Türkiye, önemi her geçen gün artan bakliyat gibi önemli bir sektöre bakışını "Kanada'dan mercimek ithal ediyoruz" tartışmasının çok ötesine taşımak zorunda. Mercimek, nohut, fasulye, bezelye üretimini artırmanın önemi çok büyük. Ama üretimi artırmak da tek başına yeterli olmadığı bir süreç yaşanıyor.

Dünyada bakliyat ürünlerine olan talep hızla artıyor. Son 10 yılda bakliyat ürünlerine yönelik talep artışı pandemi sürecinde daha da hızlandı. Et yerine bakliyat ürünlerinin yoğun olarak tüketileceği bir dönem geliyor. Geçmişte yoksulların yiyeceği olan bakliyat ürünleri şimdilerde sağlıklı beslenmek isteyen, parası olan zenginlerin yemeğine dönüşüyor.

Türkiye, önemi her geçen gün artan bakliyat gibi önemli bir sektöre bakışını “Kanada’dan mercimek ithal ediyoruz” tartışmasının çok ötesine taşımak zorunda. Mercimek, nohut, fasulye, bezelye üretimini artırmanın önemi çok büyük. Ama üretimi artırmak da tek başına yeterli olmadığı bir süreç yaşanıyor. Üretimi artırmanın yanı sıra bu alanda yapılacak araştırma geliştirme çalışmaları, teknoloji yatırımları ile bakliyat ürünlerini bitki besin maddelerine dönüştürmek gerekiyor. Bakliyat ürünleri toz haline getirilip adeta ilaç gibi kullanıldığında çok büyük katma değer yaratılıyor.

Covid-19 dünya bakliyat tüketimini yüzde 9 artırdı

Küresel Bakliyat Konvansiyonu (GPC) Başkanı Cindy Brown, 10 Şubat Dünya Bakliyat Günü’nde “Bakliyat Hayattır” başlığı ile yayınladığı yazıda sektörün mevcut durumunu ve önemini paylaştı.

Yaşanan pandemi sürecinde bakliyat sektörünü etkileyen, tüketici alışkanlıklarında önemli değişiklikler olduğunu belirten Cindy Brown’un dikkat çektiği konuları şöyle özetleyebiliriz:

1- Pandemi döneminde bir yıl boyunca dünya bakliyat tüketiminde yaklaşık yüzde 9’luk bir artış yaşandı. Birleşmiş Milletler, 2016’yı Uluslararası Bakliyat Yılı ilan ettiğinde önemli tanıtımlar ve çalışmalar sonucunda tüketim yüzde 4 artmıştı. Pandemi dönemindeki tüketim artışı 2016’daki artışın iki katından fazla.

2- Geçtiğimiz yıl bazı önemli değişikliklerin gerçekleştiğini gördük. Tüketiciler, bakliyat gibi uzun ömürlü, rafta stabil gıdalara daha fazla odaklandı. Ayrıca evde daha çok yemek yapılıyor, dışarıda daha az yemek yeniliyor. Tüketicilerin çoğu bakliyatla yapılan yeni bitki bazlı ürünleri denemeye başladı. Pandemi aynı zamanda birçok tüketici için daha yüksek fiyat hassasiyetine yol açtı. Birçok gıda tüketicisi ekonomik beklentileri konusunda endişeli ve sonuç olarak kilerlerini dolduruyor ve isteğe bağlı ürünlere daha az para harcıyor.

3- Sağlık sorunları tüketici davranışlarında değişikliklere neden oluyor. Tüketiciler sağlıklarını korumaya daha fazla önem veriyor ve sonuç olarak bağışıklık sistemlerini güçlendirmek için daha sağlıklı yiyeceklere odaklanmaları arttı, bu da bakliyat sektörü için iyi bir haber.

Küresel düzeyde yeni hedefler

4- Ulusal gıda güvenliği politikalarının bir parçası olarak bakliyat üretimini ve tüketimini teşvik edin. Yaşam boyu vejetaryen olan Mahatma Gandhi, yiyeceklerle ilgili deneyleri ve yiyeceklerin sağlık için önemi üzerine yorumlarıyla ünlüydü. Gandi, Sağlığın Anahtarı(Key to Health) adlı kitabında, “İnsanın hava ve su olmadan yaşayamayacağı doğru olsa da, bedeni besleyen şey besindir. Bu nedenle, yemek hayattır ”der. Gandhi haklıydı. Yemek hayattır! Sağlıklı bir tarım ve gıda sektörü, bir ülkenin genel gelişimini ve ilerlemesini iyileştirir. Dünyanın dört bir yanındaki birçok çiftçi için bakliyat üretimi, tarım alanlarının sürdürülebilirliğine önemli katkıda bulunur ve yaşam standartlarını olumlu yönde etkiler. Ek olarak, bakliyat, gelir ihtiyaçlarını karşılamaya yardımcı olmak için mahsulü üretmeye güvenen, çoğu zaman kadınlar olan birçok küçük çiftçi için gıda güvenliği sağlamaya yardımcı olur.

5- Bakliyatın faydaları konusunda daha fazla tüketici bilinci oluşturun. 2500 yıldan fazla bir süre önce Hipokrat şöyle demişti: “Bırakın yiyecekler ilacınız, ilaç sizin yemeğiniz olsun.” Gıdaların veya yiyeceklerin bir kısmının beslenmenin yanı sıra tıbbi veya sağlık yararları da sağlayabileceği fikri tüketiciler için önemli bir mesajdır.

