Güçlü kadın demek güçlü yarın demek sözünü çoğumuz bir yerlerden duymuşuzdur. Burada benim vurgulamak istediğim güç; kaba kuvvet anlamında değil, cesaret anlamı taşımaktadır. Kendi içindeki gücü fark etmek demektir. Bir hedefe ilerlerken vazgeçmemek, sabır ve sükunetle ilerlemek demektir.

Günümüzde güç kelimesi genellikle ilk anlamı olan kuvvetle eşdeğer düşünülür. Ama çağımızda ilerleyen seviyelerimizle birlikte artık güç kuvvet değil, bilgi, sanat, edebiyat, insanlık, vicdan dediğimiz gözle görülmeyen değerlerle kıyaslanacak duruma geldi. Benim de düşündüğüm ve güç olarak gördüğüm kriterler dürüstlük, zeka, saygıdır.

Şimdi sizlere bu güçlü kadınlardan birini tanıtmak istiyorum. Adı Zeynep. Zeynep hanıma abla diyeceğim çümkü öz ablam olsa bu kadar değer verir, güvenir ve saygı duyarım. Yetiştirdiği evladı, konuşurken nazik oluşu, kimseyi kırmadan incitmeden anlatışı ile örnek aldığım nadir insanlardandır. Cesareti, özgüveni, kendine ve çevresine saygısı ile içindeki güç ile çok güzel bir projeye imza attı. Eskiler bilirler kadınlarımız, genç kızlarımız el işi el sanatı ile uğraşanların yaptığı danteller, kırkyamalar, örgüler, çorap örme, kolan kiliim dokuma çok yapılırdı. Zeynep ablam bu eski sanatı gün yüzüne çıkarark bize eskilerin yenisi bir miras kazandırdı. Şimdi kendisi ile yaptığım röportaja bir bakalım.

Zeynep Hanım kendinizden bahsedebilir misiniz?

1970 Ekim doğumluyum. Öğretmen anne ve babanın üç çocuğunun en büyüğüyüm. Anne ve

babamın meslekleri sebebiyle ben ve kardeşlerim okullarda büyüdük. Diğer zamanlarda hep

babaannem ve dedemleydim. 11 – 12 yaşına kadar 1904 doğumlu babaannemleydim.

Babaannemin sanatını o yaşlarda öğrendim. Ama hikâye öncesine dayanıyor. Örneğin 2,5

yaşında bile tamir etmeye meraklıymışım, o yaşımda bile halamdan iğne iplik isteyerek

çorabımı tamir etmeye çalışırmışım. O istek ve tutku hep içimde vardı, o yüzden ortaokuldan

sonra kız meslek lisesine gittim. Giyim bölümünü bitirdim. Sonrasında usta öğreticilik yaptım,

2000 – 2008 yılları arasında ünlü bir spor markası için marka müfettişliği yaptım fakat özel

sektörü sevemedim, yeniden usta öğreticiliğe döndüm. Kadın giyim modelistliği, dekoratif ev

tekstili ve dekoratif el sanatları alanlarında usta öğreticilik yaptım. 2015 yılında da emekli

oldum.

Eski sanat demeyelim de unutulmaya yüz tutmuş bu sanatı canlandırmak aklınıza nasıl

geldi?

Bu sanat benim içimde, ruhumda ve zihnimde hep vardı. Benim için hiç ölmemişti. Zaten bu

bir yetişme tarzı benim için. Ben hiçbir zaman bol malzemeyle çalışmadım, her zaman çok az

malzemeyle çalışarak onları değerlendirmeyi önemsedim. Bu durumda da küçücük kumaş

parçaları çok değerli bir hâle geliyor. Büyüklerimin hiçbir eşyasını atmadım, hep sakladım.

Zaten seferberlik görmüş bir babaanneyle büyüdüğüm için her şey gözümde çok kıymetliydi.

Bir de bunlar her an elimizin altında olan ve bulunabilir malzemeler. Ekonomik ve

sürdürülebilir. Ben babaannemin kırkyama seccadeleriyle, yatak örtüleriyle, yorgan yüzleriyle

büyüdüm. Bu yüzden bu sanat hep hayatımdaydı.

Geleneksel el sanatları somut olmayan kültürel miras taşıyıcısı olabilmek için hangi yollar

var? Nasıl ilerlediniz? Bahsedebilir misiniz?

Benim için her şey kendiliğinden gelişti. Kırkyama merakım sayesinde festivallerle tanıştım.

Katıldığım festivallerde de somut olmayan kültürel miras taşıyıcısı ustalarla tanıştım. Bazı

ustalar beni teşvik ettiler. Ardından Kültür ve Turizm Bakanlığının sürecini takip ettim, gerekli

hazırlıklarımı yaptım, çalıştım, sabrettim, başvurumu gerçekleştirdim. Son aşama olarak da

Ankara’da alanında uzman kişilerin olduğu, önemli bir kurul karşısına çıktım ve sunumumu

gerçekleştirdim. Sonucunda da UNESCO’nun (Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür

Örgütü) somut olmayan kültürel miras taşıyıcısı unvanını almaya hak kazandım. Türkiye’de

birçok farklı alanda bu unvanı almış olan 4982 kişinin arasına katıldım.

