Çok değerli Suay Karaman Hocamız, Deprem felaketi için çok ama çok ağır başlı olumlu hoşgörülü bir yazı yazmıştır. Bunlar güzel şeylerdir. Toplumsal barışa hizmet eden değerlendirmelerdir. Ama biz buralara nasıl getirildik sorusunu sorduğumuz zaman işler değişiyor. Biz buralara 14 Mayıs 1950 durağından geldik. 14 Mayıs 1950 de harici bedhahlarımız, daha henüz gaflet ve dalalet düzeyindeki dahili bedhahlarımızı iktidara getirdiler. Dâhili gaflette kilerimiz DENK bütçeyi açık bütçe yaparak ve laik eğitimi dini eğitim rotasına çevirerek işe başladılar. Çünkü onlar bağımsızlığın ne olduğunu, bağımsızlığın ne kadar güzel bir şey olduğunu ve Baş komutanımızı “ Bağımsızlık benim karakterimdir” dediğini dahi bilmiyorlardı. İşte o gün yani 14 Mayıs 1950 de 280 kuruş olan bir ABD Doları bugün (7 Mart 2023) te 18.889.000 TL dir. Tam 19.000.000 defa TL miz ezilmiştir. İşte bu yıkım Türkiye Cumhuriyetini felç etmiş yaralarını saramaz bir düzeye indirmiştir. Bu sürece tarihçiler " İhaneti Cumhuriyet dönemi "adını vereceklerdir. Daha şimdiden bu ad kullanılmaya başlanmıştır. Deprem yaralarının dahi çağdaş olanaklarla bilime uygun yöntemlerle sarılması için de Anayasamızın 2. ve 166. maddesinde yazılı olduğu gibi DENK bütçeli laik eğitimli sosyal bir hukuk devleti, olması gerekmektedir.

“ TÜRK MİLLETİ ADINA”

Mahkemelerin Kararlarında Gördüğümüz TÜRK MİLLETİ ADINA yazısı ne demektir, Neden bu kelime dizisi her kararın başına yazılır. Bu sözün anlamı. Hukuk devletinde Ey Hâkim sen Türk milleti adına karar veriyorsun. Hiç kimseden korkma hakkını arayan bir kişiye hakkını ver demektir. İdare o kişinin hakkını yemiş ey hâkim sana gelmiş sen kimseye aldırma “ Bu adamın hakkını teslim et” demektir. Mahkemelerin bağımsızlığının bir sembolüdür.

“ TÜRK MİLLETİ ADINA”

Türk Milleti adına demek Anayasamızın “ BAŞLANGIÇ” bölümümde yer alan kısma bir göz atalım. “Hiçbir faaliyetin Türk milli menfaatlerinin, Türk varlığının, Devleti ve ülkesiyle bölünmezliği esasının, Türklüğün tarihi ve manevi değerlerinin, Atatürk milliyetçiliği, ilke ve inkılapları ve medeniyetçiliğinin karşısında korunma göremeyeceği ve laiklik ilkesinin gereği olarak kutsal din duygularının, Devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamayacağı; “hükümlerinin tam olarak uygulanması demektir. Anayasamız dahi bunu apaçık yazmıştıur. Anayasa Maded138. Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre hüküm verirler.

Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.

Ama bu yetki ayni zamanda hâkimlerin sorumluğunu arttırmaktadır. Vicdanı kanaate Anayasaya ve yasalara uymayan kararlar verilmemelidir.

Anayasamızın 69. Maddesini asla unutamayız.

Bazı yazarlarımız ve düşünürlerimiz Anayasamızın 69.madesinin yasakladığı (Devletin bağımsızlığına, Bölünmez bütünlüğüne, insan haklarına, hukuk devleti ilkelerine, Ulusal egemenliğe, Demokratik ve laik Cumhuriyet ilkelerine ) aykırı eylemlerin odağı haline gelen AKP iktidarının yasal yollardan gidilerek iktidardan uzaklaştırma gününün geldiğini belirtmektedirler. Bu durum Deprem felaketinde dahi AKP + MHP iktidarının yardımları yapılmasında dağıtılmasında bile açığa çıkmıştır.

14 Mayıs 1950 den bu yana uygulanan açık bütçelerin sonunda Atatürk’e göre bağımsızlığımız elimizden alınmıştır. İsmet İnönü’ye göre de Türk Milleti tam manasıyla iflas etmiştir. İsmet İnönü bununla da yetinmemiş aynen şöyle demiştir. Bütçe açığı, Türk milletini, rutubetin bir binayı çökertmesi gibi yok etmiştir.

Bir gram altın 18 TL den 1154 TL ye çıkmıştır. Artış 64 mislidir

Çeyrek altın 24 TL den 1905 TL ye çıkmıştır. Artış 79 mislidir

Bir ABD doları 1320000 TL den 18.105.000 TL ye çıkmıştır. Artış 14 mislidir.

Bu gidişin sebebi ise açık bütçelerdir. Amma bütçeler açıktır diye “ Danıştay’da dava açarsanız davanız ret edilir. Bu günlük bu kadar girizgâh yeter

Sayın bir kısım yazarlarımız şu görüşleri de ileri sürmüşledir. Türkiye’nin her yerinde : “Deprem değil iktidarın rantçılık ve yolsuzluk siyaseti insanlarımızı daha çok öldürdü “ demişlerdir.

. Deprem gibi, yangın gibi, sel gibi olaylarda kullanılacak yedek bütçesi, bile olmayan bir ülkede, yönetim TBMM ve Hükümet de yok demektir. Buna dur demeyen hukuk ise o da yok hükmünde demektir.

Türk milletinin içi yanıyor. Ne yazık ki " Türk Milletin bu durumundan yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.” diyecek dünyaya 100 yılda bir gelen DAHİ'miz de yok. Ona sahip olduğunu bilmeyen ona haksız sıfatlar yakıştıranların iktidarındayız. NOKTA.

NOT: Sayın İyi Parti Genel başkanı Meral Akşener’in ne yazılacak ne de yerilecek tarafı bence yok. Çünkü. O Türk milletini Titanik trans atlantığı gibii buz dağına çarparken terk etmiştir.