Cahillik, okumakla, şehir şehir gezmekle, çok dil bilmekle tükenseydi, çoğumuz birer kültür abidesiydik şimdi, müze olur ziyaretlere açılırdık her birimiz, biletsiz…

Bir üniversiteden mezun olmak, başka ülkelerde akademik kariyer edinmek değil, okumak değil kalın kalın kitapları ve hatta yazmak değil o kitapları.

Bir insanın beynini, kalbini, ruhunu okumak ve anlamaktır kültürlü olmak ve yazmaktır o beyinlere, kalplere, ruhlara nakış nakış insanlığı, sevgiyi, iyiliği, merhameti, vicdanı…

Çok ülke gezmiş olmak öldürmez cehaletini insanın.

Bir annenin yüzünü gezmektir kültürlü olmak, sokak sokak, cadde cadde, bir babanın emeğini, telaşını, kavgasını hayata ekmeğe dair, bir maden emekçisinin ellerini, tarladaki ninenin alın terini, körpe, gelinlik bir kızın göz nurunu, el emeğini gezmek, dolaşmaktır kültürlü olmak.

Çok dil bilmek, ne katar ki insan hayatına, bir çocuğun, bir çiçeğin, sevginin dilini bilmedikten, anlamadıktan, konuşmadıktan sonra?

Bir dilsizin suskunluğunu dahi dinlemek, anlamaktır kültürlü olmak, bir âmâ'nın gözlerinden görmektir güzellikleri hayata dair, yalansız, riyasız gerçekleri…

Eleştirilere açık olmak, hatta herkesten önce kendi kendini eleştirmek, hatalarını görmek, anlamak, tamir etmek adına çaba göstermek, kendini sorgulamak, kendini yargılamaktır kültürlü olmak.

Sorun ne olursa olsun öfkelenip kavga etmek yerine çözüm üretmek ve sunmaktır, sorun değil çözümün kendisi olmaktır, tam anlamak ve tamamlamaktır kültürlü olmak.

Hatalı olduğunda özür dilemesini ve gönül almasını bilmektir, hatalı olanı affetmektir kültürlü olmak.

Mağrur olmak değil, tevazulu olmak, kendini övmemek, biri onu övdüğünde kasılmamak ve hatta mahcup olmaktır

Kimseye özenmemek, kıyas ermemek kendini bir başkasıyla ve kendi olmaktır kültürlü olmak.

Kısacası kültür mantarı değil, güzel ve özel insan olmaktır kültürlü olmak…

Alıntı