Hekim ve Kadın cinayetleri derken, İş Cinayetlerini unutmak mümkün mü? 19 yaşındaki gencecik evladımızı iş cinayeti ile kaybetmemiz, sizleri bilmem ama beni çok sarstı. Yazarsam belki bir nebze olsun farkındalık oluşturabilir, acımız paylaşılır diye düşündüm. Umarım yanılmam!

*

Disk Emekli- Sen bir önceki başkanı,değerli arkadaşımız Veli Baysülen 25.08.2022 günlü konuyla ilgili yazısında; “Yasin Demirdağ, 19 yaşında genç bir insan. 17 Ağustos 2022 tarihinde işçi olarak çalıştığı Yalova Sefine Tersanesi'nde, alınmayan iş güvenliği önlemlerinden dolayı yüksekten düşerek öldü. Yasin, alınmayan iş güvenliği önlemleri nedeniyle düşüp ölen ilk işçi değil. İş güvenliği önlemlerini maliyet unsuru olarak gören sermayeyi denetlemeyen hükümet, bu politikasını sürdürdükçe son da olmayacak.Yasin’in ölümünün kamuoyu gündemine oturmasına yol açan ise iş güvenliği önlemlerinin alınmamış olmasını gizlemek üzere, ölü bedenine emniyet kemeri giydirilmeye çalışılmasıdır. “ demiş. Ne güzel özetlemiş. Kalemine sağlık yoldaşım.Biz bu tür cinayetlerin artışının siyasi yapıdan olduğunu, çözümün de kamucu bir siyasetten geçtiğini söylesek de, birileri olayı lütfen politize etmeyin hocam sorun iş kazasıdır dediklerini duyar gibi oluyorum. Ama gerçek maalesef politik.

*

Hacettepe Tıp Fakültesi öğrencilik yıllarımızdaki Toplum Hekimliği (Halk Sağlığı )derslerimizde hocalarımız devamlı bizlere;İnsanların ölümünü "Koruyucu Hekimlik ilkeleri gözardı edilmese azaltabilir,çoğunu önleyebiliriz" deyip,üzerine basa basa maalesef bunu "Küresel Kapitalizmin direktifleri doğrultusunda tanzim edilen sağlık Uygulamaları yüzünden yapamıyoruz" derlerdi.Ama biz bir türlü bu kadar acımasız patron düzeninin olacağına,bunu yapabileceklerine olasılık veremeyip, bu tespitlere inan(a)mazdık.Şimdi düşünüyorum da hocalarımız yerden göğe çok haklılarmış. Koruyucu Hekimliğin önemli bir bölümü olan İş kazalarının önlenememesi yüzünden dünyada hergün yaklaşık 5 bin,ülkemizde de 5'e yakın emekçinin ölmekte olduğunu anımsatmak ta yarar var. Öğrenciliğimizde konunun duayeni Prof.Dr.İsmail Topuzoğlu hocamız bizlere İş kazalarının ve buna bağlı ölümlerin“Kader ve Alın“yazısı olmadığını haykırırdı.Sağlıklı ve huzurlu yaşam diliyorum saygıdeğer hocamıza.  Bizim dönem Hacettepe Tip Fakültesi öğrencileri olarak şanslı olduğumuzu bir defa vurgulamakta yarar görüyorum.Bilenler bilir İş cinayetleri konusunda  Avrupa'da birinciliği kaptırmıyoruz.Bakınız Hacettepe Toplum Hekimliğinden  Prof.Dr.Nazmi Bilir Hocamız, İş Sağlığı ve Güvenliği konusunda neler yazmış? Birlikte okuyalım.

