SAHİ HIFZISIHHA ENSTİTÜSÜ NEDEN KAPATILDI?

İTİRAZ EDEN OLDU MU?

OMİKRON VARYANTI MARATON KOŞMAYA DEVAM EDİYOR.YETİŞEBİLİYORMUYUZ?

TELGRAFIN TELLERİNE DAHA ÇOK KUŞ KONACAK MI?

Sorular, sorular...

Ben Pandemiyi yazmaktan, sizlerde okumaktan sıkıldınız sanırım. Ama Hipokrat yemini gereğince bildiklerimizi aktarmak boynumuzun borcu deyip yazmaya devam diyoruz.

Maalesef Küresel Kapitalizmin istemleri doğrultusunda dünyada ve bizde Pandemi kurallarının koruyucu hekimlik ilkeleri çerçevesinde kurallarının gevsetildiğini,neredeyse virüs hiç salgın yapmamış gibi davranıldığını,bunun bilinçli bir politika olarak bizlere dayatıldığını sağır sultan bile duydu."Telgrafın Tellerine Kuşlarmı Konar" türküsünde söylendiği gibi, telgrafın tellerine daha çok kuşlar konarak, virüs çok canlar yakacak gibi!

Ahmet Yamacı Hocamızın bu güzel İstanbul türküsünü  çocuk iken devamlı dinlediğimi anımsarım.Aklımdan hiçbir zaman çıkmazdı.Bizim Besni İlçesinden Gaziantep'e giden "Burunlu Otobüslerin" radyolarında dinler,hep beraber eşlik ederdik.Ne güzel günlermiş!

"Telgrafın tellerine Kuşlarmı Konar

Herkes Sevdiğine Böylemi Yanar

Telgrafın Direkleri Semaya Bakar

Senin O Ahu Bakışın Çok Canlar Yakar"

*

Pandemi nedeniyle sınıfsal çelişkinin derinleştiğini görmemek için gerçekten çok duyarsız ve ilgisiz olmak gerekir.Sevgili dostlar dünyayı iliklerine kadar sömüren dev Kapitalistlerin pandemide varlıklarına varlık kattığını,en varsıl 10 kişinin,dünyadaki 3 milyar kişinin toplam mal varlığına denk servet birikimine sahip olduklarını biz değil yandaş yayın organlarından öğrenmiş bulunuyoruz.Onların yalancısıyız dostlar! Dünya Sağlık Örgütü (WHO) Başkanı bas bas bağırmasına rağmen, COVAX aşı örgütü çalıştırıl(a)madı.Arkasından Tedavi Hekimliği devreye sokularak antiviral pandemi ilaçları gündeme sokuldu.Kimse soramıyor ki; Neden Korona Aşıları tüm dünyada yaygın bir şekilde uygulanmadı?Acaba pandemi bilinçli olarak mı bitirilmiyor?Niçin aşı patentini dev firmalar yoksul ülkelere vermediler? Sorularımız daha çok, ama dinleyen yok!

İçimiz yanıyor!

*

Gelelim konumuza.

Güzelim kamu kurumlarının yok pahasına nasıl gözden çıkarıldığını düşünür, çaresizliğimize hayıflanırım.Yazık ki ne yazık.Bir bir ülkenin belkemiği bu kurumlar kaybolmakta.Hepimiz DU BAKALİ NE OLACAK? Diye seyrediyor ve seyretmeye devam ediyoruz.

*

Alman bilim insanı ROBERT KOCH bilindiği gibi 1891 yılında

" BERLİN BULAŞICI HASTALIKLAR ENSTİTÜSÜNÜN" Başkanlığına getirilmişti.

Enstitü'ye KOCH'un "Tüberküloz ve Kolera" salgını nedeniyle yaptığı çalışmalar sonucunda adı  değiştirilerek ROBERT KOCH ENSTİTÜSÜ adı verilmiştir.

