Baro genel kurullarının önünde hukuken hiçbir engel olmadığının beyan edildiği basın bildirisinde şu açıklamalara yer verildi: “Barolar, kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşlarıdır. Bu nedenle söz konusu sokak kısıtlamaları barolar ve avukatlar açısından geçerli değildir. 300 kişi ve kişi başı 8 m2 alan sınırlamasının hiçbir bilimsel dayanağı yoktur. Nitekim siyasi parti kongrelerinde böyle bir kısıtlama getirilmemiştir.

Baro genel kurullarının yapılmasının önündeki engellerin kaldırıldığı beyanı bir kandırmacadan ibarettir. Üye sayısı 400’ün üzerinde olan barolarda pazar günü dışında seçimlerin yapılabilmesi mevzuat gereğince mümkün değildir. (Av. K. Ek: 3 md., Av. K. Y. 42. md) Kanunda yer alan emredici hükümlerin uygulanmasının, hukuksuz idari kararlarla engellenmesi suçtur. YSK’dan başlamak üzere yasak kararlarının altında imzası olan herkes suç işlemektedir. Pandemi koşullarının elbette ki farkındayız. Ancak, kısıtlama günlerine denk geldiği gerekçesiyle seçimlerin engellenme girişimlerinin aksine kısıtlama günlerinde yani tüm kentin evlerinden çıkamadığı günlerde yalnızca avukatların sokağa çıkacakları oy kullanma işlemleri fiziksel mesafe kurallarına ve dolayısıyla pandemi koşullarına daha uygun ve sağlıklıdır. Başta baro genel kurullarının hukuksuz şekilde engellenmesinin çıkış noktası olan ve bu yönde genelge yayımlayan İçişleri Bakanlığı’na; bakanlığın, genelgesine dayanak gösterdiği Pandemi Bilim Kurulu’na ve bu genelge doğrultusunda kararlar alan hıfzıssıhha kurulları ile YSK’ya soruyoruz! İçinde bulunulan bu hukuksuz durumun, devletin tüm kurum ve kuruluşlarına sirayet etme tehlikesini görmüyor musunuz? Bilim kurulunca alındığı iddia olunan tavsiye kararları gerçekten sadece barolar ve STK’ları kapsayıp siyasi partileri kapsamamakta mıdır? Eğer öyleyse Pandemi Bilim Kurulu’nca alınan bu kararlar hangi bilimsel veriye dayandırılmıştır? Bu gerekçelerle tüm yetkililere sesleniyoruz” ifadeleri yer aldı. Haber Merkezi

 

Editör: Haber Merkezi