Son günlerdeki merkez bankası tartışmalarının gerisinde ''SİZ MERKEZ BANKACILIĞI YAPAMAZSINIZ'' propagandası var. Bu propagandaya, siyasiler alet oluyor.

Dünyadaki merkez bankalarının çoğunluğu, City of London bankerlerine aittir. Bir ülke merkez bankasını bankerlere kaptırdığı andan itibaren, finansal egemenliğini yitiriyor. Tipik örneği Amerikadır. Amerikan Merkez Bankası FED, City of London bankerlerine aittir. Amerikan hazinesinin Fed adlı bankada hissesi dahi yoktur. FED denildiği zamn, Amerikan siyasileri hazır olda duruyor.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın başlığına dikkat ediniz ( i ) iyelik eki yoktur. Cumhuriyeti demez. Nedeni. 1930 yılında TC Merkez Bankası kurulurken Hazinenin Hissesi yüzde 15 idi. Gerisi Rothschild adındaki yabancı bankere aitti. Yabancı Banker, TC Merkez Bankasını idare ediyor. TL yi basıyor. Türk Hazinesine kendi parasını borç veriyordu.

1970 yılında bu duruma, Rahmetli Süleyman Demirel müdahale etti ve Merkez Bankasını millileştirdi. Hazinenin payı yüzde 50 nin üzerine çıkarıldı. Karar merci, yabancı bankerden Türklere geçti. Dünyada bu bir ilk idi. Yabancı bankerler sonucu kolay kabul etmediler. Mücadelenin kökeninde TC Merkez Bankasının millileştirilmesi yatıyor.

1970 den itibaren hedef ülke konumuna düşen Türkiye, 1977 yılında 25 cente muhtaç duruma düşürüldü. Ülkede terörizm kol geziyordu. 1980 darbesine zemin hazırlandı. Darbecilere ilk tavsiye edilen kişi Turgut Özal idi. Ancak, ses Zincirbozanda hapiste bulunan Demirelden geldi. Süleyman Demirel ''Vatana ihanet suçu işleniyor'' diye seslenince, hiç kimse Merkez Bankasına dokunamadı.

2001 ekonomik krizinin gerisinde de Merkez Bankası vardı. Bu kez, adamları Kemal Dervişi gönderdiler. Sosyal Demokratlar, Kemal Dervişi yere göğe sığdıramadılar. Halbuki onun misyonu Merkez Bankası idi. Rahmetli Demireli aşamadılar. Kemal Derviş ''Merkez Bankası Özerk olsun'' kuralını işledi. Kısmen başarılı oldular.

2002 den itibaren, dönemin Maliye Bakanı UNAKITAN ''Babalar gibi satarım'' diyordu. Karşı koydum. Merkez Bankasına dokunamazsın diye yazılar yazdım. Ayrıca piyasa yapıcı bankaları yabancı bankerlere satamazsın diye yazılar yazdım. Konferanslar verdim. Ortak akıl, meseleyi bildiği için Ziraat Bankasının satışına karşı çıktı. Vkıflar bankasının yüzde 25 lik kısmı özelleştirildi. Piyasa yapıcı bankalar satıldığı zaman, finansal egemenlik sona eriyor. Bunu fark eden siyasi otorite, durmayı becermiştir.

2012 yılında dönemin Başbakanı Sn. Erdoğan Romanyadaki bir konuşmasında ''Özelleştirme yoluyla finansal egemenliğinizin kaybına meydan vermeyin'' mealindeki söylemi, meselenin uluslararası boyutunu gösteriyordu. Bu konuşmadan sonra, bankerlerin dergisi The Economist'in hedefinde Sn. Erdoğan olmuştur. Zira, Merkez Bankasının ebediyen Türk Milletinin malı olarak kalacağı kesinleşmiştir.

Son yıllarda, Merkez Bankasının Swap konusundaki hatalarının, bu derecede yüksek spekülasyona uğramasının gerisinde, ''Türkler merkez bankacılığı yapamaz'' propagandası var. Siyasilerin ehliyet ve liyakatı bunu anlayacak seviyede değil. Merkez Bankası içerisinde, iç piyasa swaplarının aynı birim doların tekrar kullanımını anlayacak eleman mutlaka vardır. Neden siyasi otoriteyi uyarmadılar sorusu cevap bekliyor.