Söz konusu insan ve onun meydana getirebileceği, getirdiği eserler akla gelince ne ve nasıl olmalı? Bu soruya verilecek tek cevap Ziya Paşa'nın dediği gibidir:
"Âyinesi iştir kişinin lafa bakılmaz, 
Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde." 
Yani, bugünkü Türkçe ile; 
"Kişinin aynası yaptığı işlerdir, laflarına bakılmaz; çünkü kişinin aklının seviyesi ancak yaptığı işlerle ortaya çıkar."
*
Bu gerçeği bir kenara not edip de; bir zamanlar 400-500 bin ton üretimin çok geldiği, şimdilerde ise 700 bin tonlu rakamların yetmediği fındıkta yaşanan verim ve kalite düşüklüğüne göz atıp da kimin neyi, ne kadar yaptığına bakacak olursak, gerçek manada işi sahiplenenler kadar,  sadece lâf ederek, peynir gemisini yürütmeye çalışanları görünce, "Bunlar kimler?" sorusuna cevap arayamayacak mıyız?
*
Hani şu soruyla çok karşılaşırız;"sana iki haberim var. Biri iyi biri kötü. Önce hangisini söyleyeyim?"
Genelde cevabımız; kötüden önce biraz moralimiz düzelsin ve güçlü kalabilelim diye "ilk, iyi olanı" tercihini kullanırız.
Biz de öyle yapalım ve de fındıkta verim ile kaliteyi arttırmak için kimlerin "Bahçeye gel bahçeye, dolu fındık bulursun" çağrısına uyduğuna bakalım.
Bir zamanlar Fiskobirlik vardı. Allah için bu işleri vakit ayırırdılar. Şimdi içine düştüğü zor durum nedeniyle unuttular.
Tarım Bakanlığı'na bağlı Fındık Araştırma İstasyonu son yıllarda iyi işler yapıyor.
Trabzon Ticaret Borsası, fındıktaki her konuda olduğu gibi, verim ve kalitenin arttırılması için para-pul demeden gücünü ve enerjisini kullanıyor.
Fındık ihracaatçı birlikleri, Fındık Tanıtım Grubu çatısı altında ellerindeki maddi gücü, bu işlere seferber ediyorlar.
Fındık ihracatçısı firmaların önemli kısmı, "iyi tarım uygulamaları" adı altında üretici ile haşır neşir oluyor,  yardım yapıyor, destek sağlıyor.
İtalyan Ferrero bile..
Söz konusu verim ile kalite olunca isim olarak akla gelen, ve de bahçelerden hiç eksik olmayan, herkesin 100 kilo ürün aldığı yerden 300 kiloya fındık demeyen Keşap'tan Mustafa Şahin ve gerçek ziraatçı, bir zamanların ziraat odası başkanı Özer Akbaşlı..
*
Unuttuklarımız var mı? Ya da geriye ne kaldı? 
Ziraat Odaları ile üniversiteler..
Üniversiteler, bir kaç istisna dışında konuşma yerine genellikle bilimsel araştırmalara yoğunlaşmışlar. Ama Samsun 19 Mayıs Üniversitesi'nden Doç. Dr. Mehmet Bozoğlu, hem laboratuvarda, hem  bahçede..
Çok iş yapıyor, az konuşuyor. Onun için de yanılma payı yok denecek kadar az.. Profesör olup da yüzde 50 yanılanlar ve çok  da konuşanların aksine..
Kala kala, elde Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) ve özellikle de ona bağlı fındık üretim bölgelerindeki il ve ilçe ziraat odaları kaldı.
Peki onlar ne yapıyor?
Trabzon'da uygulanan "Fındıkta Verim ve Kaliteyi Arttırma Projesi"nde görülüyorlar, ama hiç bir yerlerinde yoklar. 10 tane örnek bahçe yapıldı. Birine zırnık katkıları olmadı. Bundan sonra olacakları da yok.
İhracatçıların "İyi tarım uygulamaları"na destek mi veriyorlar? Asla.. 
Fındık Tanıdım Grubu'na, "Gelin birlikte bahçeleri yenileyelim" diye bir çağrıları mı var? Nerdeee!..
Ya da, "Biz ziraat odasıyız. Paramız da var. Kendimiz de yaparız" diyerek bahçelere mi dalacaklar.  Örnek bahçemi yapacaklar? Böyle bir beyanları mı var? O da yok..
*
Yaptıkları ne?
Demeç vermek, konuşmak. 
"Fındık bahçeleri yenilenmeli" derler. "Kuruyan dalları kesin, ayıklayın" diye beyanat verirler. 
Güneş çıkar, "fındık yandı", kar yağar "fındık dondu", rüzgar eser; "fındık döküldü", yağmur yağar; "fındık ıslandı" diye demeç üzerine demeç salarlar.
*
Ziya Paşa bunları görseydi nasıl derdi? Hiç merak ettiniz mi?
"Ayinesi laftır Ziraat Odaları'nın, iş yapıp-yapmadıklarına bakılmaz."
*
Fazla ne söze, ne de satıra gerek var. Her şey ayan beyan ortada olduğuna göre..
Not: Eller tutulur şekliyle yaptıkları var ise, göndersinler, bildirsinler, "tükürdüğümüzü yalama pahasına" da olsa sevinerek yayınlarız.