Bu hayatta yıllar evvelinde bir kavga ile tanışan ve hayatta her karşılaşmalarında kaldığı yerden devam eden iki küçük kız çocuğu var. İlkokul sıralarından gelen arkadaşlık bu defa bizi kendi yollarımızın kesiştiği noktada bir araya getirdi. Kim bilebilirdi ki? O zamanlar tahmin bile edemeyeceğimiz hayatlar yaşadık. Seçtiğimiz ve olmak istediğimiz meslekler farklılaştı. Ama aynı zamanda bir röportaj yapabilecek ortak noktada da buluşabildik. Hep söylüyorum ya bu yol çok güzel. Benim yolumun bir güzelliği daha şimdi sizlerle olacak. Gülsüm benim ta ilkokuldan arkadaşım. Onu burada bir terapist olarak göreceksiniz. Etkili olmak adına siz dili ile hitap ederek soru sordum. Belki ilerleyen zamanlarda daha değişik projelerle de karşınıza gelebilir. Keyifli okumalar diliyorum.

Gülsüm ŞENOL kimdir bana biraz kendinizi tanıtır mısınız?

En zor sorulardan biridir “Kimsin?” sorusu. Çocuğu zaman bu sorunun peşine düşer, kendimize tanımlar bulmaya çalışırız. İnsanın kendini bilme ihtiyacı, kişiyi bir takım arayışlara iter. Ve bu arayış bir yolculuğu başlatır. Ben kendini bilme yolculuğunda olan bir kişiyim şimdilik.  Tanımlar da bazen sık sık değişebiliyor. Ancak genel hatlarıyla hepimizin anlayacağı dilden kendimi tanıtmam gerekirse, 12 yıldır psikolojik danışman olarak görev yapmakta olan, memleketi Ordu olan, doğayı, müziği, sanatı çok seven, aynı zamanda bir oğlu olan bekar bir anne, mesleğine aşık bir insanım…

Bu hayatta yaptıklarınız ve yapmak istedikleriniz nelerdir? Mesela şunu hep yapmak isterdim ve başardım dediğiniz neler var?

Kendimde başarı olarak gördüğüm şey deneyimlerim. Satın alınması imkansız olan şeylerdir deneyimler. Yaşamla bir olmak, hayatı deneyimlemek cesareti çağırır çoğu zaman. Doğrusuyla yanlışıyla korkmadan düşe kalka yaşayarak öğrendiklerimiz cebimizde taşıdığımız en değerli taşlar gibidir. Bazen yolu şaşırdığımızda bu taşlara bakarız, bize rehberlik etmesini isteriz. Bu yüzden iyiklerimin yanında, keşkelerim sonrasında en etkili eğitim aracı olmuştur benim için. Yaşadığın her şeye “Bu deneyimim bana ne anlatıyor, bana ne öğretmek istiyor?“ gibi sorular sorduğunda, bir süre sonra cevaplar geliyor. Cevapları görebilmek için de uyanık olmak gerekiyor. Bunun için destek almak kıymetli. Benim iyikilerim mesleğim, oğlum, ailem. Bu hayattaki en büyük iyikim de kendim için çıktığım yolculuğum. İçimi en çok coşkuyla dolduran şey bu açıkçası. Kendi isteklerime göre attığım her adım beni kendi adıma gururlandırıyor. Yapmak istediklerime gelince, liste baya kabarık diyebilirim. Bu hayatta beni coşkuyla dolduran şeylerden biri insan hayatına dokunmak. Ve bu dokunuşu mesleğim aracılığıyla yapmak. Anlaşıldığını hisseden bir kişinin gözlerinde pırıltıyı ya da onun zihninde yanmasına aracı olduğun bir ampulü görmek heyecan verici. Hani herkesin bir yaşam amacı vardır ya, benimki de bu. Keyif alarak yaptığın şeyler senin için iş olmaktan çıkıyor.  Bu sebeple mesleğimle alakalı farklı planlarım var. Bir kişiye dokunduğunda bunun etkisi dalga dalga yayılıyor. Domino taşı gibi. Bir insanın kendini farketmesine katkı sağlayacak bu dalganın yayılmasına aracı olmak  gibi hayallerim var. Daha çok ergen ve yetişkinlerle çalışıyorum. Bu alanda daha da ilerleyerek katkı sağlamak niyetindeyim.

Çağımız enerji çağı olma yolunda da ilerliyor bu konuda düşünceleriniz nelerdir?

