Son zamanlarda artan kuraklık riskiyle ilgili olarak Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, kuraklıkla mücadelede etkili adımların atılması gerektiğini vurgulayarak, çözümün bir parçası olarak karbon salınımının vergilendirilmesi gerektiğini belirtmesinin ardından "Karbon Ayak İzi Vergisi Nedir?" soruları merak edilmeye başlandı . Karbon Ayak İzi Vergisi Nedir? İşte detaylar...

Karbon Ayak İzi Vergisi Nedir?

Karbon Ayak İzi Vergisi, sera gazı emisyonlarını, özellikle de karbondioksiti, azaltmayı amaçlayan bir vergi türüdür.Bu vergi, üretilen veya tüketilen mal ve hizmetlerin karbon ayak izine göre belirlenir.

Karbon ayak izi, bir ürünün veya hizmetin tüm yaşam döngüsü boyunca atmosfere salınan sera gazı miktarıdır.Üretim, taşıma, kullanım ve atık aşamalarında oluşan emisyonlar hesaplanarak toplam karbon ayak izi belirlenir.

Karbon Ayak İzi Vergisinin Amacı:

  • Sera gazı emisyonlarını ve dolayısıyla küresel ısınmayı azaltmak
  • Temiz ve yenilenebilir enerji kaynaklarına geçişi teşvik etmek
  • Enerji verimliliğini artırmak
  • Daha sürdürülebilir bir ekonomiye katkıda bulunmak

Karbon Ayak İzi Vergisinin Uygulanması:

  • Doğrudan Karbon Vergisi: Bu yöntemde, her ton karbondioksit emisyonu için belirli bir vergi alınır.
  • Kapsama Dayalı Karbon Vergisi: Bu yöntemde, belirli sektörler veya ürünler, emisyonlarına göre vergilendirilir.
  • Karbon Pazarları: Bu yöntemde, emisyon hakları alınıp satılabilir hale gelir. İşletmeler, belirli bir emisyon sınırına uymak zorundadır ve ihtiyaç duydukları emisyon haklarını satın alabilirler.

Türkiye'de Karbon Ayak İzi Vergisi:

Türkiye'de şu anda doğrudan bir Karbon Ayak İzi Vergisi uygulaması bulunmamaktadır.

Ancak, 2023'ten itibaren Avrupa Birliği (AB), sınırda karbon vergisi (CBAM) uygulamasına başlamıştır. Bu vergi,AB'ye ithal edilen belirli ürünler için, üretim sırasında salınan sera gazı emisyonlarına göre hesaplanmaktadır.Türkiye'nin AB ile önemli bir ticaret hacmi olduğundan, bu durum Türk firmaları da etkilemektedir.

Karbon Vergisi Nasıl Uygulanacak?

SKDM'nin ilk aşaması, karbon kaçağı riski taşıyan 6 ana sektörü kapsamaktadır: çimento, demir-çelik, alüminyum, gübre, hidrojen ve elektrik sektörleri. Bu sektörler, karbon salınımı açısından önemli bir potansiyele sahiptir ve bu nedenle SKDM'nin ilk hedefi haline gelmişlerdir.

Geçiş süreci, 2025 yılının sonuna kadar devam edecek ve bu süre zarfında AB ithalatçıları herhangi bir karbon vergisi ödemek zorunda kalmayacaklar. Ancak, SKDM'ye tabi ithal ürünlerdeki gömülü emisyonları raporlamaları istenecektir. 2026'da ise, sektör ayrımı yapılmaksızın tüm ithal ürünlerde SKDM uygulanacaktır.

Tam uygulama başladığında, AB ithalatçıları, SKDM'ye tabi ithal ürünler için karbon vergisi ödemek zorunda kalacaklardır. Bu vergi, SKDM sertifikaları şeklinde tahsil edilecektir. SKDM sertifikaları, bir ton karbon emisyonuna denk gelmektedir.

Sertifika fiyatları, AB Emisyon Ticareti Sistemi (ETS) fiyatlarına paralel olarak belirlenecektir. AB ithalatçıları, bir önceki yıl ithal ettikleri mal miktarını ve toplam gömülü emisyon miktarlarını her yıl 31 Mayıs'ta beyan ederek, bu miktarlara uygun SKDM sertifikalarını teslim etmekle yükümlü olacaklardır.

Bu sistem Türkiye'den ihracat yapan ülkeler için bir vergi ödemesini gerektirmemektedir; vergiyi ödeyecek olan, Türkiye'den ihracat yapan müşterileri AB ülkelerinde faaliyet gösteren ithalatçılardır. Bu şekilde, AB'nin karbon emisyonlarını azaltma çabalarına destek verilmesi amaçlanmaktadır.

Editör: Kerim Gültaş