Pala, yaptığı yazılı basın açıklamasında şunları ifade etti.Ortadoğu ülkeleri ve onun mazlum halkları; ABD emperyalizmi ve ona hizmet ederek halklarını sömüren, hedeflerine onunla uzlaşarak ulaşacağını düşünen yerli işbirlikçileri nedeniyle onlarca yıldır kan ağlıyor. Yeşil Kuşak Projesinden sonra Büyük Ortadoğu Projesi ile bölgemizdeki din, mezhep, etnisite farklılıklarını kaşıyarak ekonomik çıkarlarını ve Siyonist İsrail’i korumak isteyen ABD; “Arap Baharı” adı verilen isyanları kışkırtarak ve destekleyerek Ortadoğu’yu yeniden şekillendirmeyi/istikrarsızlaştırmayı amaçladı.
ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’nde “eşbaşkan” olmakla övünen AKP iktidarı,  “kardeşim” dediği Suriye Devlet Başkanı’nın “diktatör” olduğunu fark edip, bu ülkedeki isyancı gruplara ev sahipliği yaptı, sınır bölgelerimizin terör örgütlerince karargâh olarak kullanılmasına göz yumuldu. Beşar Esad’ın buna tepkisi; Kuzey Suriye’nin yönetimini PKK/PYD’ ye devrederek AKP’yi kendi silahıyla vurmak oldu. 
Gerici ideolojisine uymayan tüm toplulukları hedef alarak, insanlık dışı uygulamalarıyla Ortadoğu’yu kana bulayan IŞİD terör örgütü; PKK’nın ve KDP’nin yönettiği bölgelere girene kadar ülkemizde neredeyse hiç gündeme gelmedi. Ancak önce Ezidilere sonra da “Kobani” adı verilen kasabaya saldırmasıyla Türkiye de bu kanlı oyunun tarafı yapılmak istendi. 
PKK’nın yönettiği bu bölge, HDP ve DBP gibi partilerce kutsallaştırıldı. Okulları bile A.Öcalan portre ve posterleriyle donatılmış olan ve onu yazdığı kitaplar temel alınarak Kürtçe eğitim verilirken, benzer talepler Türkiye’ye de sıçradı ve uzun yıllardır “ana dilde eğitim” talebiyle kendi okullarını kurmak isteyen bu hareket;  DTK ve EĞİTİMSEN işbirliği ile çeşitli şehirlerde yasadışı okullar açtı. Bu faaliyetlere göz yuman AKP iktidarı, PKK ile yürüttüğü gizli pazarlıkların gidişatına göre bazen sertleşerek; terör örgütü yandaşlarının sokağa çıkıp başta okullar olmak üzere kamu binalarını yakmasına, Cumhuriyetimizin simgeleri olan bayrağımıza ve Atatürk büstlerine saldırmasına ortam hazırlamaktadır. Böylece ulusumuzun, AKP’nin PKK’ya vereceği tavizlere mecburen katlanacağı bir ortam yaratacaklarını sanıyorlar. Ancak bu hesap tutmayacak; halkımız emperyalizmin oyunlarını Türk’üyle, Kürt’üyle bozacaktır.
EĞİTİM-İŞ olarak Mustafa Kemal ATATÜRK’ÜN “Yurtta Barış, Dünyada Barış” ilkesinden yola çıkarak, AKP’nin “yeni-Osmanlıcı” ABD taşeronu politikalarına hep karşı çıktık. Ülkemiz ve bölgemizde; toplumları din, mezhep, etnisite temelli bölmeyi hedefleyen girişimlerle mücadele ettik, edeceğiz de…Ancak AKP ve gizli görüşmelerdeki muhatabı PKK, çeşitli demokratik kitle ve emek örgütlerini yönlendirerek toplumumuzu “Yeni Türkiye” ye hazırlamak istiyorlar. Birçok emek örgütünün (KESK, MEMURSEN, TÜRK-İŞ ve HAK-İŞ) başkanları “Akil İnsanlar” olarak gizli “açılım sürecinin” payandası haline geldiler. Şimdi de PKK’nın yeni projesi “demokratik özerklik” ve onun Suriye’deki provası “ Rojava Devrimi” KESK gibi emek örgütlerince övülerek, “ilerici” diye cilalanarak; halkımız Suriye’deki iç savaşa taraf olmaya çağrılmaktadır.