Türkiye genelinde bu sene bu unvan için kaç kişi başvurdu? Ve sizin seçilme yolunuzdaki

size göre en önemli durum nedir?

Bu sene kaç kişinin katıldığını bilmiyorum fakat çok sayıda kişinin başvurmuş olduğunu

tahmin ediyorum. Çünkü sunumlar Ekim ayının 11’inde başladı, Kasım ayının 26’sına kadar

devam etti.

Seçilme nedenime gelince Zeynep gibi sunuma girdim, Zeynep gibi sunumdan çıktım. Her

nasılsam öyleydim. Zaten daha önce de bahsettiğim gibi bu benim yaşam tarzım. Fakat en

önemlisi, sunumda sunduğum eserlerimin her santimetre karesine hakimdim, tarihini

biliyordum ve babaannemden el almıştım. Sanırım şansım ve en büyük kazancım buydu.

Tabii ki çok çalışmak ve istemenin gerekliliğini biliyoruz ama bunların yanı sıra özellikle

gençlerimize tavsiyeleriniz var mı?

Öncelikle gençler tüketim toplumuna hizmet etmesinler isterim. Büyükleriyle, babaanne,

anneanne ve dedeleriyle zaman geçirsinler. Tasarruf yöntemlerini sonuna kadar öğrensinler.

Sabretsinler. Tamir etmeyi öğrensinler. Doğa bize birtakım şeyler veriyor, bizim de doğaya

karşı sorumluluklarımız var. Bu yüzden her şeyi çöp gibi değerlendirmeyip parçadan bütüne

dönüşüm gerçekleştirip yeniden kullanabiliriz. Bunu öğrensinler çok isterim.

Babaanne mirası olarak kırkyama, çorap örme ve benzeri gibi geleneksel el sanatlarında

unutulan, gündeme gelmesi gerektiğine inandığınız başka hangi sanatlar var?

Her ülkeye, her bölgeye, her şehre ait o bölge insanının ulaşabildikleri malzemelerle ortaya

çıkardıkları veya geçmişinde efsane ve hikâyeleri olan el sanatları ürünleri var. Bunların tümü

ihtiyaçtan doğan sanatlar. Bunun bir sınırı yok. Ama özellikle benim de ilgi alanıma giren yün

eğirme, çorap örme, kolan dokuma gibi son derece önemli geleneksel el sanatları var. Bu

sanatlar hem ekolojik hem de tasarruf yapmaya imkân tanıyan sanatlar. Bölgemize ait bu

geleneksel el sanatlarının da daha çok bilinmesini ve öğrenilmesini çok isterim.

Giriştiğiniz bu yolda size en çok kimler destek verdi? Destek olmayıp moralinizi bozan

insanlar oldu mu?

Yürüdüğüm bu yolda en büyük desteği ailem verdi.

Tabii ki, motivasyonumu düşüren insanlar da oldu. Ama ben onlara kızdığımda yine kırkyama

yaptım. Ya da çorap ördüm.

Bir kadın olarak çekindiğiniz ya da geri adım atsam mı diye düşündüğünüz oldu mu?

Hayır, hiçbir zaman böyle bir şey düşünmedim. Eğer ne yaptığını biliyorsan, yaptığın işle sana

veya senden sonra gelecek nesillere bir faydan olacağını düşünüyorsan çekinmeyi veya geri

adım atmayı bir an bile aklına getirmiyorsun. Yalnızca üretiyorsun, çalışıyorsun ve yolunda

yürümeye devam ediyorsun.

Hemcinslerinize tavsiyelerde bulunmak ister misiniz? Sizi örnek alıp değişik yollarda

ilerlemek isteyenlere neler söylemek istersiniz?

Uğraştıkları ve ilgilendikleri her işin kendilerine vereceği yararı da, zararı da hesap etmelerini

öneririm. Sabredip çok çalışsınlar, yalnızca ama yalnızca kendileriyle yarışsınlar. Her gün yeni

bir şeyler öğrenmeye çalışsınlar. Hiç pes etmesinler. Kim ne derse desin kendi yollarında

çalışarak ve inançla yürümeye devam etsinler.

Zeynep ablam benim için de benim gibi diğer girişim sever kadınların da sesi olmasını istiyorum. Çünkü vazgeçmemek, cesaret ve kendi gücünü keşfeden bir kadın olarak onunla gurur duyuyorum. Kendi gibi, benim gibi nice kadına ses olması dileğimle. Emeğine ve yüreğine sağlık.