdattan aldığımız ve gelecek nesillere devredeceğimiz kutsal bir emanettir. Onun için son 12 yılda kat ettiğimiz mesafeyi bir gözden geçirin ve bu mesafelerin kat edilmemesi için önümüze konulan engelleri şöyle bir hatırlayın. Hep beraber bir muhasebe yapalım. 30 Mart’ı doğru anlamanız için bunu söylüyorum. 30 Mart’ta, son 10 yılda yapılan 8 seçim ve referandumdan, 30 Mart’ın farkı seçim ve referandumdan tam bir kutsiyet vardı. Çünkü 30 Mart öncesinde, 2013’te gerek gezi komploları, gerekse 17 aralık komplolarıyla yapılmak istenen şey işte Malazgirt’ten başlayan o yürüyüşün erlerini durdurulma çabasıdır. Durduramayacaklar, bizi bırakın durdurmayı, hızımızı kesemedikleri gibi, daha büyük bir hızla yürümemize sebep olacaklardır” dedi.
“2001 TÜRKİYESİ PASAPORTUNA GÜVENEMEYENLERİN TÜRKİYESİ’YDİ”
Konuşmasında türkiye’nin 2000’lı yıllarına değinen Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, “2001 Türkiye’si, karamsar insanların Türkiye’siydi, kendi parasına güvenemeyen insanların Türkiye’siydi. Aranızda hepinizi hatırlarsınız. Maaş alanlar, aldığı gün maaşlarını dolara çevirmeye çalıştılar. Pasaportuna güvenemeyenlerin Türkiye’siydi, her yerde çatışmanın, gerilimin olduğu, bir gecede ekonominin iflas ettiği bir ülkeydi. 2001’de yola çıkan AK Parti kadroları 2002’de, bu milletin desteğiyle, iradesini tarihe yansıttığı zaman 12 yılda hiçbir başka dönemde görülmeyecek büyük aşamalar yaptı. Şimdi bunları tek tek sayarsak vaktimiz yok. Ancak gayri safi milli hasılamızın 4 misli büyüdüğünü, Türkiye’nin tarımda 7’inci büyük ülke olduğunu, turizmde 7’inci büyük ülke olduğunu, dünyanın en fazla temsil edilen diplomatik olarak 7’inci büyük ülke olduğunu, birçok alanda devrimler yaptığını hepimiz biliyoruz. Şimdi bütün bu mücadele döneminde bu mesafeler alınırken, sadece şeytan taşlamaktan vakit bulamamak gibi güzel bir söz var, sadece güzel hizmetler, hayırlı projeler yapmakla meşgul olmadık. Aynı zamanda önümüze konan engellerle de mücadele ettik. Tabiri caizse boğuştuk. İlk defa olmadı, gezi ve 17 aralık gibi gelişmeler” diye konuştu.
Her seçim döneminde ülkede bir takım engellemeler yaşandığına vurgu yapan Davutoğlu, “Hatırlayacaksınız, 2002’de seçime giderken bu hareketin genel başkanını, Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı siyasetten men etmeye kalktılar. Şöyle düşündüler. Eğer genel başkan seçimlere giremezse AK Parti kadrolarının hızı yavaşlar, genel başkan da siyaset dışında kalır. Aksi oldu, daha büyük bir azimle çalışıldı ve 2002’de herhangi bir siyasi partinin Türk siyasi tarihinde 1 yılda elde edemediği başarının fersah fersah aşan bir başarıyla hem iktidara sahip oldu, hem de muhtar bile olamaz denen genel başkan Türkiye Cumhuriyeti başbakanı oldu. Hani şimdi böyle bazıları, Cumhurbaşkanı üzerinde yaptığı tartışmaları, o zaman da çok şey söylemişlerdi. Kendilerini milli iradenin üzerinde gören çevreler, bir takım mihraklar, kapalı kapılar ardından bu ülkenin kaderini tayin etmeye çalışanlar, bu ülkenin önüne feragatle, dirayetle geçen liderleri engellemeye hep çalıştılar. Adnan Menderes’i darağacına gönderenler onlardı. Turgut Özal’a her türlü çabayla engel çıkaranlar onlardı. 28 Şubat’ta merhum Necmettin Erbakan hocamıza da her türlü engeli çıkaranlar onlardı. Bu yola çıkanlar geçmişte önlerine konan engelleri görerek çıktılar. Olmadı. Onun üzerine 2004 mahalli seçimlerine giderken bu sefer Kıbrıs müzakereleri bahane edilerek, genç subaylar rahatsız diye başlıklarla ihtilal çağrıları yapıldı. 2004 seçimlerinde çok da büyük başarı elde ettik. 2007 seçimlerinde aynı şimdi olduğu gibi, cumhurbaşkanlığı seçimleri ve genel seçimler arka arkayaydı. Düşündüler ki o zaman, şimdi AK Parti’yi durduramazsak, Erdoğan’ı durduramazsak, bu kadroları durduramazsak, bu kadroları durduramasak, bir daha durduramayız dediler, mecliste her türlü hukuk dışı engellerle, bir takım yollarla AK Parti içinde de bazı bölünme ümitleriyle, o zaman AK Parti’nin göstereceği bir adayın cumhurbaşkanı olmaması için her şeyi yaptılar ama engelleyemediler. Bütün demokrasi tarihimizin rekor oyla 2007 genel seçimleri kazandık ve Sayın Başbakanımızın iradesiyle de, o zaman Dışişleri Bakanı olan Sayın Abdullah Gül’ü cumhurbaşkanı seçtirdik. Aynısında da halkın bundan sonra cumhurbaşkanını halk seçecek diye kesin bir anayasal durumda olması açısından referanduma gidildi. Bugün o kararları tatbikindeyiz. Baktılar ki, seçimler yoluyla engelleyemiyorlar, hukuk darbeleri yoluyla engelleyemiyorlar, partimizi kapatmaya çalıştılar. Tam da 2009 seçimlerine giderken. Ama çok daha büyük bir hırsla çalıştık, dünya küresel bunalımla uğraşırken, ekonomik bunalımla, biz bir taraftan ekonomik bunalımla uğraştık, bir taraftan da parti kapatma meselesiyle uğraştık. Yani şeytan taşlamakla uğraştık” ifadelerini kullandı.
