Doğuda isyan var. Serhildan var. Ama Ankara’da bunun anlayacak çözecek yapılan gafletleri düzeltecek bilime inanan  “ Bilim Çin’de bile olsa alıp gelen” bir iktidar yok. TBMM yok. Ne zamandan beri yok. 28 Şubat 1995 ‘ gidelim. Benim İskenderun’da olduğum bir süreçtir bu tarih. Hatay Özyurt gazetesinde günlük bir yazım var. “ Piyade Yüzbaşı Nazım Dinçer’in ardından” diye.
Piyade Yüzbaşı Nazım Dinçer’le 1990-91 tarihinde 5 ay kadar birinci amir olarak çalıştık. Ben GATA okullar Kurslar Erkan Başkanı idim. O da bizim destek bölük komutanımızdı. Doğudaki anlamsız savaşta şehit oldu. İçim gitti. Kahroldum. O zaman Hatay Özyurt gazetesindeki köşemde konuyu işledim. Ne yazmışım bakalım birlikte okuyalım.” Nazım sen rahat uyu. Eşin bizim bacımız çocuklarınız yeğenlerimizdir. Bu anlamsız savaşın son bulmasını, Nazım’ın bize bu savaşın sonuçlandırılması için son şehit olmasını dileyerek; Cumhuriyetimizi Atatürk Cumhuriyeti haline getirmeden, yani bütçeyi denkleştirmeden, eğitimi her yanda çağdaş duruma getirmeden, egemenliği kayıtsız ve şartsız millete vermeden biz bu savaşı kazanamayız. Daha çok Nazım’lar ölür.”
Keşke biz yanılsaydık. Bu gün de aynı şeyi söylüyoruz. O tarihte yani 1995 tarihinde bir ABD doları 47.830 TL dir. Bu gün ise 2.300.000 TL dir. Böleilm.2300000:47830=4.808 işte bütün nazımlar bu gafletin dalaletin ve hatta hıyanetin şehididir.
Doğu elden gitti. Musluklarından kan akıyor hala daha Efgan Ala adındaki kamu görevlisi çıkıyor. “Zor zoru davet eder” diyor. Bir siyasi, Parti de her cenazeden sonra bir slogan tutturmuş gidiyor. “şehitler ölmez vatan bölünmez” Bre gafiller. Bu adam neden şehit oldu diye düşünmez misiniz? Nazım şehit olduğundan bu yana paramız bir yabancı para karşısında 4.800defa değer kaybetmiştir. Bu gafletin sorumluları Nazım’ın da şehit edilmesinin sorumlularıdırlar.
Beyler ağalar TBMM üyeleri. Siz orada Türk milletini temsilen oturmaktasınız. Ama siz Türk milletini temsil etmiyorsunuz. Denk bütçe ile bir ilginiz yok. Laik eğitimle bir ilginiz yok. Enflasyon ve hayat pahalılığını hiç hissetmiyorsunuz. Çünkü özellikle 2002 den bu yana ücretleri hiç azalmayan TBMM üyeleri kaldı. Bizim ve tüm çalışanların ve emeklilerin maaşlarında %45 azalma var. Hükümete gensoru verilecek nokta budur.
Doğudaki savaşı durduralım. Akan kanları durduralım diyorsanız önce bu yanlış gidişi durdurun. Bu ihanet ve gaflet gidişi durdurun. Denk Bütçe yapın ayağınızı yorganınıza göre uzatın. Laik eğitime dönün. 4+4+4 eğitimidir bu akan kanların sorumlusu. Ölü sayış 22 ye yükseldi. Kaç kışı daha ölmesi gerekiyor. Kaç Nazım Yüzbaşı daha ölecek ki. Siz toplanarak bu işi beceremeyen hükümetleri değiştireceksiniz.
Görüyorsunuz ki bu memleketin aydınlarını içeri atmakla, memleketin kayıtsız şartsız bekçilerini 4 er sene tutuklamakla bir yere varılamıyor. Demokrasi tek kişinin 24 saat konuştuğu bir rejim değildir. Demokrasi milletimizin konuştuğu milletimizin çağdaş düşüncelerle, çağdaş gelirlerle ve çağdaş üretim araçları ile donatıldığı rejimdir. Demokrasi Türkiye’mizde yaşanmıştır. Ama sizin düşündüğünüz gibi değil. 1923-1938 arasında yaşanmıştır. Demokrasi o dönemde vardır. Bu gün ve 14 Mayıs 1950 den sonra hiç yok.
14 Mayıs 1950 den sonra iktidara gelenler demokrasi kahramanları değildir. Demokrasinin katilleridir. Bunu bu kadar açık ve kesin nasıl yazıyoruz. Açık bütçelerle laik eğitimden uzaklaşmalarla sağdan soldan borç dilenmekle demokrasi olmaz. Bunlar milletimize felaketler getiren şeylerdir. Ölçüyü koyalım. Bir yerde zam varsa orada demokrasi yoktur. Çünkü zam isteyen bir millet ferdi yoktur. Millet düşmanlığı bir eylem olan zam yapanlara demokrat diyemeyiz. Yaptıklarına da demokrasi diyemeyiz.