Almanya Covid-19 enfeksiyonun da "Pandemi ve Bulaşıcı Hastalıklar" konusunda ENSTİTÜ'yü tek yetkili ilan ettiğini tüm dünyaya duyurdu.

Siyasilerin ve hükümet yetkililerinin Enstitü'ye müdahalesine kesinlikle izin vermedi.

Bu doğru anlayış sonucunda ALMANYA başarılı bir biçimde COVİD-19 PANDEMİSİ ile mücadele etme yeteneğine kavuştu.Kapitalizmin beşiği olan bu ülkede bile yeterince koruyucu hekimlik ilkelerine uyulmadığından zamanla bu politika bile yeterli olmadı.

Bu sürede tüm sağlık çalışanlarının izinlerini kaldırdı.

Yurt dışında görevli olan sağlık çalışanlarını Alman Devletinin gücünü kullanarak geri dönmelerini sağladı.

Covit-19 belirtisi olan herkesi 2 gün hastanede tutarak,belirtileri izleyip gerektiğinde evde tedavilerini sürdürdü.

Almanya sūreç içinde"Sağlık hizmetlerinin yüzde 80'ni devletleştirdi.

*

Hatırlarsanız 1980'lerde, Turgut Özal ile "Neoliberal Politikaları" bize dayatan Batı,kendi temel sorunları ile ilgili konularda devletleştirme hamlelerine kendisi olunca ne hikmet ise hız vermiştir.

*

Bilindiği gibi bizde "27 Mayıs 1928 tarihinde kurulan REFİK SAYDAM HIFSISIHHA ENSTİTÜSÜ,"Sağlık Bakanlığına bağlı  olup,amacı Toplum sağlığı konusunda referans laboratuvarı olarak hizmet vererek,bulaşıcı hastalıklar ile ilgili AŞI çalışmalarını sürdürmekti.

Bu görevini uzunca bir süre başarılı bir biçimde yürütebildi.Ancak ROBERT KOCH Enstitüsü gibi özerk ve sağlık politikalarını belirleme yetkisine sahip olsaydı, bugünlerde yaşadığımız pandemi sürecinde ne kadar başarılı çalışmalar yürütebilirdi diye dūşūnmemek elde değil.Mutlaka aklımızın bir köşesinde yer etmiş olması gerekir.

Ama ne yazık ki "Neoliberal politikalar" sonucunda sağlık başta olmak üzere estirilen özelleştirme politikalarının devamında;

Aşı konusunda dışa bağımlılığı önleyen ve daha da ötesi  bazı pandemi dönemlerinde başka ülkelere aşı gönderebilen bir niteliğe sahip olan bu sağlık kurumunuz, KASIM 2011 tarihinde sessiz sedasız bir şekilde kapatılmıştır.

Kapatılma sonucunda toplum sağlığı açısından büyük bir hüsran ve yenilgi duygusu yaşamamıza neden olmasına rağmen yeterince tepki gösterilememiştir.

*

Bugünlerde PNÖMONİ  ve GRİP AŞISI ihtiyacımızı karşılamaktan uzak olmamızın nedenlerini uzaklarda değil, bence buralarda aramak gerekir dersem abartmış mı olurum?

*

Covid-19 pandemisi  dünyada ve bizde "Neoliberal ve Serbest Pazar Ekonomisinin" büyük çıkmazlarını görmemize yardımcı olmuştur.

Bu nedenle artık sağlık,eğitim ve toplumu ilgilendiren temel konularda KAMUCULUK anlayışı gelişmekte ve bu anlayış toplumsal gelecegimize yön vereceğini umut etmekteyiz.

Bu temel anlayış yeniden HIFZISIHHA Enstitümüzün ve kapatılan diğer kamu kurumlarının yeniden açılmasının da yolunu açacaktır diye  Umuyoruz.Dileriz düşüncelerimiz yaşam bulur.

Sözūmūzū yine güzelim türkümüz ile bitirelim.

"Telgrafın Tellerini Arşınlamalı

Yâr Üstüne Yâr Seveni Kurşunlamalı"

Sevgiler..