Yurdumuzda özellikle Marmara Denizi’nde önemli seviyede bir deniz kirliliği mevcut; bu kirliliğe      ‘Mükilaj’  deniyor. Denizin özellikle yüzeyinde  10 cm lik kalın bir tabaka oluşturarak; ciddi anlamda bir mükilaj kirliliği var.  Buna deniz salyası deniyor.  Bugünlerde Marmara Denizi’nde ciddi boyutlarda deniz salyası  kirliliği  var; bunlar çok uzun zamandır oluşan kirliliğin; zaman içinde yoğunlaşarak denizin özellikle kıyı bölgelerinde ortaya çıkmakta; boyları ve derinlikleri yüzlerce metre olabilmektedir. Düşünün denizin dibe doğru 10 metreden 150 metreye kadar kirli olan bölgesinin;  orada  denize girmek olanaksız olduğu gibi; deniz biyolojik yaşamınında,  olması veya olabilmesi mümkün değildir.

       Ülke olarak; insanımızın çevreye çok duyarlı olması gerçeği ortadadır.  Çünkü yaşadığımız her çevre;  önce kendi ve toplum sağlığımız için son derece önemlidir.  O halde tüm Ülkemiz   genelinde;  bu temizliğe  gerçek anlamda dikkat etmemiz gerekiyor.  Düşünün araziye attığımız bir naylon pet su şişesi; toprağa karışsa bile 450 yıl kaybolmadan, orada durabilmektedir. Keza naylon olan diğer maddelerinde durumu aynıdır.  O halde özellikle kalıcı kirlilik yapan maddelerin;  kullanımını en aza indirmeli; kullandıktan sonra; çöpe  atma durumunda  isek mutlak geri dönüşüm kablarına koymalıyız.

      Peki Marmara Denizi’ndeki   ‘Müsilaj’  kirliliğini nasıl önleriz; denize hiçbir şekilde kanalizasyon bırakılmadığı gibi; bunlar mutlaka ileri biyolojik arıtma tesislerine akıtılmalı; arıtıldıktan sonra  dereye veya denize bırakılmalı;  arıtma tesisi; arıtılma durumunda olan kirliliği çok rahat arıtabilecek kapasitede olmalı;     daha fazla yük gelecekse; veya gelme durumunda ise ilave yanına veya uygun olan yere yeni arıtma tesis veya tesisleri yapılmalı; varsa ileri deniz deşarz sistemlerinden vaz geçilip;  karada  ileri  biyolojik arıtma  tesis veya tesisleri kurarak tümden kirlilik ortadan kaldırılmalıdır.  Derelerin üstü kapatılmamalı, kirlilik  varsa önlemi alınmalı ve dereler  gözlem altında olmalıdır.  Şehir içlerinde çok eski; kullanım ömrünü tamamlamış kanalizasyon sistemleri,  yeni tip malzemelerle değiştirilmeli; herhangi bir şekilde etrafa taşma, sızma ve bunun gibi olumsuzluklar önlenmeli;  kirliliğin tamamı biyolojik arıtma tesisine sorunsuz taşınmalıdır.

        Küçük yerleşim yerlerinde ilgili kurumca mutlaka; ileri biyolojik arıtma tesisleri inşa                                               edilmeli; su temiz olarak derelere, göllere, denizlere bırakılmalıdır. Büyüklü küçüklü tüm fabrikalar, kendi arıtma tesislerini kurmalı; kullanılan atık maddeler; ve diğer kirlilikler  arıtıldıktan sonra; su dere veya denizlere temiz olarak bırakılmalıdır. Arazide havuzlanarak kirlilik oluşturan    yapılar;  ilgili kurumca tahlilleri yapılarak; nedeni araştırılmalı; kirlilik varsa arıtma tesislerine taşınmalı ve havuz doldurularak alan tarıma uygun hale getirilmelidir.  Yani kirlilik var olan her yerdeki durum; arıtma tesisleri vasıtasıyla arıtılarak su derelere, göllere, ırmaklara temiz olarak bırakılmalıdır.

      Deniz çok olmasada tuzlu bir yapıya sahiptir. Ufak kirlilikleri ortadan kaldırır. O halde mümkün olan en kısa sürede (3 yıl / belki daha fazla )  tüm ileri biyolojik; varsa kimyasal arıtma tesislerini  kurarak; Ülkemiz genelinde tüm deniz, göl, dere, çay, ırmak ve nehirlerimizi temiz duruma  getirebiliriz.