Sensiz kalacak bu şehir dede
Sensiz olacak artık gelişlerim
Sesini duyamayınca yakacak içimi
Dokunduğun, izini bıraktığın senin olan her şeyin
Herkes giderdi dede ama sen kalırdın
Simdi sen gittin ama "Herkes" burada
Babannem öyle mahcup bakıyor ki artık içim ona acıyor dede
Kaybolmuş kedi yavrusu olur ya
Kıyıya yunuslar vurur ya çaresiz
Serçenin kanadı kırılır ya bazen
Babannemin tadı eksik sen bu evden gittin gideli
O boncuk mavi gözler seni arıyor...
Adım gibi eminim seni bekliyor dede
Herkesin gitmesini bekliyor SEN gel diye
Biliyor ki HACI gitmez onu bırakıp
Şimdi gel onu da al diye bekliyor korkusuz
Gözleri hep uzaklara dalıyor aklı da hep geçmişe
Çünkü ya sen gelirsin o uzaktan ya da o geri gider senli geçmişe
Sensizlikle barışamıyor, gurur yapıyor yani anlayacağın...
* * *
Sen benim ilk kekimdin dede
Dışarıdan, pastaneden, otelden hiç yemedin de benim kekimi yedin
9 yasındaki Bahar'ının ilk kekini yedin
O bana yetti
Salona taşıdın yatağını, Fatma'ndan bile ayrı düşürdün uykunu
Yanına yatacağım dediğimde olur deyip sırtını kucaklattın ya
O bana yetti
Ankara'ya evime ziyaretime geldin ya beni atlamadın
Yemek hazırladım sana Ordu usulü
Dönünce hoşuna gitmiş ki anneme anlattın ya
O bana yetti
Hukuk okuyorum diye yüceltip Murad'a
"Sen Bahar'ı sayıcan o senden çok" dedin ya
O bana yetti
Kış geceleri elimde kestanemle gelirdim, pişirirdik ayırır kabuğundan verirdin ya
Hiç olmadı gider mutfağa bana mısır patlatırdın ya ellerinle
O bana yetti
"Öpme yok öpme yok" derdin de
Bense bayramı bekleyemedim sonkez öptüm ya yanağından son gidişinde
İşte bu bana yetemedi dede...
* * *
Bir gün bir haber gelmişti "deden fenalaşmış Emin Sari'nin mağazasından ambulansa bindirilmiş" nasıl ağlamıştım haberini aldığımda...
İlk kez o gün tanıştım ölümünün korkusuyla ve sonra her hastaneye yatısında içim huzursuz korkuyla bekledim
O son ben tam da ölümü düşünmezken, en umutlu anımda harmanda dolaşmalarını hayal ederken geldi çattı
Üzgünüm dede..
Ama ben anlamadım, algılayamadım gidişini
İnandırmaya zorladım kendimi ama o kadar sahici duruyordun ki son halinle bile
İnan inanmak zor, ne zamanki geleceğim o eve göremeyeceğim seni bir daha
İste o zaman dank edecek
* * *
Benim Ordu'ya dönesim kaçtı dede
Döndüğümde oturamazsam dizinin dibine
Duyamazsam beni çağıran sesini
Çekemezsem fotoğrafını Fatma'na çiçek verirken
Ben o Ordu'ya gelemem dede...
Bayrak gibi dalgalandın sen önümüzde
Hür, kararlı, azimli,capcanlı
Simdi sen inanıyor musun ki ölüm o bayrağı yıldırmaya yetecek
Bil ki sen hala parlıyorsun dede
Dünlere sığmayan yaptıkların, bize kattıkların 2-3 İbrahim daha yaşatır
Geride bıraktığın cami, evin, bakışının kaldığı bu deniz bu dağ
Kime unutturabilirsin ki sen kendini dede?
Gördüğüm her minare ışığı seni hatırlatacak
Yediğim pilav, içtiğim kayısı hoşafı seni hatırlatacak
Babamın giyeceği beyaz gömlek seni hatırlatacak
Bir gün Turgut'un duruşunda yakalayacağım seni
Bir gün Ayhan'ın gözlerinde
Bir gün İdris inat ederken bir şeye "ah dedem" diyeceğim
Bir gün Emine'yi kitabına dalmış görünce
Harmandaki Ünal hep sen olacaksın
Çalışkanlığında Ayşe'nin hep sen yaşayacaksın
Fatma'nın koynuna girecek Ceyhan'ın, diyeceğim dedem burada...
Yani ben hep seni anacağım...
Bıraktıklarınla, kulağımda yankılananlarla
* * *
Dedin ki:
"Öyle şey yok! Öyle şey yok!"