*

▪️İlk insanlar döneminde bugünkü anlamda çalışma hayatı olmamakla birlikte, o dönemlerde de erkeklerin ve kadınların yaptığı işler farklılk göstermektedir; avcılık dönemlerinde avlanma erkeklerin işi olurken, kadınlar avlanan hayvanlardan yiyecek hazırlama ve yiyecekleri saklama işlerini yapıyordu. Madencilik çağına gelindiğinde de madenlerde çoğunlukla erkekler çalışmıştır(Hunter D, 1980). İnsanların sağlık ve iyilik durumu yaşanılan çevre ve çevrede bulunan faktörlerle yakından ilişkilidir. Hekimliğin öncü ismi Hipokrat (MÖ. 460-377) “On Air, Waters and Places” adlı kitabında çevre faktörlerinin sağlıkla ilişkisine işaret etmiştir. Hipokrat’tan 500 yıl sonra yaşayan Galen (MS. 130-201) hastalıkların çevredeki “fena kokuların” etkisi ile meydana geldiğini belirtmiştir (Miasma teorisi). Galen ayrıca madenci, kimyacı, terzi, balıkçı, çiftçi gibi bazı mesleklerde çalışanların sağlık sorunlarının çalışma koşullarından kaynaklandığını ifade etmiş, hastalıkların çalışma koşulları ve çalışma ortamındaki faktörlerle ilişkisine işaret etmiştir. Böylelikle çalışma ve sağlık ilişkisi eski yıllardan beri dikkatleri çekmiş, 16. yüzyılda yaşamış olan bilginlerden Agricola (1494-1555) ve Paracelsus (1493-1541) bu konulara değinmişlerdir.

Çalışma koşulları ve sağlık ilişkileri konusunda Dr. Bernardino Ramazzini’nin (1633-1714) özel bir yeri vardır. Ramazzini, çalışanlarda gördüğü sağlık sorunlarını sistematik olarak bir kitap (De Morbis Artificum Diatriba) halinde yazmış, bütün doktorlara hastalarının mesleğini sormalarını öğütlemiştir. Çünkü Ramazzini çalışmaları sırasında bazı kişilerin hastalığının nedeni olarak çalışma koşullarının önemini kavramıştır. Bununla birlikte çalışma yaşamında meydana gelen sağlık sorunları sanayi devriminden sonraki yıllarda daha çok önem kazanmış, toplumsal ilgi haline gelmiştir. Onsekizinci yüzyılın ikinci yarısında buhar gücünün üretim süreçlerinde kullanılması ile başlayan dönemde bir yandan toplumda önemli sosyal ve demografik değişimler olurken, bir yandan da çalışma yaşamında olanların sağlık durumu önemli şekilde etkilenmiştir. Sanayi Devrimi olarak bilinen bu dönemdeki sorunların önlenmesi ve bu sorunlara çözüm olması amacı ile toplumdaki bazı duyarlı kişiler ve iş adamlarının çabaları sonucunda 19. yüzyıl başlarından itibaren öncelikle İngiltere’de yasal düzenlemeler yapılmıştır. Bu düzenlemelerin ilki 1802 yılındaki çırakların çalışma hayatında ko- runmasına ilişkin kanundur (Health and Morals of Apprentices Act). İzleyen yıllarda madenlerde çalışacak çocuklar için, 10 yaş sınırının getirilmesi ve bu konuda doktor tarafından değerlendirme yapılmasına ilişkin kanun ile işyeri ortamındaki risklerin belirlenmesi ve kontrol altına alınması ile ilgili önlemlere işaret eden kanun yürürlüğe girmiştir. Bu kanunlardan kısa süre sonra da 1843 yılında işyerlerindeki risklerin önlenmesine yönelik uygulamalar konusunda iş müfettişleri tarafından denetimlerin yapılmasına yönelik kanun kabul edilmiştir (Schilling RSF, 1981).▪️

*

Ülkemiz koşullarında bu konu daha da ciddiyet kazanmış, her yıl yüzlerce işçi, işle ilgili hastalıklar nedeni ile büyük kayıplarının yanı sıra, sakat kalmakta ya da ölmektedir. Bu nedenlerle 6331 sayılı İSG yasası 30.06.2012’de yürürlüğe girmiştir. Bizde burada konuyu kısaca derlemeye ve bildiklerimizi anlatmaya çalıştık.Bu gencin ölmesi nedeniyle ve Hipokrat yeminimiz gereğince gördüğüm ve düzelmesini beklediğim noktaları tane tane yazıyorum. Biliyorum bu sistemde bunlar olmaz diyeceksiniz. Ama ortalama okuyucu kitlesini düşünerek, bunları aynı zamanda bir iş yeri hekimi olarak yazması gerekir. Varın eksiklikler varsa siz tamamlayın derim…

•Patronlar aşırı kâr amacıyla;İnsanları  işe alırken, eleman bulamıyorum ve başka nedenlerden, eğitim ve vasfı olmadan işe gereksinimi olan insanları istihdam etmektedirler.

