Türkiye’nin ünlü klarnet virtüözü Hüsnü Şenlendirici ile Serkan Çağrı, dünyaca ünlü film yönetmeni, oyuncu Woody Allen ve Amerikan caz sanatçısı Bon Jovi’nin çaldığı klarnetleri imal eden Ordulu Ahmet Özdemir’in hikayesini torunundan dinledik.
Dede mirasını devam ettiren Özdemir, “Dedem Türkiye’de klarnet yapımının ilk öncüsüdür zaten klarnet yapım ustası olmasının en baş özelliği de buradan geliyor. 9-10 yaşlarında klarnete benzer bir şey üretiyor. Dedemi teşvik etme amaçlı yaptığı enstrümanı satın alıyorlar, diyorlar ki sen bir tane daha yaparsın bak bize lazım olacak bu ileride diye dedemi teşvik ediyorlar. Dedem de onu sattığı işini geliştirmeye odaklanıyor. 1949 senesinde, yani yaşı 14 iken ilk klarnetini yapıyor ve büyük kabul görüyor. O dönemin Karamustafa denen bir düğün ağası yani klarnetçisi dedemi yanına çırak olarak alıyor; diyor sen bu işi yapıyorsun klarnetim bozulursa tamir edersin. Gel zaman git zaman, dedem klarnet çalmasını da öğreniyor, düğünlere gidiyor düğünlerden kazandığı parayla tekrar işine yatırım yapıyor. O dönemler yokluk dönemleri, dedem çocuk yaşta çobanlıktan gelme. Dedemin babası dedemi çok tasvip etmemiş bu anlamda. Bu iş haramdır, bu işi yapmayacaksın çok diyor. Babam çok kızdı bana ama ben hırs ettim bu işi yapmak için elimden her türlü çabayı gösterdim diyor. İlerleyen dönemde abisine, köyde yeğenlerine yakınında kim varsa klarnet çalmayı öğretiyor. Dedem klarnet yapımına iyiden iyiye sarıyor, klarneti yapıyor başarıyor düğünlere kendi yapmış olduğu klarnetleriyle gidiyor. Sonra abisini de bu işe yönlendiriyor. “ dedi.
Bugünün Stradivarius’u!
Özdemir şöyle devam etti: “Düğünlerde kazandıkları para artık onlar için bir geçim kaynağı haline geliyor tabi dedem bununla yetinmiyor aynı zamanda imalatını yapıyor yani bugünümüze bakarsak bugünün Stradivarius’u diyebiliriz dedem için. Yapmış olduğu enstrümanı icra edebilen bir kişi çünkü.Bbir çakı bıçağıyla başladığı o işi daha da geliştirerek matkaplara vesairelere dönüştürüyor yani kendi alanında yapabildiği teknolojik aletlerle klarneti üretmeyi başarıyor.
Bayadı Köyü’nde nacizane küçücük bir yerde yapmış olduğu klarnetin ne kadar geçerli bir enstrüman olduğunun farkında değil. 80’li yıllarda gelen diyor ki “İstanbul’da da bak filan yerde de çok çalan var bunu bir götür oralara bir göster tanıt kendini” dedem buradan bir cesaretle biniyor otobüse gidiyor İstanbul’a. İstanbul’da ilk klarnetini verdiği kişi de Barbaros Erköse’dir. Barbaros Erköse de Amerika’da hayatı kitaba alınmış bir insan, yani bu branşta gerçekten çok çok ünlü bir insan. Barbaros Erköse dedemin klarneti geliştirmesinde büyük faydası olmuş biri. “Bak Ahmetciğim bunun burasında bir hata var bunu düzeltmen lazım” diyor tamam düzeltirim diyor dedem. Deneme yanılmayla nerede hata varsa o hataları yok ediyor ve bugün dört dörtlük dediğimiz bir klarneti ortaya çıkartıyor yani sol klarnet, Türk müziğine uygun olan enstrümanın dünyadaki en iyi yapımcısı Ahmet Özdemir’dir.”
“Dedem bize bir bayrak bıraktı”
Çırak bulamayınca dedesinin kendisini küçüklükten bu işe başlattığını ifade eden Özdemir, kendi hikayesini ise şöyle anlatıyor; “ 6-7 yaşlarında filandım bu mesleğe başladığımda. Dedem bize oyuncaklar yaparak, mesleği sevdirerek bize bu mesleği öğretti yani öyle bir usta-çırak ilişkisinden çok yakın arkadaş gibiydik dedemle. Dede bize bir bayrak bıraktı biz de o bayrağı en üst seviyeye çıkarmak için elimizden geleni yapıyoruz. Dede rahmetli olana kadar bir fiil hep birlikte çalıştık. dedem 2014 Şubat ayında vefat ettikten sonra insanlarda bir güven eksikliği oluşmaya başlamıştı. ‘Ahmet usta tamam iyi bir ustaydı ama torunları yapabilecek mi? torunları bu işi geliştirip ilerletebilecekler mi?’ diye. Kardeşim Eren’le birlikte düşündük taşındık dedik “ne yapmalıyız?” insanların çünkü bu güvenini geri kazanmamız gerekiyordu. Biz de taştan klarnetin üretimini yaptık Türkiye’de. Ordu’da bu memlekette üretiliyor ve dünyanın her yerine bunun ihracatı yapılıyor hem bir katma değer sağlıyoruz, hem kültür elçiliği yapıyoruz. Biz taş klarneti yaptık 2015 yılında Hüsnü Şenlendirici’ye verdik sağ olsun sadece eline alması o klarneti alması yetti desek yeridir. Şu an dünyanın her yerinden talep alıyoruz, kapasitemiz zayıf, o kadar talebi karşılayamıyoruz ama elimizden gelen her türlü olanaklarla insanlara ulaştırmaya çalışıyoruz. Bu bizim için bir gurur vesilesidir. Dedem, mermerden klarneti yapmış, pandemi öncesi 2019 yılında İzmir’de Mermer Yapı Fuarı’nda sergilendi. Günde 49 bin ziyaretçisi vardı mermer klarnetin sergilediğimiz stanttaki firma dedi ki “bunun devamlılığını istiyoruz”. Afyonlu bir mermer firmasıydı bu yıl bize sponsor oldular dediler ki “zurna yapalım bu sefer” mermerden zurnayı da ben yaptım.”