"Köye iki araba peşpeşe gelinmez"
"Hürriyet gazetesi olmaz mi yau"
"Eve oturmaya mı geldin yau çık harmanda ip atla"
"ALO-ALO-ALO suyu öte taraftan al"
"Ayağın kumunu akıtta gel"
"Burada (evde) biri cigara içmiş"
"Haydin Bahar kalk, yemeğini bitirdin mi simdi şu karşı ki dağa odun almaya gitcez"
"Yağ mısın, bal mısın?
Yasemen yağ tatlı Bahar bal tatlı"
"Eşşeğimi suladın mı?
Soğuk mu suladın, sıcak mı suladın?
Yandı ya eşşek! Dondu ya eşşek!"
"Sibel Can'ı alacam ben"
"Garibim-yetimim"
"Eferim eferim"
"Efendim (bir şey anlatırken)"
"Eli boş gitti mi olur mu yau "
"Eve ayakkabıyla girildi mi olur mu yau "
"Adab-ı muaşerete uymak gerek"
"Biri ayaktayken diğeri oturmıcak"
"Misafire çay demleyin"
"Bakırı dizin"
"Minarenin ışığı yandı mi?"
"Anama mı sövüyo anama mı sövüyo"
...
Her biri kendi sesinle kulaklarımda bunlara ek bir de anıların ve de yanık yanık okumaların...
Yatağında sırtını kucaklayıp dinlediklerim, yaşadığım o mutluluğu kimse tattıramayacak bir daha yazık...
* * *
Ben var ya dede...
"O perdenin demiri var örtülecek artik bilirim
Işığın birini yaktın mı diğerini karartacağını da bilirim
Çorbayı kaynatıp, sahanda soğuk suyu altına koyacağını onu da bilirim
Hoşafsız sofra, tereyağsız pilav olmaz yine bilirim
'Sabahcağan' kalkıp çayı demleyip, turşuyu kavurmadık mı yandık
Namaz vakti havlu peşkili elimde beklemezsem azarı yerim
Zopayı hiç yemedim ama hani bazen şakalar yapim ya sana
"Babağan ağzına, bak sen su kıza" dedirttim,
Gizli gizli güldün ya dede ben gözünden yakaladım..."
O buğulu mavi duman gözlerinde o gülüşler simdi sahne sahne hep aklımda
* * *
Birkaç yıl öncesine kadar Carşambaları şehre gelirdin
Elinde bastonun, lacivert takımların, beyaz gömleğin, başında şapkan
Eve zeytin-peynir Özkök'ten, etini özel kasabın Arif'ten, ekmeğini İspirli'den...
Her şeyin en güzelini almayı öğrettin bana
Bazen size gelecek olurdum şeftaliydi en sevdiğin meyve
Söylerdim manava dedeme alıyorum dikkatli koy
Sonra eklerdim İbrahim Yıldız'ın torunuyum ona göre
İspirli'den alırdım ekmeğimi ben de
Gider Hürriyet'imi alırdım katı bozulmamış, buruşmamışından
Duraktan dolmuşa biner gelirdim ki en büyük keyifti benim için
Kendimi çok bir şey yapıyor hissederdim
Hoşuna gidecek, seni sevindireceğim diye belli belirsiz bir gurur kaplardı 
Dolmuşçuya camiye gelmeden, İbrahim Yıldız'ın 
evinde ineceğim derdim
Dolmuşçuları bile şehrin bilirdi evini
Ve de ben özellikle zikrederdim adını
Hoşuma giderdi senin yanına gittiğimi bilmeleri
Zaten soran olurdu hemen "torunu musun?"
Geldiğimde önce bir şaşırırdın kapıyı açtığında
Bir kızmaya yeltenirdin bu saatte gelinir mi diye
İste o dakika en sevdiğim şeydi burada yatacağım,
 gitmeyeceğim dede demek
O zaman sevinirdin işte
Benimse o zaman başlardı torun sefam
Her seferinde daha önce gelseydim derdim içimden...
* * *
Canım dedem sana binlerce kez teşekkür ederim ki bana en güzel anıları bıraktın
Yemin ederim ölümünden önce ve de sonrasında da olacak inan
Ben hep teşekkür ettim beni senin torunun kıldığı için Allah'a
Belki başkaları bilmez öyle büyük gurur ki senin soyadını, kanını taşımak...
İsterdim ki hep kalabilesin yanımda ama hayat bu...
Şimdi tüm dualarım kavuştuğumuz gün kaldığımız yerden devam etmek herşeye...
26 HAZİRAN 2012