•Psikolojik yönden uygun olup olmadığını düşünmeden,ekonomik kaygılardan insanlar işe başlatılmaktadırlar.

•Sağlık raporu verilmeden önce son 6 aylık aldığı ilaçlar gözden geçirilmemektedir.

•Yüksekte çalışacak işçiler sertifikalı eğitmenlerce eğitilmemektedir.

•Yüksekte çalışacak işçilerin, çalışmadan evvel,formenlerince en az 2 saat önce çalışma sahası kontrol edilmemektedir.

•Ekipman kontrolü formen tarafından yapılmamaktadır.

•Yüksekte çalışma 3 kişi ile yapılmalı.Bunların biri işi yapıp,diğeri yardımcı olmalı.Malzemeleri ona vermeli. Diğeri gözetmen olmalıdır.Bu yapılmamaktadır.

•İşçide halat olsa  bile, rüzgâr geldiğinde yüksekte çalışıyorsa vurur durur. Bu nokta çok önemli olduğu özellikle İSG uzmanlarınca vurgulanmaktadır. Bu durum kontrol edilmemektedir.

•Bir insan yüksekte çalışıyorsa hangi metre hesabı yaparsanız yapın, bir hekim olarak sigara ve alkol alışkanlığı var mı?Beslenme ve uyku durumu nasıl? Sorularını sorup, olumlu durum varsa ancak izin verilmelidir.Bu yapılmamaktadır.

.İşçi yukarıdan aşağıya düşerken belli bir noktada asılı kaldı diyelim, en çok 15 dakika içinde oradan kurtarılmalıdır.Bu yapılmamaktadır.

•Yaşam halatları usulüne uygun takılmalı. Bu halatlar ayda bir kontrol edilmeli. İşçinin bastığı yerin dinamik ve statik testleri yapılmalı.Bu yapılmamaktadır.

•Ayrıca yere düşen işçi, emniyet kemeri takılı yaşasa bile, emniyet kemeri 5 -10 dakika açılmayıp. beklenir.Kan dolaşımı normale dönsün diye. Uygulamada bu yapılmamaktadır.

*

İçimiz yanıyor. Bu yazıyı yazarken yakından tanıdığım yetkili genç mühendis arkadaş’a soruyorum. Bizlere dinazor diye takılıp, her konunun çözümünü siyasete bağlıyorsunuz diye söyleniyorsunuz dediğimde;Yazdığınız konunun neresi siyasi diye sormaz mı? Hem de sapına kadar siyasi dedim. Kamusal alanların(Tersaneler de dahil) çoğu özelleştirilip, “saldım çayıra, mevlam gayıra “ politikalarının sonucu;Hekim,çocuk, kadın,yoksul halk ve işçi cinayetleri devam edecek dedim. Bu yağmacı siyasi kadrolar değişmeden sorunlarımız çözülmez diye ekledim. Genç arkadaş  o zaman kitle partileri; genç, konusunda deneyimli teknokrat kadroları istihdam etsin, sorun çözülür diye yanıtladı. Ben bir şey diyemedim.Yanıtını siz verin!..Haklı mı genç arkadaş?

O sırada yakın tanıdığım Aliağada çalışan bir diğer kadın mühendis arkadaşa;Kirli gemi artık sökülmeyecek, başardık deyince; çok zor Hocam, gemi yoluna devam ediyor, kamuoyunun ateşi düşürüldü,iş cinayetleri devam edecek demez mi? Gerçekten yanıt vermekte zorlandım.

Aklıma o anda ZOR DOSTUM ZOR şarkısı geldi. İşimiz zor ama yine de umutsuzluğa yer yok. Sakın enseyi karartmayın derim…

Zor dostum zor

Sevilmeden sevmek

Onu bir başkasının yanında görmek

Zor dostum zor

Gülerken ağlamak

Sevgilerimle…