“Enerji” kavramının çokca dillendiriliyor olmasından söz ediyorsunuz sanırım. Aslında bu yeni çıkan bir şey değil. Bizim daha önceden de deneyimlediğimiz ancak tanımlamakta zorlandığımız bir konuydu belki. Hani bazen canlı renkler giyersin ve o renk sana iyi hissettirir. Hani bazen bir ortama girersin ve orada iyi hissetmeyebilirsin. Aslında bu konu bilimden çok uzak değil. Enerji kavramını anlamak için birçok bilimsel alanla bütünsel yaklaşmak işi biraz daha kolaylaştırabilir. İnsanlar artık görünenin ardındakileri de merak etmeye başladı. Bir de covid süreci birçok kişiyi ruhsal bir sorgulamaya ve arayışa itti. Çünkü bilim bu süreçte bizim için yetersiz kaldı. Bilim bize kendimizi güvende hissettirir. Kanıtlanmış bilgi bize büyük katkı sağlar ve bizi korur. Ancak kriz anlarında bu deney süreci uzun sürebiliyor ve netliğin olmaması insanları kaygılandırıyor. Burada biraz daha esnekliğe ihtiyaç var. Bir şeyin kanıtlanmamış olması onun olmadığı anlamına gelmez. Ancak kanıtlanmış olması sadece daha güvenilir yapar. Kısacası bana çok uzak bir kavram değil. Eşyaların, nesnelerin, insanların bir enerjisi olduğunu düşünüyorum. Ve bu bizi fazlasıyla etkiliyor.  Ancak bu alan istismara açık olabiliyor. İlim ile bilimi bir bütün olarak deneyimlediğimizde daha sağlıklı bir zeminde ilerleriz.

İnstagram sayfanızda bir ayaküstü reçete tarifi vermissiniz.Takma kafana boşver bu mümkünmü sizce?

Evet. Bu reçeteyi ben vermiyorum tabiki. Çoğu zaman çevremizden bu reçeteye maruz kalabiliyoruz bir çoğumuz. Bazen derdimizi, sıkıntımızı anlatırız. Karşı taraf boşver takma kafana der. Ancak bu ne kadar mümkün? Bunu yapabilsek zaten bu bir sorun olmaz. Bu cümle bize kendimizi daha da kötü hissettirebilir. Sanki senin için sorun olan şey önemsizmiş gibi. Destek aldığımız insanlar hayatımızı fazlasıyla etkileyebiliyor. Bu noktada kişinin yaşadığı sıkıntıyı çözümlemeye ihtiyacı var. En azından anlaşılmaya. Bize sıkıntı veren duygulardan, sorunlardan kaçmak bunların daha da büyümesine katkı sağlamaktan başka bir işe yaramıyor. Bu yüzden sıkıntı veren durumlar çok kıymetli. Doğru bir uzmanla ilerlediğinde seni hazineye götürebiliyor. Ve bu kapı da kendi için adım atma cesareti gösterebilenlere açılıyor.

Terapi nedir? Günümüzde hala terapiyi delilik olarak görenler var mı? Neler düşünüyorsunuz? Terapi kişinin kendini tanıma keşfetme yolculuğunda aldığı profesyonel bir süreçtir.  Genelde bir sıkıntı veya bir problemle başvurulur. Kişinin ruhsal olarak iyileşmeye ihtiyacı vardır ve bu sebeple terapiye başvurur. Terapiye başvurabilmek de bir beceridir. Çünkü kolay bir karar değildir. Yaşadıklarınla yüzleşmeye adım atmak, buna karar verip ilerlemek çok cesurca bir harekettir. Ancak terapiye delilik veya gereksiz bir şey gözüyle bakan insanları da anlıyorum. Deneyimlemediğin bir şeyi anlamlandırmak zor olabiliyor kimi zaman. Ya da bu kişilerin terapiye ciddi anlamda direnci olabiliyor. Bazen en çok ihtiyaç duyduğun yer en çok kaçtığın ve karaladığın yer olabiliyor. Eskiye göre insanların yardım alma konusuna daha açık olduğunu düşünüyorum. Toplum olarak bu farkındalığa gelebilmek çok kıymetli. Terapi kişiyle sohbet vs değil, çok incelik gerektiren profesyonel bir süreçtir. Ve kişinin kendi gücünü keşfetmesine katkı sağlamaktadır. Herkes destek alabilir.

