ÇEVRE GÜNÜ

GÖSTERMELİK Mİ?

“Elin ile yaktığın ateşi, göz yaşınla söndüremezsin!”

Birleşmiş Milletler Örgütü 1972 yılında İsveç’in başkenti Stockholm’de 133 ülkenin katılımı ile düzenlediği Birleşmiş Milletler Çevre Konferansı’nda, 5 Haziran tarihinin “ DÜNYA ÇEVRE GÜNÜ” olmasını oybirliği ile kabul etmiştir. O tarihten bu yana çevre sorunlarına kamuoyunun ve devletlerin dikkatini çekmek, halkın katılımını geliştirmek, siyasi ilgiyi arttırmak ve farkındalık oluşturmak  üzere “5 HAZİRAN DÜNYA ÇEVRE GÜNÜ” dünya genelinde çeşitli etkinliklerle kutlanmaktadır.

Ben bugün çok önemli ve geleceğimizi etkileyecek DÜNYADAKİ SU KİRLİLİĞİNE yeniden dikkat çekmek istiyorum.

Dünyada yaklaşık 5 milyondan fazla kişi “Su Kirliliğinden” her yıl  ölmekte olduğunu bilmekteyiz. Su kirliliği dolayısıyla su ile bulaşan enfeksiyonlara ve suyun ne derece önemli olduğunu dikkat vurgulamak isterim. “Dünyada tahmini olarak 250 milyon kişi her yıl su yüzünden hastalanıp, 5 milyondan fazlası ise öldüğünü tekrar anımsayalım. Ölenlerin çoğu çocuk yaş grubunda. Su ile geçen ishal etkenlerine bağlı ise yılda 2 milyonun üzerinde ölüm oluyor. Farkındalığı bir an önce yaratıp, öne çıkarmak şart!..

Tüm dünyayı derinden etkileyen koronavirüs salgınıyla birlikte suyun önemi ve kullanım derecesi kendini göstermiştir. Son zamanlarda da dünyada suyun kıtlığı tartışmalarının gündemde yerini giderek daha ciddi bir biçimde  aldığını görüyoruz. Bu koşullar altında temiz suyun önemine dikkat çekmekte yarar görüyorum. Suyun yaygın kirlenmesinin önüne geçip, bu konuda evrensel duyarlılığı arttırmak gerekir.

ÜLKEMİZ SU YOKSULU ÜLKELER ARASINDA GELMEKTEDİR

Su kirliliğinden dolayı suyun azalmasına karşın farkındalığın oluşturulması ve buna yönelik su tasarrufunun arttırılması gerekir. “Yeryüzünün üçte ikisinden fazlası su olup, yaklaşık otuzda biri tatlı su kapasitesindedir.” Tuzlu deniz suyu tüm suların yüzde 97’si olup şu an içilmesi mümkün değildir. Tatlı suya erişim yüzde 1’in altındadır. Bir litre atık su, sekiz litre tatlı suyu kirletmekte olup, küresel kirli su miktarı 12 bin kilometre küptür. Bu hacim en büyük on nehirdeki tatlı sudan fazladır. Suyun kirletilmesinin ciddi sonuçlara yol açacağını söylemek için kahin olmaya gerek yok.

Dünyadaki nüfus artışı ve sanayileşmenin beraberinde kirli su artışını da getirmiştir. “Türkiye’deki kullanıma hazır su kapasitesi yüz milyar metreküpten biraz fazla olup, bunun yedide biri içme ve kullanma içindir. Yaklaşık dörtte üçü tarımsal, onda birinden biraz fazlası sanayi amaçlıdır. Son kırk yıl içinde üç “Van Gölü” hacminde su alanımız heba edilmiştir. Ülkemiz, kişi başına düşen yıllık su tüketimi ile su yoksulu ülkeler arasında gelmektedir. Gelişmiş ülkedeki bir çocuğun su tüketimi gelişmemiş ülkedekine göre otuz kat fazladır” dedi.

SUYA BAĞLI ENFEKSİYONLAR HER GEÇEN GÜN ARTIYOR

Suyun hovardaca kullanımı, çevresel faktörler, dünya nüfusunun artışı, küresel ısınma, sanayileşme, plansız nüfus artışıyla birlikte su da önlenemez kirlilik oluşturmuştur. Ülkemizde suya bağlı enfeksiyonların ve salgınların gün geçtikçe artış gösterdiğini söyleyebiliriz.

Vatandaşlar suyu; banyo, yüzme, bahçe sulaması, temizlik ve içme amaçlı kullanmaktadır. Bu kullanımlarda suyun insan ile hayvan çıkartıları ile arsenik, kurşun, nitrat, talyum, benzen, karbon tetraklorür, hekzaklorobenzen ve benzeri kimyasal maddelerle kirlenebileceğini belirtmekte yarar görüyorum.

Suyun böylesine geniş bir kullanım alanının ve kirlenmesinde çok fazla etken maddelerin bulunmasının birçok enfeksiyon çeşidine yol açtığını söyleyerek bunların çözümlerini ayrıntılı olarak şu şekilde anlatabilirim.

