Faiz paranın karşılığıdır. Birinden borç alan, karşılığını ödemek zorundadır. Bu karşılık, yazılı tarihin başından beri FAİZ olarak tanımlanıyor.

Faize karşı çıkan Filozoflar olmuştur. M.Ö 4. yüzyıl Antik Yunan Filozofu ARİSTO ''Para kısırdır, üretmez'' diyor ve faize karşı çıkıyordu.

Semavi dinler, faize karşı çıkıyor. Semavi dinler denilince, Yahudilik, Hristiyanlık ve Müslümanlık anlaşılır. Her üç din de faizi yasaklamıştır.

Tarımsal üretim aşamasında, borç olarak alınan para tüketim amacıyla kullanılıyor. Tüketilen paranın geri ödenmesi imkansız hale geliyor. Borçlu zor durumda kalıyor. Bu sonucu gören din adamları faizi yasaklamışlar. Ancak, engel olamadılar.

-Semavi dinlerin ilki olan Yahudilik çözüm üretmekte zorlanmadı. ''Yahudi, yahudi olmayandan faiz alabilir'' fetvası, sorunu çözmeye yetmiştir. Yahudi, yahudiden faiz alamıyor. Ama, yahudi olmayandan alabiliyor. Böylece, tefecilik mesleği Yahudilerin eline geçti. Bu güne kadar da geldi. Dünyanın en büyük bankaları Yahudilerin elinde bulunuyor.

- Hristiyanlıkta Faiz şiddetle yasak sayılıyordu. Tefecilikten suçlu bulunmak, canlı canlı yakılmaya yeterliydi. Hristiyan aleminde faize para vermek gizli yapılıyordu. Haçlı seferleri sırasında Papanın bir numaralı adamı sayılan Tapınak Şovalyeleri, bankacılığın ilkel formunu fark ettiler. Para havalesinden kazandıkları paraları, tefecilik yoluyla asillere, krallara borç verdiler. Zengin oldular. Fakat, Papanın hışmına uğradılar. Liderleri Pariste tefecilikten yargılandı ve 1315 yılında canlı-canlı yakılarak idam edildi.

-1520 yılında beklenmeyen bir olay gerçekleşti. Genç İmparator Şarlken Papa olmak istiyordu. Örnek olarak Yavuz Sultan Selim Hanın ''kılıç hakkı olarak'' Halifeliği hanedana mal etmesini gösteriyordu. Papa tutuştu. İmparator Şarlkene karşı ordu kurması lazım. Ordu kurmak için para bulması gerekiyordu. Alman tefecilerden borç istedi. Tefeciler faiz istemekle kalmadılar, faize meşruiyet talep ettiler. Zordaki Papa ''Borç veren risk üstlenir, karşılığı olmalıdır'' diye fetva verdi. 1520 yılından itibaren Avrupada Faiz meşru sayıldı.

-Papanın fetvası ile Hristiyan Aleminde Faizin meşru sayılması, tefecilerin banker olmasına olanak tanıdı. Daha sonra, bankerler BANKACI oldular. Bankalar, halkın küçük tasarruflarını bir araya getirdiler. Sermaye biriktirdiler. Biriken sermayeyi değerlendirmek amacıyla, fabrikaları finanse ettiler. Avrupa sanayi toplumuna evrimleşti.

-Müslüman Alemi, 16. yüzyıla kadar, Batıdan fersah-fersah ileri idi. Batıda, faizin meşru sayılması ile birlikte bankacılık sisteminin işlerlik kazanması sayesinde SERMAYE birikimi sağlandı. Biriken sermayeyi işletmek gerekiyordu. Önce devlete borç verdiler. Sermaye birikimi inanılmaz boyuta ulaştı. Sermaye birikimi ile katma değer yaratan yatırımları finanse ettiler. Bu sayede Batıda. Sermayeli üretim denilen SANAYİ ÜRETİM AŞAMASINA geçildi.

Sanayileşen Batı, İslam Alemine fark atmaya başladı. Fark o kadar açıldı ki, kapanmıyor. Kapanacağa da benzemiyor. Zira, İslam Alemi halen faizi tartışıyor.