Yıllar sonra seninle bu röportaj da bir araya gelmemizi nasıl değerlendiriyorsun? Çocukken yazdığımız şiirleri, yazıları hatırlıyor musun? Bugünlerin temelleri o günlerden bellimiymiş diye düşündürüyor bu durum sanki…

Evet o günleri düşünmek beni gülümsetiyor. Çocukluğumuz… İlkokulda okulun bahçesinde seninle patates kızartması yediğimiz günleri anımsıyorum. Ne kadar tatlıydı ve doğanın içinde ne kadar mutluyduk. Biraz daha büyüdükçe şiire, yazıya yönelmiştik. Sanırım o zamandan belliymiş. Aslında çocukluğumuz kim olduğumuz ya da kim olacağımız konusunda ciddi ipuçları veriyor. Sen uzun zamandır yazıyorsun. Bu çok güzel. Benim de içimdeki küçük Gülsüm tekrar uyandı diyebilirim. Bir yanının çocuk kalması ve o çocuksu heyecanla bir şeyler yapmak çok hoş. Belki de ortak noktamız budur. Ve tekrar karşılaşmamız çok anlamlıdır. Tesadüf diye bir şey yoktur benim için. Zamanı gelmiştir.

Alışkanlıklarımızdan yada monoton diye tabir ettiğimiz davranışlarımızdan vazgeçmek kolay mı? Ya da nasıl mümkün olur vazgeçebilmek?

Kolay olmasa gerek. Biz buna konfor alanında kalma hali diyoruz. Kurulu bir düzeni devam ettirmek kolaydır. Buradan varolan düzeni illa yıkmalıyız diye bir sonuç çıkmasın. Amaç düzeni yıkmaktan ziyade değişime gelişime açık olmak.  Sürekli aynı şeyleri yapmak ve aynı şeylere maruz kalmak bizi yeni deneyimlerden uzak tutar. Yeni deneyimler beyin gelişimine büyük katkı sağlar. Becerimizi arttırır. Bu yüzden zorluklar yaşayan insanların yaşam becerileri fazlasıyla gelişiyor. Hayatın monotonluğundan çıkmak için zorlukların bizi bulmasını beklememek lazım. Gönüllü bir şekilde yeniye açabiliriz kendimizi. Başta zorlayabilir. Ancak çok küçük adımlarla başlanabilir. Bazen her zaman yürüdüğün bir yolu değiştirmekle başlayabilirsin. Bu bile enerjiyi değiştirir. Yenilik beynin işleyişini bile etkiler. Gelişimi destekler. Otomatik olarak hayatı yaşamak bizi kendimizden uzaklaştırır, arada bir sistemi şaşırtmak gerekir.

Gelecek için kaygılanmalı mıyız? Ya da bugünü en verimli şekilde geçirmek  için ne yapabiliriz? An’ı yaşamak ne kadar önemli?

Kaygı hepimizin kapısını çalabiliyor zaman zaman. Burada yoğunluğu ve etkisi önemli. Yaşam kalitenizi düşürüyor ise bu dikkate alınmalıdır. Kaygının altında yatan nedenler tespit edilip çalışılmalıdır. Tamamen kaygısız bir yaşam mümkün değildir. Bu kaygı seni bugünden ciddi anlamda koparıyorsa seni bugünü yaşamaktan alıkoyuyor demektir. Bazen geçmişe takılır kalırız. Bazen de gelecek için endişelenip dururuz. Bu arada bugün elimizden uçup gider. İnsanın kendini yaşamın akışına güvenle teslim ederek yaşaması harika bir deneyimdir. Geçmişin keşkeleri ile geleceğin acabaları arasında hapsolur bugünümüz. Oysaki varlığımızı hissettiğimiz andır. Hesapsızca rastgele yaşamak değil, farkındalıkla yaşamak. Bizi bugünden koparan neyse bunları farketmek önemli.

“Gülsüm” olarak kendin olduğunu tam anlamıyla kendini ifade edebildiğini düşünüyor musun?

Başında da dediğim gibi bu bir yolculuk. Kendini tanıma yolculuğu. Her geçen gün daha da kendime yaklaşıyorum diyebilirim. Yoldayım… Öğrenmeye, farketmeye devam ediyorum. Zaman zaman ayaklarıma dikenler batıyor… Zaman zaman da yolda hazineler buluyorum. Yazmak ifade etmenin yollarından biri şimdilik benim için? Daha fazlası için neler mümkün diyorum…

Bizlere verebileceğin tavsiyelerin var mı?

İçinizden gelen sesi dinleyin. Ve kendinize şu soruları sorun:

Şimdi ne hissediyorum?

Yaşadığım, etkilendiğim bir olay durum karşısında ne hissediyorum?

Neyi anlamam öğrenmem gerekiyor?

Neye ihtiyacım var?

Kendim için ne yapabilirim?

Ve içinizdeki güce inanmak için bir şans verin kendinize…