Merhaba Burcu Hanım. Sizin Ordu’da danışan görmeye başlamanızın büyük bir katkı olduğunu düşünüyoruz. Okurlarımızın sizi daha yakından tanıyabilmeleri için, bize biraz kendinizden bahseder misiniz?

 

Merhaba, çok teşekkür ederim. Ordu’da büyük bir kabul ile karşılandım ve bu çok mutluluk verici. İstanbul’dan geliyorum. Doğma büyüme İstanbulluyum. Eğitim hayatıma Boğaziçi Üniversitesi’nde Okulöncesi Öğretmenliği ile başladım, daha sonra psikolojik danışmanlık alanına olan ilgim sebebiyle çift anadal yaparak, iki diploma ile mezun oldum. Meslek olarak psikolojik danışmanlığı seçtim ve bu alanda uzmanlaşmak istediğim için ODTÜ’de yüksek lisansa başladım. Akademik yaşantı ile uygulamanın birlikte gitmesi çok hoşuma gidiyordu, öğrendiğimi uygulayabiliyor, uygulamadaki deneyimlerimi teoriyle birleştirebiliyordum. Bu sebeple yine ODTÜ’de doktora eğitimime devam ederken, eşzamanlı olarak da okul psikolojik danışmanı olarak çalışmaya başladım. Okullarda öğrencilerle, ebeveynleriyle çalışmak benim için çok öğretici oldu, bu süreçte gerekli eğitimlere katılarak sürekli kendimi geliştirdim. Okullardan aldığım deneyimle akademik hayata geçmeye karar verdim. Eşzamanlı olarak önce kendi kurduğum psikolojik danışmanlık merkezimde sonra da anlaşmalı olduğum merkezlerde, çocuklar ve ebeveynleri ile hem duygusal hem bilişsel alanda çalışmalarımı yürütürken, yetişkinler ve çiftlerle psikolojik danışmanlık alanında da uzmanlığımı aldım, bu grupla da çalışmaya başladım. Aynı zamanda çağrıldığım eğitim ve seminerlere katılarak, kendi deneyim ve bilgilerimi de paylaşma fırsatı yakalıyorum.

 

Birçok kişi sizin Ordu’ya gelişinize inanamıyor.

 

Evet ben de duyuyorum bunu. Dışarıdan bakılınca radikal bir karar gibi gözüküyor ama Ordu’yu çok sevdim. Umarım çok güzel işlere imza atabiliriz burada.

 

Ordu’da nasıl bir süreç işliyor olacak, neler yapacaksanız?

 

Öncelikle çok heyecanlıyım burada danışanlarımı göreceğim için, benim için de yeni bir başlangıç. Biliyorsunuz bizim mesleğe hala maalesef “deli doktor”luğu gibi bakılabiliyor. Öncelikle bu yargıyı ortadan kaldırmak için elimden geleni yapacağım. Sosyal medyada gelişimsel ve ilişkilere yönelik sürekli kendi yazılarımı paylaşıyorum. Yavaş yavaş bu direnç kırılınca, psikolojik danışmanlığın sadece sorun odaklı değil aslında kendimizi keşfetmeye, çocuklarımızın gelişimini takip edebilmeye yönelik çok da keyifli ve öğretici bir alan olduğunu göstermek istiyorum. Şu an için bir kreş ile anlaşma yaptık ve haftanın iki günü oradaki çocuklar ve aileleri ile görüşmelerimizi devam ettiriyoruz.

 

Çocuklar ve aileleri ile ne gibi çalışmalarınız oluyor?

 

Aileler genelde çocuklarındaki öfke problemi, kurallara uymama, öğrenmeye yönelik konular, özellikle dikkat eksikliği- hiperaktivite ve üstün zekalılık, içe kapanıklık, öz bakım, konuşmama, gibi konular ile kendilerinde çaresizlik hissi, mükemmeliyetçilik, çocuğuna yetememe, sınır ve kural koyma,  gibi konularla geliyorlar. Tabi bu konular daha da çeşitlenebiliyor. Benim çalışma tarzımda aile ile üç görüşme gerçekleştiriyorum. İlki ebeveynlerin ve çocuğun da içinde bulunduğu ilk görüşme.

 

Anne- baba görüşmesinde çocuk da mı oluyor? Anne ve babalar, çocukları yanlarında olduğunda sorunun ne olduğundan nasıl konuşabiliyorlar ?

 

Evet; mutlaka çocuğun da olmasını istiyorum çünkü bir psikolojik danışman için en önemli veri tüm paydaşları ki özellikle konumuz çocuk olunca, onu aile dinamikleri içinde doğal ortamında görebilmek, gözlemleyebilmek. Aileler de şaşırıyorlar ama çocuğa ait bir şey konuşulurken onu dışarıda bırakmak, onu çözüme ortak etmemek demek. Ama çocuk da orada olunca, herkesi şaşırtan bir cümle söyleyip, sorunun bambaşka bir halini görmemize yardımcı olabiliyor.

