Dolar bankerleri, kağıt para dolar ile dünya egemenliği kurma peşindeler. Amaçlarını da saklamıyorlar. Bu egemenliğin temel unsuru kredilendirmeye dayanır. Metod çok basittir.

Dünya bankası ve IMF yoluyla devletlere borç verilir. IMF borç alan ülkenin, devlet bütçesini, merkez bankası kararlarını kontrol etmeye hak kazanır. Pandemi döneminde, IMF 125 ülkeye borç verdiğini ilan etti. Bunun anlamı, 125 ülkeyi daha kontrolümüze aldık demektir.

Türkiye 2012 yılında IMF'ye olan borçlarını ödedi ve ilişkisini kopardı. IMF dışarıdan seyrediyor. Eğer IMF'ye borcumuz olsaydı, ne İHA yapabilirdik. Ne de S 400 satın alabilirdik.

IMF'ye borç olmayınca, emperyalistler farklı bir metod kullanıyor. Bu metod, ülkedeki tüketim harcamalarının artırılmasına yöneliktir. Medya kanalıyla insanların ''Daha çok tüketerek, daha mutlu olacaklarına'' dair değer yargıları oluşturuluyor. Kendilerine ait bankalar kanalıyla, herkese KREDİ KARTI dağıtılıyor. Tüketici kredileri yoluyla, halk, tüketime teşvik ediliyor.

Sosyolojik değer yargıları dahi yaratılmaktadır. En çok ''Dünyaya bir daha mı geleceksin, neyin varsa harca'' anlayışı, medya kanalıyla topluma aşılanıyor. Marka yaratılıyor. Markalı tüketme yapılan harcama ile sosyal statü kazanma geleneği yerleştiriliyor.

Türkiyede bu konu en çok ithal otomobiller için kullanıldı ve başarıldı. Nitekim ülkemizde ''mercedese binmek'' sosyal statüye dönüştü. Ayranı yok içmeye, kredi alıp mercedese biniyor.

Seyahata çıkma modası yaratıldı. Orta sınıf, yurt dışı seyahatine gidemez ise, statü kaybettiğini zannediyor. Kredi alıyor, seyahata çıkıyor. Önemli olan orta sınıf, avam zaten zor geçiniyor.

Orta sınıf farkına varmadan, kendi ihtiyaçları için değil, başkaları için tüketime başlıyor. Tüketim artışı, üretimi geçtiği anda, cari açık ortaya çıkar.

Cari açık ortaya çıkınca, ülke borçlanır. Böylece bankerler amaçlarına ulaşırlar. Zira, cari açık veren ülkeler yurt dışından borçlanmak zorunda kalıyor.

Emperyalizme dur demenin yolu, tüketimi kısmak ve tasarruf etmekten geçiyor. Tasarruf etmeyi beceremeyen toplumlar, önce finansal, sonra siyasal egemenliklerini kaybediyor.