Z kuşağı sürdürülebilirliği önemsiyor

6- Değişen beslenme kalıplarını ve tüketici davranışlarını pekiştirin ve geliştirin. Bundan 25 yıl önce, çok az tüketici gıda tercihleri ile sürdürülebilirlik arasındaki ilişkiyi düşünürdü. Artık durum böyle değil. Sürdürülebilirlik, özellikle günümüzün Z kuşağı için satın alma ve tüketim kararlarında önemli bir faktördür.

7- Hem üreticilere hem de tüketicilere fayda sağlayan eşitlikçi bakliyat ticaretini mümkün kılın. Pandemi sırasında, gıda kıtlığını veya gıda enflasyonunu önlemek için, birçok hükümet belirli gıdaların satışını ve ihracatını kısıtladı. Bazıları, yerli gıda üreticilerini korumak için kota veya tarifeler koydu. Bu eylemler piyasada bozulmalara neden oldu. Bazı pazarlar, hane halkı talebinin arttığı bir dönemde perakende tedariklerinde geçici kıtlıklar yaşadı ve bu da bakliyat gibi temel gıda maddelerinde fiyat dalgalanmasına yol açtı.

8- Küresel bir ekonomide, üreticilerin (her boyutta) rekabetçi olması için açık pazarlar ve öngörülebilir bir ticaret politikası kesinlikle kritiktir. Bakliyat değer zincirindeki tüm katılımcıların, özellikle de küçük çiftçilerin pazarlara ve fırsatlara erişebilmeleri için engellerin kaldırılması ve çok yönlü ticaretin sağlanması önemlidir.

9- Sonuç olarak, Covid-19 devrimci, sistematik değişikliklere ve zorluklara neden olma açısından olağanüstü bir dönüştürücü olmuştur. Pandemi aynı zamanda daha iyi sağlık sonuçları ve daha az gıda israfı ile daha sürdürülebilir diyetlere ve gıda sistemlerine doğru çok daha hızlı hareket etme ihtiyacını net bir şekilde ortaya koydu.

Bakliyatta yeni trendler

Küresel Bakliyat Konvansiyonu Başkanı Cindy Brown’un dikkat çektiği gelişmeler önümüzdeki dönemde dünya bakliyat sektörünü yeniden şekilleneceğini gösteriyor. Pandemi sürecinden önce başlayan ve bu süreçte hızlanan trendleri ise şöyle değerlendirebiliriz.

Öncelikle dünyanın pek çok ülkesinde bakliyat ürünleri daha çok önemseniyor. Gelişen pazardan pay alabilmek için ülkeler üretimlerini ve ihracatı artırmak için yoğun çaba gösteriyor.

Hububat üretiminde ciddi bir atılım içerisinde olan Rusya, Ukrayna, Kazakistan gibi Karadeniz ülkeleri bakliyat ürünlerinde de üretimi ve ihracatı artırmak için olağanüstü bir çaba çerisindeler. Bu ülkeler geçmişte bakliyat ürünlerini pek bilmezlerdi.

Bakliyat ürünlerinden elde edilen bitki bazlı proteinler, bitkisel protein tozlarının üretimi ve kullanımı hızla artıyor. Sadece bu ürünler için 2 milyon ton ürün kullanıldığı tahmin ediliyor. Gelecek 20 yılda bunun 10 kat artarak 20 milyon tona çıkması bekleniyor.

Akdeniz Hububat, Bakliyat Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Arslan bakliyat piyasasını en iyi bilenlerden birisidir. Hüseyin Arslan, bu konuda dünyada çok hızlı gelişmeler yaşandığını Türkiye’nin geri kalmaması hem teknolojik olarak hem de üretim açısından gerekli yatırımları yapması gerektiğini vurguluyor.

Bu işe teknolojik yatırım yapanlar 200 dolarlık bezelyeden 7 bin dolar değerinde bakliyat proteini üretiyor. Dünyada bakliyat proteini için kullanılan bakliyat miktarı Türkiye’nin üretiminden fazla. Sağlıklı beslenmek isteyenlere bu proteinler öneriliyor. Dünyaca ünlü diyetisyenler diyetlerine bakliyat yemekleri ekliyor.

Türkiye için büyük fırsatlar var

Dünyadaki gelişmeler Türkiye için çok büyük fırsatlar sağlıyor. Türkiye’nin iklimi, toprakları ve geçmişten gelen kültürü bakliyat üretimi için ideal bir ortama sahip. Ancak, üretim istenilen seviyede değil. 1980’li yıllarda 2 milyon tonun üzerinde olan bakliyat üretimi 2020 verileri ile 1.3 milyon ton seviyesinde. Doğru politikalarla Türkiye bakliyatta çok önemli bir avantaj yakalayabilir.

2020 yılı verileridir.

Son yıllarda bakliyat üretimine yönelik desteklerin artırılması, Toprak Mahsulleri Ofisi’nin bakliyat ürünlerine yönelik pozitif ayrımcılık sergilemesi, mercimek alım fiyatını 2020’de ton başına 1000 lira artırması önemli adımlar. Bu yıl mercimek üretiminin artması bekleniyor. Nohut üretimi ülkenin ihtiyacını karşılayabilir noktaya geldi. Ama nohutta da desteğin artarak devam etmesi, üretimin sürdürülebilirliği açısından önemli.

Özetle, bakliyat konusunda “Mercimeği Kanada’dan alıyoruz” tartışmasının ötesine geçerek, ithalatla değil üretimle başarıya ulaşılacağını bilmemiz gerekiyor.