 

Önceki sorumuza dönecek olursak, ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz aileler ve çocuklarla?

 

İlk görüşmede ailenin getirdiği konuyla ilgili derinlemesine bilgi topluyoruz, bazen anne ve baba konuyu birbirlerinden farklı anlatabiliyorlar, ortak bir amaç belirlemeye çalışıyoruz. Konu sosyo- duygusal bir alan ile ilgili ise, ona yönelik uyguladığım bir değerlendirme çalışması var; öğrenme ile ilgili ise farklı bir ölçüm aracı ve gelişimsel bir konu ise farklı bir değerlendirme sistemi. İkinci görüşmemi bu doğrultuda çocuk ile bireysel yapıyor ve değerlendirmelerini yapıyorum. Üçüncü görüşme ise yine aile ile birlikte ve değerlendirme sonuçlarını birlikte yorumladığımız bir görüşme oluyor ve çalışmamız geliştirilmesi gereken bir konu ise, aile ile birlikte bir yol haritası belirliyor ve bu şekilde ilerliyoruz.

 

Yetişkinler ve çiftler size hangi konularla başvuruyorlar?

 

Yetişkinlerle çalıştığımız konular genelde yaş grubuna göre değişiklik gösterebiliyor. Fakat genel olarak, kişinin hissettiği depresif belirtiler, bağlanma, dönemsel kaygı, ilişki kurma ve sürdürebilme, aldatma, ayrılık, kayıp endişesi, beden algısı, somatik belirtiler, çekirdek aileden ayrışma/ bireyselleşme, meslek ve para ile olan ilişki gibi konular olabiliyor. Çoğunlukla kişilerin kendileri ve yaşamları ile ilişkilerini de çalışıyoruz. Çoğunlukla danışanlarımızın kendilerini oldukları her hal ile pek de “sevmediklerini” ve bunun gündelik yaşantılarındaki yakın ilişkilere çok yansıdığını görüyoruz.

 

İnsanın kendini sevmesi nedir?

 

Olduğumuz türlü türlü haller var. Örneğin, zayıf birinin zayıf oluşunu kilolu birinin kilolu oluşunu beğenmemesi, yaşam içinde kendini değerli bulmaması, “zaten hiç güzel/ yakışıklı değilim”, “zaten hiçbir işe yaramıyorum” gibi etiketlerle kendini yaftalaması çok sık karşılaştığımız konular arasında. Halbuki işe yaramadığımız, kendimizi güzel/ yakışıklı bulmadığımız dönemler olabileceği gibi gayet güzel gözüktüğümüz ve çok işlevsel olduğumuz hallerimiz de kesinlikle vardır. İnsanın kendini sevmesi kendine acımasızlık etmeden, olduğu hale şefkatle yaklaşması aslında.

 

Hiç böyle düşünmemiştim ben de bu konu üzerine düşüneceğim.

Son olarak çiftlerle nasıl ilerliyor çalışmalarınız?

 

Her zaman olmasa da, seansa partnerini getiren bir kişi oluyor. Genelde çiftler birlikte demiyorlar, biz bir çift terapisi almalıyız, diye. Çiftlerden biri vesile oluyor. Konular, cinsellikten tutun da iletişime, karşılıklı beklentilerden bir sorunu nasıl çözeceklerine kadar geniş bir spektrumda önümüze geliyor. Partnerlerin birbirlerinin aileleri ile ilişkileri, ev içinde sorumlulukların paylaşımı, aşk, sevgi, ilişkiye başka alternatiflerin olması, çocuk, para konuları da sıklıkla karşılaştıklarımız arasında. Yakın ilişkilere, alma- verme dengesini gözeterek yaklaşıyorum ben, denge bozulunca ilişki dinamikleri dengesizleşmeye başlıyor. Çiftler birbirlerine birbirinin gözünden bakmayı unutunca, ilişkiye yatırım yapmayı ve ilişkiyi beslemeyi unutunca sorunların çıktığını görebiliyoruz. Bazen de kangren olan yerin kesilmesi gerekiyor, bu da çiftlerin kendi tercih ve seçimlerine bağlı olarak işleniyor.

 

 

Burcu Hanım bu röportaj için çok teşekkür ederim. Peki sizden psikolojik danışmanlık almak isteyen kişiler size nasıl ulaşabilirler?

 

Ben çok teşekkür ederim. Sosyal medya hesaplarımdan beni takip edebilirler.

 

fb.me/Uzm.Psk.Dan.Burcu.Ozguluk

 

www.burcuozguluk.com

 

Ya da bana mail atarak benimle iletişime geçebilirler:

[email protected]

 Ordu Yorum / Yasemin Kuzu

 

 

Editör: Haber Merkezi