Kadına tesettür var da erkeğe yok mu?
Her ne kadar tesettürün toplumda sadece kadın için olduğu düşünülse de dinimizce erkeklerin de giyim kuşamlarına, daha doğrusu ‘tesettürlerine’ dikkat etmeleri gerekiyor.
Yaz aylarını hatırlayalım. Çoluklu çocuklu aileler sokaklarda geziyorlar. Caddeler cıvıl cıvıl. Eşler kol kola, güzel güzel caddelerde yürüyorlar. Buraya kadar herhangi bir sıkıntı yok.
Lakin ne yalan söyleyelim, genelde ilk gözümüze çarpan şey giyim kuşam bakımından eşlerin birbirlerine ilişkin tutarsızlıkları oluyor. Bu tespitimiz, şıklık-rüküşlük üzerinden değil.
Parmak basmak istediğimiz nokta, kadının İslamî kaideler çerçevesinde giyimine ve tesettürüne özen gösterdiğini görürken erkeğin maalesef bu kaidelere pek de önem vermemesi. Böyle manzaralarla günümüzde sık sık karşılaşmak mümkün. Kol kola gezen bir karı-kocayı gözümüzün önüne getirelim:
Kadın; Allah’ın emrettiği şekilde tesettürüne uygun giyinmişken, yanındaki eşi şort veya dar/düşük belli bir pantolon veyahut kaslarını ortaya çıkaracak derecede sıkı bir tişört/atlet geçirmiş üzerine. Bu esnada aklımızda şu soru uyanıyor: Kadına tesettür var da erkeğe yok mu?
Tesettüre dikkat edilmesi gerekir çünkü yaratanın emridir.
Her ne kadar tesettürün toplumda sadece kadın için olduğu düşünülse de dinimizce erkeklerin de giyim kuşamlarına, daha doğrusu ‘tesettürlerine’ dikkat etmeleri elzem. Cahiliye döneminde kadınlar kadar erkekler de çıplaktı. Çıplaklık bir marifet olarak görülüyordu. Hatta bu şekilde ibadet etmek ibadetin parçası olarak görülüyordu. O dönemin insanlarının Kâbe’yi tavaflarını bile çıplak olarak yaptıkları muhtelif İslam tarihi kaynaklarında rivayet edilir.
Bu şekilde ibadetin yasaklanması ve mescitlerde nasıl hareket edilmesi hususunda Araf Sûresi’nde şöyle buyuruluyor: “Ey Âdemoğulları! Her mescide gelişte ziynetinizi giyin…” (Araf, 31). Dinimizde tüm ibadetlerimizi güzel ve temiz bir görünüş içinde yapmamız Rabb’imize olan saygımızdan ileri geliyor. Bununla birlikte tesettüre dikkat etmemiz, saygıdan öte, Yaradan’ın bütün mümin kadın ve erkeklere emri.
Kerem’im şimdi erkeklerde tesettürün sınırı nedir sorusunun cevabını aramaya!
Allah (cc), erkeklerin örtmesi gereken yerlerini açıkça yani şeklen Kur’an-ı Kerim’de bildirmiyor. Fakat İslam fıkhının ikinci temel kaynağı olan hadisler, bu hususta bize yol gösteriyor. Resûl-i Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem), bir hadisinde, “Erkeğin avret yeri göbeği ile diz kapağı arasıdır.” buyuruyor. Bu bağlamda erkeğin mahrem yeri, göbekleri altından dizleri altına kadar olan kısmı olarak belirlenmiş.
Erkeğin giyim kuşamında tesettür noktası kadınınki kadar önem taşıyor. Birçok din adamına göre kıyafet seçiminde, avret mahallini belli etmeyecek kadar bol olması ve kadınımsı bir görüntüyü andırmayacak renk/biçimleri tercih etmek gerekiyor.
İslam’ın emrine göre erkeklerin çok dar kıyafetler giymesi dinimizce mekruh. Hanımlarda da erkeklerde de vücut azalarının belli olmaması ve çok dar elbiseler giyilmemesi lazım. Haram olduğu için ipekli kıyafetlerin erkekler tarafından kesinlikle giyilmemesi gerekiyor.
Konuyla ilgili Allah Resûlü, şöyle buyuruyor: “Ümmetimin erkeklerine, ipek elbise ve altın haram kılındı.” Bir başka hadis-i şerifte de, “İpeği dünyada giyen, ahirette giyemez.” deniliyor.
Buna karşın günümüz erkeklerinin kılık kıyafetlerine şöyle bir bakacak olursak, dinimizin tarif ettiği şekli görmek pek mümkün değil. Daracık pantolonlar, diz kapağının üzerinde şortlar, kasları ortaya çıkaran tişörtler tarzı kıyafetlerle sık sık karşılaşmak mümkün.
Peki giyim kuşam konusunda bir erkeğin örnek alabileceği kimse yok mu?
Bu soru üzerine ilk olarak aklımıza gelen isim, hayatının her anında yaşayışıyla tüm Müslümanlara örnek olan Resûl-i Zişan Efendimiz elbette. O (sallallahu aleyhi ve sellem), yeşil ve beyaz kıyafetleri severdi. Hiçbir zaman tesettüre aykırı giyinmez, vücut hatlarını belli eder biçimde giysiler tercih etmezdi.
Kadın altın gibi değerlidir. Her kadının ayarı taşıdığı karakterle eşdeğerdir.
Erkeğe gelince o da evin reisi ve ailenin çobanı olduğundan dolayı sürüsüne sahip çıkmalı ve onlardan mesul olduğunun farkına varmalıdır.
Araştırmacı ve ilahiyatçı yazar Hüseyin DENİZ