Bir iki haftadan beri İstanbul’da kızımın yanındayım. Akşamüstü evde otururken “Anne yarın sabah yardımcı bir bayan gelecek ilgilenir misin “dedi Bahar. İstanbul’da bakıcı, yardımcı, temizlikçi vs. bulmak deveye hendek atlatmaktan daha zor…Türkmenistan, Gürcistan, Azerbaycan, Filipinli, yerlisi, yabancısı her biri birbirinden farklı.. Gelen kişi, 2-3 ay sonra bırakıp gidiyor binbir türlü bahanelerle.. Aldıkları maaş da emekli öğretmen olan, benim maaşımın iki katı.

Neyse, gelelim konumuza.. Sabah 09:00’da zil çaldı, kapıyı açtım, karşımda pembe dudaklarının arasında bembeyaz dişleriyle hafif gülümseyen, bal renginde, ışıl ışıl parlayan gözlerle pembe başörtülü “merhaba abla” diyen 30 ‘lu yaşlarda bir güzel..

Bahar’ın çok ihtiyacı olduğu bir anda hızır gibi yetişen bu güzel kızımız, aslında iki ayrı yerde çalışıyor, çalıştığı yerdeki insanlar 2 ay tatile gittiğinden bu boşlukta Bahar’a gelmiş bir tanıdık vasıtasıyla. Güzelliği kadar, temizliği, düzenli oluşu, dürüstlüğü, akıcı konuşması, becerisi de mükemmel..

Öğretmen olduğumu öğrenince çocuklarının okulundan konu açıldı.. Nişantaşı’nda iyi bir okulda okuyordu Yusuf. Bir çocuğu anne yetiştirir dedi lafın arasında..

Nasıl yani ? dedim.

Abla , “Oğlum çok başarılı , ben onu surekli duyduğum her etkinliğe götürdüm, uzay kamplarına, spor yarışmalarına, olimpiyatlara hep derecelere girdi “dedi. Hatta, Aziz Nesin’in matematik zeka kamplarına götürdüm, pahallıydı ama bir şekilde gece gündüz çalışıp ödemeleri hallettım ve oğlum sürekli 1. oldu bu yarışmalarda, ayrıca , beni başörtülü görenlere orda bulunmam tuhaf göründü.

Nerden aklına geldi ? bu çalışma dedim.Ben ilk duyuyordum Aziz Nesin’in bu çalışma sistemini.

Ben sürekli Aziz Nesini’n kitaplarını okudum abla, iyi bulduğum yönlerini örnek aldım, oğluma da, o güzellikleri gör, öğren dedim. Kapalı olmam bunları yapmama engel değildi, farklı bakıyordu ordakiler bana.

Nasıl anladın oğlunun başarılı olduğunu?

Biz Sultangazi’de oturuyorduk. İlk okul 4. sınıftaydı Yusuf. Okul bir konu hakkında Amerıka’daki bir okula mektup yazma ödevi vermişti. Orda 1. oldu, Amerika’daki okul yöneticilerinden teklif geldi Yusuf’u tanımak istıyoruz, buraya davet ediyoruz diye. Bunun gibi birkaç başarı olunca okul idaresi bizi çağırdı;

Yusuf çok zeki bir çocuk. Siz bu çocuğu daha iyi eğitim veren bir okula verin, çok daha farklı olur , buralar da harcanmasın dediler.

Nasıl , nereye, hangi okula verebilirdik. . İki çocuk okutuyoruz. En sıkışık olduğumuz dönem. İkimiz de çalışıyoruz, çocuklara komşular sahip çıkıyor okul dönüşlerinde.. Okul harçlığı verirdim Yusuf’a , harcamaz akşam eve ekmek alırdı o parayla. O yaşta farkındaydı her şeyin. Ben eşimle aynı iş yerinde çalışırken tanıştım. 20 yaşında evlendim. Evimiz vardı, bır sıkıntıdan dolayı satmak zorunda kaldık, sonunda sıfırdan başladık. Biz bu okul işlerini, ne yapsak dıye düşünürken , eşime Nişantaşı, Valikonağı caddesine büyük bir plazada apartman görevlisi olma teklifi geldi. Maaşı çok dolgundu. Şu an aldığımızın 3-4 katı.. Ev kirası, elektirik, su ödeme işi yoktu. İstanbul’un en iyi semti.. En çok da çocukların okul işi için seviniyorduk. Hayatımız tamamen değişmişti. 5. Sınıfta oğlum Nilüfer Hatun okuluna geldi.Hep okul birincisi oldu, şu an 12. sınıfa geçti. Diğer oğlumda çok başarılı yeni LGS’ye girdi. Arkadaş ve çevrede onları etkiledi başarılarına katkı sağladı. İşte ben de onlar için gece gündüz 3-4 ayrı iş de olsa koşturuyorum. Ayrıca plazada ki apartmanda bulunan aileler çocukların başarılarını görünce çok katkıda bulundular. Okul ihtıyaçlarında, test kitapçıklarında, kurslar için vs. hep yardım ettiler.Ailemin desteğiyle Anadolu yakasında küçük bir ev aldık. Onu da kiraya verdik.Eşimin de benim de tek amacı çocuklarımızın okuması için elimizden geleni yapmak.

Yusuf ve Ömer’e başarılar diliyorum. Böyle bir anne babaya özellikle anneye sahip oldukları için çok şanslılar. Yolunuz açık olsun! minik çocuklar…

Genç bir annenin böyle çabası, çocukları için özveriyle çalışması beni çok etkiledi. Paylaşmak istedim.