Bon Jovi’ye Ordu’dan klarnet!
Mesela yıllar evvelinde dedem Bon Jovi’ye klarnet yapmış vermiş, onda gören caz sanatçısı arkadaşları dedemden klarnet almışlar. Dedemin de bize bir vasiyeti vardı “Oğlum dedi bak bu mermer klarneti eğer ben ölürsem Hüsnü Şenlendirici’ye mutlaka bir üfletin, denetin” dedi.
Bir aracının vesilesiyle Hüsnü abiyle tanıştık. Trabzon’da konsere gelmişti ilk mermer klarneti oraya götürdük. Mermer klarneti orda görünce, “bu nasıl bir şey?” dedi. Yanınıza geleceğim, iki gün de misafir olacağım dedi. Geldi iki gün burada misafirim oldu, hatta ilk mermer klarnetli konseri Serkan Çağrı verdi Ordu’da. Ordu Üniversitesi’nin ilk kurulduğu dönemde dedem rahmetli Kamil Sönmez, Serkan Çağrı, Çetin Akdeniz yani Ordu değerleriyle buluşup 2 saat aralıksız çaldı ve oradan mermer klarnet duyulmaya başladı. Hüsnü abi geldi ahd-ı vefâdır dedik, “Hüsnü Şenlendirici geliyor ona güzel bir şey yapıp verelim”. ‘âhi modeli’ oluşturduk. Dedem aynı zamanda da Ordu ilinin âhisidir. Biz de bu klarneti yaptık, buna bir isim vermemiz gerekiyor” dedik. Dedeme ithafen yaptık biz bunu, yaptığımız ürüne de ‘âhi model’ diyelim” dedik. Hüsnü abi geldi buraya ama hiç göstermedik ona klarneti sürpriz sonuçta. Hüsnü abi çantayı açtı dediği tek kelime “annee” çünkü hayatında ilk defa o klavye düzeneği, antep kalemi işlemesidir. Bütün metal aksamında işleme vardır, dünyada sadece o örneği de biz oluşturduk ve ilk kez Hüsnü Şenlendirici’ye verdik.
Hüsnü Şenlendirici hayran kaldı!
Hüsnü Şenlendirici iki gün burada misafirim olduktan sonra İstanbul’a gitti. Okan Bayülgen’in programında canlı yayında klarneti tanıttı, bizim adımızı verdi. Bizi tanıttı, Bayadı Köyü’nü tanıttı, Ordu’yu tanıttı. belki bu adama trilyon verseniz bunu yaptıramazsınız. Dedemin bir vasiyeti vardı. Eğer ben ölürsem Hüsnü Şenlendirici buraya gelirse mezarımda klarnet çaldıracaksınız dedi. Biz Hüsnü abiye bunu söyledik önce bir garipsedi “ya öyle şey olur mu bilmiyorum doğru mudur yanlış mıdır” dedi. “Abi doğrusu yanlışı önemli değil, dedem bunu vasiyet etti senden biz bunu istiyoruz” dedim. Mermer klarnetle mezarının başında oturdu, bir taksim dolaştı. “Ahmet amca hayattayken buluşamadık demek ki bize de bu nasip olacakmış” dedi.
Woody Allen’a klarnet vermemiz şöyle oldu. Woody Allen Türkiye’de konser verecekmiş New Orleans Caz Orkestrası’nın kurucusu aynı zamanda. İstanbul’da konser organizasyonunu Enis Ayar abimizin kızı düzenliyor ve burada Ticaret Odası’na da böyle bir teklif geliyor. Diyorlar ki işte Ordu’da klarnet yapan bir usta var. Birçok şey olmuş ama yani şu Bayadı Köyü’nden bir türlü böyle net anlamda açılamamış. Sonuçta 70 küsür yıllık bir emek var ortada. Dedemin bir lafı vardır ‘klarnet mesleği ne zaman ölür?’ diye bir soru sordular dedemin dediği tek kelime “anneler doğurmayı ne zaman bırakırsa o zaman ölür” dedi. Ordu Yorum/Neşe Çakar Erkin