Günlük yayın yapan bir Gazetede, Perşembe İlçesi Balık Çiftliği Sahipleri'nin tam sayfa bildirisi yayınlandı. İddialarına göre, medyada balık çiftlikleriyle ilgili yanlı ve yanlış bilgiler içeren, bilim ve teknolojiye uygun olmayan haberlerin yayınlanması; yerel yönetimin ve sivil toplum kuruluşlarının bilgileri olmadıkları halde halka maksatlı bir şekilde yanlış bilgi vermeleri, çiftlik sahiplerinin balık üretimi kapasitelerini arttırmalarına engel oluyormuş.

Eğer kapasiteleri yeterli seviyelerde olabilseymiş, Perşembe levreği ve somonu sadece Türkiye balık tezgâhlarında ve hallerinde değil, ülke sınırlarını aşarak dünya çapında tanınabilecekmiş.

Yıldız Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi Çevre Mühendisliği Bölümü tarafından hazırlanan sonuç değerlendirme raporuna göre; şu ana kadar tüm analizler, ölçümler ve laboratuvar sonuçlarından kirliliğin arttığına dair bir sonuç çıkmamış, çevreye olumsuz bir etki sonucuna asla varılmamış. Çiftlikler çevreyi ve denizi kirletiyor diyenlerin ellerinde hiçbir bilimsel veri yokmuş. Yoksa buradan geçimini sağlayan insanların, onların eline mi muhtaç olmalarını istenmekteymiş.

Ordu Doğa ve Yaşam Alanlarını Koruma Platformu olarak biz de Balık Çiftliklerinin çevreye zarar verdiğini savunduğumuz için, bildiride sözü edilen sivil toplum kuruluşlarının arasında sayılmamız gerektiğine karar verdik.

Bildirideki suçlamalara verilecek epeyce yanıt var ama biz sadece bir mahkeme kararıyla hem bilimsel hem de hukuksal yanıt vermeyi tercih ediyoruz.

Perşembe Çamburnu ve Hanutburnu arasında kalan deniz alanındaki balık çiftlikleriyle ilgili açılan davalardan biri için, Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi akademisyenlerine yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu özetle şunlar belirtilmiş:

“Karadeniz'deki balık çiftliği toplam üretiminin yaklaşık %80'inin Ordu-Perşembe bölgesince karşılandığı, bu durumun bölge sahilinin taşıma kapasitesini zorladığı, daha fazla üretimin söz konusu alanda yapılması ile ileride bölgenin ekolojik dengesinde tahribat olacağı;

Söz konusu alanda derinliğin 30 m. civarında seyretmesi, bölgenin korunaklı, sığ ve su yenilenmesinin zayıf olması nedeniyle bölgede deniz tahribatının yüksek olacağının düşünüldüğü, deniz suyunda kafes balıkçılığı nedeniyle olabilecek su kalitesi bozulması yöredeki denizi hem çevresel hem de görüntü olarak olumsuz etkileyeceği ve sonuçta turizmin gelişmesine zarar vereceği;

Kapasitenin arttırılmasıyla denizel alanlarda yaşayan balık sayısı fazla olduğu için yoğun populasyonun (belirli bir bölgede yaşayan aynı türe ait bireyler topluluğu) yaşamsal aktiviteleri sonucu deniz suyunda ve dip sedimanlarda fiziksel, kimyasal, biyolojik ve jeolojik yönden doğal özelliklerin bozulmasının kaçınılmaz olduğu, denizel ortamda fiziksel, kimyasal, biyolojik ve jeolojik özelliklerin insan aktiviteleri sonucu değişmesi veya değiştirilmesi beraberinde su kirliliği problemini doğuracağı ve yöredeki denizsuyu kalitesini olumsuz yönde etkileyeceği;

Kafes balıkçılığı yapılacak yörenin Karadeniz'in fitoplankton (fotosentez yapabilen tek hücreli canlılar) girişi bakımından en zengin yörelerinden biri olmasından dolayı yöre bu özelliği ile Karadeniz'in doğal balık ve diğer deniz canlıları için uygun beslenme alanı oluşturduğu, kafes balıkçılığı yapıldığında kafes balıklarının kullanacakları çözünmüş oksijen vs.'nin doğal özelliklerinin dengesini bozacağı ve yöredeki kafes tipi olmayan balıkçılığın önemli ölçüde zarar göreceği” belirtilmiştir.

Ordu İdare Mahkemesi, bilirkişi raporuna dayanarak davacıları haklı bulmuş, Danıştay Onuncu Dairesi de aynı kararı vererek İdare Mahkemesi'nin kararını onamıştır.Haber Merkezi

Editör: Haber Merkezi