“TÜRKİYE’DE KAOS ORTAMI OLUŞTURULMAK İSTENİYOR”
17 Aralık ile AK Parti’ye darbe vurularak türkiye’de kaos ortamı oluşturmak istendiğini dile getiren Bakan Davutoğlu, “2013 yılında aynı 2006’da o zaman Cumhuriyet ile hiçbir alakası olmayan, cumhurla alakası olmayanların Cumhuriyet mitingi yapmaları gibi, Danıştay saldırıları vesaire bu sefer de gezi operasyonlarına başladılar. Baktılar ki orada başarılı olmadı, bazı işbirlikçileriyle içeriden darbe vurmak için 17 Aralık’ta harekete geçtiler. Hedef açıktı, hedef şuydu, AK Parti’ye 30 Mart’ta bir darbe vurulacaktı, o darbeyle AK Parti sarsılacak, Türkiye’de bir kaos ortamı oluşturulacak ve cumhurbaşkanlığına bu milletin iradesi dışında birilerinin gelmesi için bir takım oyunlar, planlar yapılacaktı. Sonra da cumhurbaşkanı seçimi bu milletin iradesi ve AK Parti’nin iradesi dışında gerçekleşirse, bu sefer de 2015 yılında genel seçimlerde AK Parti, Türkiye’nin siyasi hayatından silinmeye çalışılacaktı. Esas hesap buydu. Bu hesabı kim bozdu? Bu hesabı bütün bu baskılar karşısında dimdik duruşuyla başta başbakanımız olmak üzere AK Parti kadroları bozdu. Onun için buraya özellikle geldim. Daha 30 Mart’ta seçimler bitti, 2 nisandan, 3 nisandan itibaren dünyanın birçok faaliyetler dolayısıyla neredeyse 2 kez 1 hafta içinde 38 milyon metre yol kat edip, Türkiye’den Kazakistan’a oradan Japonya, Alaska’ya, Meksika’ya, Dominik Cumhuriyeti’ne gitmek durumunda kaldığımız için kendi vilayetime yani Konya’ya Başbakanımızla gitmek dışında gidip ayrıca teşekkür edemedim. Ama özellikle kalbimden gelen bir sesle Muş’a ve Bingöl’e gelip teşekkür etmek istedim. Bu oyunu Muşlular bozdu, Bingöllüler bozdu, bütün bir Anadolu insanı bu oyunu bozdu” dedi.
“BU FİTNEYİ BU TOPRAKLARDAN EBEDİYEN KALDIRACAĞIZ”
Millet iradesine saygı gösterilmesi gerektiğini kaydeden Davutoğlu, “ Şimdi bu oyun bozuldu, beklenir ki millet iradesine saygı gösterilsin. Bu iradenin sonucu olarak kimse cumhurbaşkanlık seçimi üzerinde herhangi bir gölge oluşturmaya kalkmasın. Ama şimdi hemen cumhurbaşkanlık seçimi üzerinde, çatı adayı, değişik tanımlamalar yeni yeni çıktı. Milletle temeli olmayanın çatıda adayı olabilir mi? 2013 yılında ne oldu bu gezi komploları, 17 aralık komploları başladı. 3 şeyi söylemek istiyorum. Birincisi 30 yılı aşkın ama daha eskiye dayanan bir terör meselesine ve bu topraklara dikilmek istenen bir fitne tohumuna karşı ilk defa çözüm odaklı bir süreç başladı. Buralara kalıcı barışı ve istikrarı getirmek lazım. Onun için Malazgirt’te ayrılmayanların torunlarının, Çanakkale’de ayrılmayanların torunlarının arasına fitne sokulmuştur. Malazgirt’te, Alparslan’ın ordusu içinde olanların, etnik kökenlerini biliyor muyuz? Aralarında Türk de vardı, Kürt de vardı, Zaza da vardı, hatta Müslüman olmayanlar bile olabilir. Ama o bir inanç için yola çıkan bir milletti. Millet, aynı davayı benimsemiş, aynı imanla yola çıkmış topluluğun adıdır. Sarsılmaz kuvvetli bir yüreğin adıdır millet ve o yüreği barındıran herkes de o millettin asli unsurudur. Bu toprakları Çanakkale’de hep beraber savunduk. İşte çözüm süreci ve milli birlik ve kardeşlik projesinin temeli budur. Bu topraklarda yaşayan hiç kimsenin diğerine üstünlüğü yoktur. Nasıl Çanakkale’de yanı başında şehit düşene dönüp bakarken, onun cenaze namazını kılarken, acaba bu Türk müydü, Kürt müydü, Arnavut muydu, Boşnak mıydı, Zaza mıydı? Dememişlerse şehitlerimiz, bizim üzerimizde kutsal bir emanettir ki bu fitneyi bu topraklardan ebediyen kaldıracağız” şeklinde konuştu.
Bakan Davutoğlu’u konuşmanının ardından toplantıdan ayrılarak Muş Belediyesi’ni ziyaret etti.
Kaynak: iha