Su ile ilintili enfeksiyonların geçiş yolları beş farklı biçimde karşımıza çıkıyor. Doğrudan sudan kaynaklanan Tifo, Paratifo, Kolera, Hepatit-A gibi enfeksiyonlar bulunuyor. Bu enfeksiyonların geçirgenliğinin artışında aynı su kaynağından çok kişinin yararlanması ile ılıman ve sıcak iklim yatıyor. Çözümü; suyun kirliliğinin önüne geçmektir. Su azlığı veya yokluğundan kaynaklanan Trahom, Basilli dizanteri enfeksiyonları mevcuttur. Buna yol açan günlük temizlik ve diğer gereksinimler için suyun yeterli olmamasıdır. Çözümü ise yeterli su teminini sağlamak. Su ile ilişkili olarak böceklerle aktarılan enfeksiyonlar da var. Buna sivrisineklerle aktarılan sıtma iyi bir örnektir. Bunun Çözümü de;durgun suları yok etmektir. Bunun yanısıra su aeroselleri dediğimiz klimalarla geçen lejyoner hastalığını UNUTMAYALIM. Bunun önüne geçmek için klimaların ve bunların su depolarının düzenli aralıklarla temizlenmesi ve kontrol edilmesi gerekiyor. Son olarakta kirli deniz sularıyla birlikte bulaşan enfeksiyonlar var olup,bunlar birçok  insanda Hepatit-A, Norovirus, E.Koli, Tifo, Para tifo’dur. Bu enfeksiyonlarla mücadelede de temel ilke ;eniz suyunun kirlenmesinin önüne geçmeli yada kirli denize girilmemelidir.”

Bu enfeksiyonların bulaşı derecesinde kişisel faktörlerinde yer aldığını söyleyebilirim. Bağışıklığın yetersizliği, beslenme bozukluğu, mide asiditesinde azalma, alınan mikrop sayısının fazlalığı ve ileri yaşın enfeksiyonun lehine olduğunu belirteyim.

SU KİRLİLİĞİ YÜZÜNDEN DÜNYA’DA 5 MİLYONDAN FAZLA KİŞİ ÖLÜYOR’

Suyun virüs, bakteri ve parazit barındırmasının dünya tarihinde birçok ölüme sebep olmuştur. Kolera, Tifo gibi patlayıcı salgınlara yol açmıştır. Dünya genelinde tahmini olarak 250 milyon kişi su sebepli olarak hastalanıp, 5 milyondan fazlası ise ölmektedir. Ölenlerin çoğu çocuk yaş grubundadır. Su ile geçen ishal etkenlerine bağlı yılda iki milyonun üzerinde ölüm oluyor. Farkındalığı bir an önce yaratıp, öne çıkarmak şarttır.

‘KORUNMA TEDAVİDEN HER ZAMAN ÜSTÜN VE UCUZDUR’

Su ile bağlantılı hastalıklardan korunma yöntemlerini şu şekilde açıklayabiliriz.

“Her şeyden önce anaokulundan başlayarak temizlik konusunda kişilerin eğitilmesi gerekiyor. Su kaynağının kirlenmesinin önüne geçilmeli ve kurallara uygun da dezenfeksiyon gerçekleştirilmeli. Bunun yanı sıra su filtrasyonun yapılması ve dağıtım sisteminin kirlenmesinin önlenmesi de oldukça önem arz ediyor. Su depolarının programlı bir şekilde temizlenmesi, klorlanması ve kontrolüyle bu hastalıkların önüne geçebiliriz. Koronavirüs’ün OMİKRON varyantın  ile devam etmekte olduğu bugünlerde maske, mesafe ve temizlik üçgenindeki temizlik maddesinin en önemli öğesi olan su sorunu maalesef içimizi yakmaktadır. Mademki gelecekte paylaşım savaşı su nedenli olacak; o zaman en kısa zamanda bilimsel veriler eşliğinde, bağımsız karar alıcı bir yapı oluşturmak gerekir. Bunun yasal alt yapısını hazırlamak, ‘Koruyucu Hekimliği’ ön plana alan bir sağlık sistemini meydana getirmek şarttır. Bu olabilir mi derseniz zor derim. Ama biz yinede ensemizi karartmayalım, umudumuzu kesmeyelim derim. Korunma tedaviden her zaman üstün ve ucuzdur.”

Sözümüzü herzaman olduğu gibi güzel bir türkü ile bitirelim. Bu türküyü Musa Erğlu’dan her dinlediğimde doğanın güzelliği ve bizim ona karşı yaptığımız saygısızlık aklıma gelir. “Küresel Anamalcı Sistemin “ aşırı kâr hırsı nedeniyle, eşkiyadan da beter olup, çevreyi yok ederek, hiçbirzaman uslanmıyoruz.

Dursun Ali Akınet ve Selahattin Aygün’den alınma bu türkümüzü anımsayalım…

Dağda Kızıl Ot Biter

İçinde Keklik Öter

Eşkıyadan Da Beter

Uslan Be Halil İbrahim

Sevgilerimle…