Hükümet, TL mevduattan, dövize geçişi önlemek üzere tedbir aldı. Serbest piyasa ekonomisinde, bu işi TL'ye enflasyon üzerinde faiz vermek sağlıyor. Hükümetin faiz sendromu var. Nas dahi denildi. Dolayısıyla, faizi enstrüman olarak kullanmak istemiyor. Nitekim kullanmadı.

İki aydan beri, vadesi biten TL mevduat, dolara dönüyor. Bu dönüş kurlara talep yarattı ve dolar kuru 19 lirayı bulmuştu. Önümüzdeki 3 ay içerisinde, 600 milyar lira tutarında vadeli mevduatın, vadesi bitiyor. 600 milyar liranın dolara dönmesine kesin gözüyle bakılıyordu. Ki, bu talep kurları daha yukarı taşıyacaktı.

Hükümetin aldığı yeni karar, vadeli mevduatın dövize dönmesini önleyebilir. Zira, Hükümet, kura göre oluşacak TL mevduattaki kayıpları önleyeceğini taahhüt etti.

Ancak bir sorun var. Daha önceden dövize dönen mevduat, dövizde kalmaya devam edecektir. Bu davranış kurları, 21 Ekim 2021 günündeki seviyesinin gerisine düşürmez. Sebebi ise, spekülatif talep 21 Ekim gününde alınan karar ile başladı.

Mevduat sahibinin davranışları rasyonal ve tutucudur. Bir kere karar verdi mi, kolay değişmez. Satın aldığı doları, kar ediyorum diye kolay satmaz. 16 Aralık tarihine kadar dövize dönen mevduat aynen kalacaktır. Daha açık bir ifadeyle, toplam mevduat içerisindeki döviz mevduatın yüzde 63 oranı, aşağı doğru değişmeyecektir. Sorun buradadır. Ki bu sorunu PARA İKAMESİ (dolarizasyon) olarak değerlendiriyoruz.

Unutulmaması gereken konu şudur. Hükümetlerin mevduatı kontrol edecek gücü yoktur. Mevduatın parasal büyüklüğü, kontrole olanak tanımıyor. Şu anda, 1,9 trilyon lira civarında TL mevduat mevcut. Devlet bütçesi açık veriyor. Açık veren bütçe ile, 1,9 trilyon lira tutarındaki mevduatın kur artışından gelen farkını ödemek olası görünmüyor.

Politika faizinin, negatif oranda uygulamaya devam edileceği anlaşıldı. Şu anda merkez bankası eksi yüzde 8 oranında politika faizi uyguluyor. Bunun anlamı, bankalara, aldığınız kredilerin üzerine yüzde 8 prim veriyorum demektir. Bankalardan gelecek dolar talebine karşı, idari tedbirler uygulanacaktır. Nitekim, bu konuda BDDK ya görev verildi.

Tarihi gerçekler şunu göstermiştir. İdari tedbirler ile ekonomik kuralların işleyişi önlenemiyor. İhtiyaç uzvunu yaratıyor.

Bankalar, bir yolunu bulup, negatif kredi ile aldıkları merkez bankası parası ile döviz almaya devam edecekler. En çok kullanılan yol, kendilerine ait şirketlere açtıkları kredilerdir. Bundan sonra, bankaların dolara talebini görmeyeceğiz. Ama, şirketler dolar satın almaya devam edecektir. Sebebi ise negatif faizli Merkez Bankası kredileridir.

Diğer bir sorun yastık altına inen paradan geliyor. Mevduatın önemli kısmı, dolar ve altına döndü ve yastık altına girdi. Bunu, bankalardaki mevduat azalmasından anlıyoruz. Yastık altına inen para, ülkeden çıkış yapmış gibi kurlara yansıyor.

Yastık altına inen dövizin, tekrar piyasaya kazandırılması için başka enstrümanlara ihtiyaç var. Bu konuda yüzde 6 net faizli, dolar üzerinden Hazine Bonosu uygulanması gereğine daha önceden işaret etmiş idim. Faizin yüzde 6 olma gerekçesi, Türk Euro Bondlarına ödediğimiz ortalama faiz oranından geliyor. Kısa zamanda bu uygulamayı görmek sürpriz olmayacaktır.

Yastık altına giren doların, gerisindeki rasyonal beklentinin GÜVEN KAYBI olduğunu hatırdan çıkarmamak gerekiyor.