Köleliğin tarihini inceledim. Gördüm ki, insanın köle olarak yaşamı hiç değişmeden bu güne gelmiş ve devam ediyor.

1. Sümer Tabletlerine göre, Sümer Tanrıları insanı ''altın madenlerinde çalıştırmak'' amacıyla yaratmış. Sümer tanrıları dünyayı terk etmişler, ama, kölelik son bulmamış.

2. Tarımsal üretim aşamasında, kölelik, hukuki kurum olarak varlığını sürdürdü. Savaş esirleri köle olarak esir pazarında satılıyor. Köleden doğanlar köle kabul ediliyordu.

3.Amerikanın zenginliğinin gerisinde, Afrikalı kölelerin alın teri vardır. İngiliz ve İspanyol denizcileri, Afrikadan topladıkları köleleri Amerikaya taşıyor ve satıyordu. Satın alınan köleler, tarımsal üretimde kullanılıyordu.

Kölelik düzeninde bozulma, ilk defa Amerikada başladı. 1865 ylına gelindiğinde, Kuzeyin sanayileşmesi karşısında Güney tarımsal üretim aşamasında kalmıştı. Tarımsal üretimin yapılabilmesi kölelere bağlıydı. Kuzeyin fabrikalarında bir parça hürriyet kazanmış işçilere ihtiyacı vardı. Savaş kaçınılmaz oldu. Savaşı kazanan Kuzey, köleliği kaldırdı. Onu tüm dünya takip etti

4. Yasal olarak kölelik kaldırıldı ama, fiilen farklı bir kölelik ortaya çıktı. Sanayi işçilerine verilen ücret ''kendilerini yeniden üretecek seviyenin üzerine'' çıkmıyordu. Çıkamazdı zira, düşük ücret sayesinde karlar artıyor. Artan karlar, sermaye birikimine kaynaklık ediyordu. Kölelik şekil değiştirmişti. Toplumsal yapı da buna bağlı olarak şekillenmişti.

İşçiler ''sömürüldüklerinin bilincine varmışlar'' ve isyan ediyorlardı. En büyük isyan 1848 yılında Fransada gerçekleşti. Bir gecede, isyan eden 100 bin işçinin kurşuna dizildiği iddia ediliyor.

1848 Fransadaki işçi ayaklanması üzerine, Osmanlı Sultanı Abdulmecid Han, Fransız Elçisini çağırıyor. Elçi ''işçilerin düşük ücret nedeniyle ayaklandığını'' söylüyor. Padişah Abdulmecid Han ''İyi ki bizde AMELE yok'' diye elçiye cevap veriyor. Bu durum, Osmanlının ''tarımsal üretim'' aşamasında kaldığını ve sanayileşemediğini gösteriyor. Zira, sanayi beraberinde işçi sınıfını getiriyor.

5. Sanayi toplumlarında işçiler ''tasarruf edemeyecek seviyede'' gelire mahkum ediliyor. Eğer işçi tasarruf eder ise, özgürlüğünü kazanıyor. Özgürlük kazanımı, çalışan sayısının azalmasına neden oluyor. Zira insan doğası, belli bir geliri tutturduğu zaman, tembelliği çalışmaya tercih ediyor. Zenginleşen toplumlarda çalışan sayısı azalıyor. İleri sanayi toplumları, KREDİ KÖLESİ sistemini kurmak yoluyla bu sorunu çözdüler.

6. İleri sanayi toplumlarında, artan ürünün tüketilmesi gerekiyordu. Ürün tüketilemediği zaman, stoklar artıyor. Stokları artan fabrikalar üretimi kısıyor. İşçi işten çıkarılıyor. Ekonomide resesyon başlıyor. Bunu önlemenin yolu, üretilen ürünü tüketmekten geçiyor.

Siyasiler bir taşla iki kuş vurdular.

-Tüketicilere kredi veriliyor. Kredi alan insanlar daha çok tüketim yapıyor. Üretilen ürün satılıyor. Ekonomi resesyondan kurtuluyor.

-İkincisi daha önemli. Çalışan kesim KREDİ KÖLESİNE dönüşüyor. Borcunu ödemek için, kendi isteği ile, köle gibi çalışıp duruyor.

Amerikada Mortgage Sistemi ile insanlar, kredi yoluyla kolayca ev sahibi oluyor. Çalışmaz ve borcun iki taksidini ödemez ise, banka evini elinden alıyor. Evsiz kalıyor. Evsiz kalan insanın bir daha kendini toparlaması çok zor. Amerikada evsizlerin sayısı milyonları aşıyor. Amerikalı, evsizler sınıfına düşmemek için, dört elle işine sarılıyor.

Hukuken kurumsal kölelik yok. Ama, sosyo-ekonomik hayatta ''kredi kölesi'' yöntemi ile kölelik devam ediyor.