Pala,açıklamasını şu sözlerle sürdürdü.HDP gibi partilerin “Rojava”da bir “devrim” yaşanıyor olduğunu iddia etmeleri kamuoyunu şaşırtmadı. Fakat demokratik kitle ve emek örgütleri de bu kervana katılarak “Rojava Devrimi”nin Türkiye tarafından savunulması gerektiğini açıkladılar. Hatta KESK’e bağlı EĞİTİMSEN “Ortadoğu‘nun çözümsüz kalan sorunlarına umut olan devrim” diyerek “ siyasal desteğini belirtti. Ancak EĞİTİMSEN’in“emperyalizmin müdahalesi” diye tanımladığı saldırı esnasında PYD’nin lideri, Ortadoğu’yu kana bulamış olan ABD emperyalizminden yardım diliyordu. Yine KESK’in basın açıklamasına göre “Kobani ilerici insanlığın direnişidir”,bu nedenle sahip çıkılmalıdır. Bölgemizde nerdeyse on yıldır devam eden insanlık dramında ölen insanlar yeterince “ilerici” olmadığı için olsa gerek(!) kayıtsız kalınırken; IŞİD’in Kobani’ye girmesiyle HDP ve PKK “sokağa çıkın!” çağrısı yaptıktan sonra KESK ve bağlı sendikalar bir gün, EĞİTİMSEN ise iki gün iş bırakma kararı aldılar dedi. 
Sokağa çıkan insanların çoğunun, demokratik hakları olan yöntemlerle süreci protesto etmek yerine; ortalığı savaş alanına çevirmesi, ortak değerlerimize saldırılar, provokasyonlar, Hizbullahçılarla Pkklıların çatışmaları, AKP iktidarının toplumsal olayları kontrol edememesi ve güvenlik güçlerinin aşırı güç kullanımı sonucu onlarca yurttaşımız hayatını kaybetmiştir. Her gün, her saat ölüm haberleri gelmektedir.
Uyguladığı dış politika ve yürüttüğü gizli açılım süreci nedeniyle yaşanan bu olayların baş sorumlusu AKP Hükümetidir. IŞİD’in, El-Kaide’nin, ÖSO’nun ve PKK’nın ülkemizi kullanarak yaptığı insanlık dışı tüm uygulamaları engellemek de hükümetin görevidir. Bu görevlerini yerine getirmemiş ve getiremeyeceği de belli olan AKP Hükümeti, bir an önce istifa etmelidir. Ancak demokratik kitle ve emek örgütleri de halkımızı iç savaşa sürükleyen siyasi kamplaşmaların tarafı olmak, PKK ve HDP’nin çağrısıyla oluşan kaos ortamını körüklemek yerine; toplumsal uzlaşmayı ve bir arada yaşamayı sağlayacak tepkiler ortaya koymalıdır.
Pala, son olarak “Vatanı olmayanın sendikası da olmaz!” diyerek yola çıkan, Cumhuriyet ve Emek mücadelesini birbirinin ayrılmaz bir bütün olarak gören konfederasyonumuz BİRLEŞİK KAMU-İŞ ve sendikamız EĞİTİM-İŞ olarak; ülkemizin içine çekilmek istendiği bu kaos ortamına karşı tüm halkımızı ve partileri sağduyulu olmaya, emek örgütlerini de sınıf bilinciyle hareket etmeye çağırıyoruz dedi.Haber Merkezi

Editör: Haber Merkezi