Ordu Yorum/Hasan Özata/Özel Röportaj

Üç yıl şehrimize hizmet verdiniz, sizleri tanıdık sevdik. Her ne kadar emekli olsanız da sizden istifade etmeye devam edeceğiz; kentimiz için, bu kentli insanlarımız için. Madem ulusal medya sizlerle görüşmekten hâlâ çekiniyorlar! O halde, okuyucularımıza daha önce söz verdiğimiz ve duyurduğumuz gibi işimize devam edelim.


NE OLDU 17 ARALIK 2013 SABAHINDA? NASIL BİR GÜNE UYANDIK?


17 Aralık 2013 sabahı olanlar: Kolluk kuvvetlerinin adlî makamlarından aldıkları talimatla yaptıklarıydı.

91 yılık Cumhuriyet tarihinde, 10 binlerce kez ev araması yapılmış,  milyonlarca defa da vatandaşlarımız gözaltına alınmıştır. Siyasiler de, iş adamları da, siyasilerin yakınları da bu tür iş ve işlemlere maruz kalmışlardır.

Bu operasyon 2007’de başlamıştır. Bir oluşum takip edilmiş, akıl almaz delillere ulaşılmış ve akabinde “yolsuzlukla mücadele kapsamındaki bu proje” yakalamaya dönüştürülmüştür. İşte o tarih: 17 Aralık 2013’tür.

Aslında 18 Aralık sabahı olanlar bence daha vahim. Gerçi operasyonun kolluk ayağındaki adlî amiri Yakup Saygılı: “2 saate kalmaz görevden alırlar diye tahmin etmiştim ama 24 saat sonra görevden aldılar” diyor. Yani bu yiğit polisler, başlarına ne geleceğini -en azından ilk sahnelerini- biliyorlardı.

Vahim dedim. Çünkü yapılanlar darbedir. Hukuk tanımazlıktır. Kleptokrasinin faşistliğidir.

Elbette önceki 3 cümlem son derece yanlış. Doğru hiçbir tarafı yok. Okumaya bile değmez. Durup-düşünmeye bile gerek yoktur. Yanlış, gereksiz olduğunu bilebilirdik, görebilirdik hep birlikte. Amma velâkin, bu düzmece(!) yolsuzluk dosyasına takipsizlik verildi(!).

“17 Aralık, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin, belki de dünya tarihinin, en geniş çaplı yolsuzluk, kara para aklama, rüşvet, zimmete para geçirme vb. soruşturmasının ve izleyen sürecin başlangıç günü!” diye tanımlamıştı bir gazetecimiz. 1 kelimesi yanlış bu uzun cümlenin. “başlangıç” değil, “bitiş” günü demeliydi.


17 ARALIKTA BİTİRİLDİ. BUNU ANLADIK. NEYDİ PEKİ, BİZLERİ 17 ARALIK SABAHINA GETİREN ÇALIŞMA? NASIL OLUYOR DA CUMHURİYET TARİHİMİZİN EN YÜKSEK MEBLAĞLI OPERASYONU DENİLİYOR?


12.02.2007 günü Kapıkule Hudut kapımızda 202 kg eroin yakalanıyor. Geriye doğru başlatılan çalışmada, 2 döviz bürosunun çok yüksek meblağlardaki para hareketleriyle karşılaşılır.

Ve bilin bakalım milyonlarca doları defalarca ülkemize sokan kişi kimdir? Kimlere ulaşılıyor? Ve bu aşamadaki çalışma tam 3 sene sürüyor.

21.12.2010 günü, Moskova havaalanında İstanbul’dan çıkış yapan 4 kişi, 14,5 milyon dolar ve 4 milyon Avro’yla yakalanıyorlar. Aslında bu kuryelerin tamamı 14 kişidir ve yine içlerinden 1’i, bilin bakalım kimin sırdaşı/çalışanı/şoförüdür? Bu da yeni bir boyut.

Operasyon daha da genişler. Hem yolsuzluğa konu olan meblağ artmıştır. Hem de çalışan kolluk kuvvetleri, adli makamlar,  başka başka kurumların uzmanları çalışmaya dahil olmuştur.

Neden? Suç işleyenlerin sayısı, pozisyonları, yöntemleri.

(Bu çalışmadaki yiğitlerin bazıları şu anda cezaevinde tutuklular. Meslekten defalarca ihraç oldular. Veya görevden el çektirdiler, maaşının 1/3’ünü alamıyorlar. Veya en hafifinden görev yerleri değiştirilerek, onlarca idari soruşturmayla sindirilmeye çalışılmaktadır. Soruşturmalarla üzerlerine çamur sıçratamadıklarını pek yakında, tıpkı darbe sonralarında olduğu gibi, zorla emekli edecekler. Sadece polis teşkilatında 50 bin kişi, 1 sene içerisinde yer değiştirdi. Bu da 5 polisten 1’i demektir.)

Tarih 2012’nin 7. ayı sanırım. Yine bir boyut değiştirme yaşanacaktır: İran ve Irak’tan ülkemize yasadışı yollardan giren, çok yüksek meblağdaki paralar/altınlar tespit edilir. Azcık çalışmayla bir isimle karşılaşılır. Bilin bakalım bu isim kimdir?

Sizleri ayrıntıya boğmayayım. Tüm bu safhalarda hukukî iş ve işlemler, yetkilerin kullanımı dört dörtlüktür. Hiç keyfîlik, abartma olmadan, kolluk ve adlî makamlar görevlerini tıkır tıkır yapmaktadır. Yapmamış olsalardı sabah-akşam dinliyor olurduk. Devamı Yarın
Editör: Haber Merkezi