Tarihte 16 büyük devlet kurduk. Bunların hiç birisi emperyalist nitelik kazanmadı. Aksine, yönetimi altına aldığımız milletleri barış içerisinde bir arada yaşamaları için çalıştık. Bu geleneğimiz devam ediyor. Nitekim Suriye'de, bizden başka tüm yabancı güçlerin amacı, emperyalist nitelik taşıyor.

Emperyalizmin hedefinde, ülkenin ekonomik kaynakları vardır. Keyfi için emperyalistler hareket etmezler. Mutlaka, ama mutlaka sömürülecek bir kaynak vardır. Bu kaynağın, maden-petrol-su gibi hayati maddelerden birisine tekabül etmesi gerekiyor.

2. Dünya savaşı sonuna kadar, emperyalizmin öncü kuvveti askerler idi. Fiilen gidip, ülkeler işgal ediliyor. Kaynaklara el konuluyordu. 1944 yılında, içinde Türkiye'nin de bulunduğu Bretton Woods Para anlaşmasından sonra işler değişti.

1946 dan itibaren Emperyalist güçler, sömürü düzeni için askerliğin yanına iki ilave yaptılar. Bunlar, Ekonomi ve Milli Eğitim politikalarıdır. Askerliği, Nato adı altında kolay çözdüler. Milli Eğitim Politikasını ulusal devletin elinden aldılar. Ekonomik açıdan egemenlik kurmak için, Merkez Bankalarına el koydular.

Bir ülke düşünün, merkez bankası yabancının eline geçmiş, askeri anlaşmalar ile askerinin eli kolu bağlanmış, milli eğitimindeki özgür iradesi sonlanmış. İşte o ülke, sömürü düzeninin bir parçasına dönüşştür.

Türkiye bu geçekliği yaşadı. 1946 yılında başlayan ABD ile yapılan anlaşmalar ile önce Milli Eğitimdeki özgürlüğümüz elimizden alındı. Anlaşmalar ile 8 kişiden oluşan Milli Eğitim Komisyonunun 4 üyesi Amerikaya verildi. Başkan yabancı ve başkanın oyu 2. Gerisini siz tahmin ediniz.

1952 yılında Natoya girdik. İşimiz bitti.

Merkez Bankası, zaten ellerindeydi. Yabancıların sahip olduğu merkez bankası TL basıyor. Cumhuriyet Hükümetlerine kendi parasını faiz karşılığı borç veriyordu. Rahmetli Demirel sayesinde, 1970 yılında emperyalistlerin elinden merkez bankası kurtarıldı. Fakat, Rahmetli şapkasını bir kaç kere aldı-gitti geldi.

Askeri konularda yol aldık. Ancak Milli Eğitim konsunda bir adım ileri gidemedik.

1972 yılında ABD, yeşil kuşak politikasını uygulamak için ''İslam ülkelerinde dini eğitimi teşvik etti''. 1980 darbesi ile kurulan Evren Paşa Hükümetleri ile başlayan tarihi yanlışlık bizleri bu güne getirdi.

Anlatılanlara bakmayınız. İşin gerçek yüzü emperyalizmden kaynaklanıyor. Türkiye Milli Eğitimde hızla çöküntüye gidiyor.