Tarihin her döneminde, insanlar göç etmiştir. Siyasi, ekonomik ve sosyal nedenler, insanları göçe zorluyor. Göç veren ülkeler, her zaman kaybeden olmuştur. Çünkü, üretim faktörü olarak emek, ekonomilerin vaz geçilmez unsurudur. Eğer emek verimli ise, göç alan ülke başarıya koşar. Koşmuştur. Tipik örneği, ikinci dünya savaşından sonra Almanya’nın durumudur.

2. Dünya savaşı sırasında, Almanya, havadan bombalanmış. Fabrikalar yakılmış, yıkılmış, yağmalanmış, Almanya’da dikili bir taş kalmamıştı. 1945 den itibaren Almanya’da açlık ve sefalet başlamış idi. Millet olarak Almanlar çalışkandır. Ancak, Almanya’yı bu günkü seviyesine getiren, ülkeye gelen genç ve dinamik yabancı iş gücü olmuştur.

Almanlar, ülkeye gelen iş gücüne hiç yatırım yapmadan üretime katmayı başardılar. Zira, doğumundan itibaren çocuk çalışabilir yaşa gelinceye kadar, toplum ona harcama yapar. Ülkeye gelen genç işçilere, Almanlar hiç harcama yapmadılar. Hazır iş gücü sayesinde ekonomilerini hızla geliştirdiler.

İstanbulda, Taşlıtarla diye bir yer vardır. Şehir dışında tarladan ibaret bu yere, göçmenler yerleştirildi. Yugoslavya’dan gelen göçmenler sayesinde, TAŞLITARLA, İstanbul’un sanayi merkezine dönüşmüştür. Bursa’daki tekstil ve otomotiv sanayinin temelleri, Bosnalı göçmenler tarafından atılmıştır. Bulgaristan Göçmenleri sayesinde Türk Sanayisi ivme kazanmıştır.

Tarihte örnekleri çoktur. Cengiz Han, feth ettiği ülkelerde mevcut esnafı toplayıp, ülkesine götürüyordu. İkinci dünya savaşı galipleri, Almanya’nın yetişmiş bilim adamlarını adeta pay ettiler. Amerikanın Uzay sanayindeki başarısının gerisinde Brown gibi Alman bilim adamları vardır.

Kurtuluş savaşından sonra, İngiltere, Türkiye’deki Rum azınlığın, Yunanistan’a gönderilmesini istedi. Çünkü, o dönem Türkiye’sinde, Rum azınlık esnaf idi. Restoran işletiyor, marangozluk yapıyor, ticaretle uğraşıyordu. İngilizlerin amacı, Türk ekonomisini sekteye uğratmak idi.

Batı ülkeleri emperyalisttir. Sömürdükleri ülkelerdeki, gelişmiş ve yetişmiş beyinleri ülkelerine taşımanın yolunu bulurlar. Bu sayede Fransa, özgürlük tanımasına rağmen, Orta Afrikadaki eski sömürgelerinden, halen yılda 500 milyar dolar para kazanıyor. Amerika, İngiltere ve Hollandanın da aşağı kalır tarafı yok. Sistemin işleyişi, beyin göçüne bağlı olarak gerçekleşiyor.

Amerika her yıl bir milyon insana göç etmesi için fırsat tanıyor. Adına kura diyor. Ancak işin gerisinde bakıldığı zaman bilgisayar programlanmış. Bilgisayar, karı-koca Üniversite mezunu ve en az bir çocuğu olan aileleri seçiyor. Amerikanın gözü çocukta. Çocuğu Amerikalı yapacağını biliyor. Halbuki aynı Amerika, Latinoların ülkesine girmesine mani olmak için Güney sınırlarına duvar örüyor.

Göç, ekonomik açıdan yararlı olsa dahi, sosyal açıdan sorunlar yaratır. Bu sonucu Almanyada yaşadık. 1980 lere gelindiğinde, Almanya Türkleri topluma entegre edemedi. Entegrasyon sorunu, toplumlar arasında problem yarattı. Halen devam ediyor.

Türkiye göçmen ülkesidir. Bu kader, bize, İmparatorluktan miras kalmıştır. Eski imparatorluk topraklarından sürekli göç aldık ve alıyoruz. En çok Suriyeden geldiler.

Başta muhalefet olmak üzere Türk siyasileri, Suriyenin Osmanlı toprağı olduğunu unutuyor. Halebin 1078 yılından itibaren, bin yılı aşkın Türk Toprağı olduğunu hatırlayan yok. Birinci Dünya Savaşından sonra, Misakı Milli sınırları içinde kalan toprakların GASP EDİLDİĞİNİ unutmuşlar. Ancak, tarih af etmez. Suriyeli göçmenler sayesinde, Misakı Milliyi gerçekleştirecek adımlar atılabilir.

Tarih bilincinden yoksun siyasilerden kurtulmamız gerekiyor.