Mutlu olmak için "Gülün, sağlıklı beslenin, minnettar olun, paylaşımcı olun, pozitif düşünmeye gayret edin, sevdiklerinizle ve ailenizle vakit geçirmeye özen gösterin, hayal kurun, dikkatli olun, teşekkür edin, rekabetçi olun, müzik dinleyin, hayırsever olun.

Mutlu olmak için mutlu etmek gerektiğini unutmayın. Mutluluk bulaşıcıdır, ne kadar mutlu ederseniz o kadar mutlu olursunuz. Sizden gelecek küçük bir gülümseme ile bir başkasının günü daha parlak olabilir". deniliyor.

BİZİM YERİMİZ NEREDE?

Birleşmiş Milletler, 2021 Dünya Mutluluk Raporu'nu açıkladı. 149 ülkenin yer aldığı listede en mutlu ülke Finlandiya oldu. Türkiye ise 104'üncü sırada yer aldı.

Rapora göre, en az mutlu olan ülkeyse tıpkı önceki yıl olduğu gibi yine Afganistan oldu. Afganistan'ın önünde Zimbabwe ve Ruanda bulunuyor.

Rapor ülkelerin gelir, sosyal destek, sağlıklı yaşam süresi, karar alabilme özgürlüğü, cömertlik ve yolsuzluk düzeyi bakımından kıyaslanarak hazırlandı.

İpsos Araştırma da, 2011 yılından beri mutluluk üzerine çalışmalar yapıyor. Bu çalışmalarda; "mutluluk bir hal, bir his ve anlık olarak da değişkenlik gösterebilen bir duygu durumu" diye tanımlanıyor.

Ipsos Araştırma, 2011 yılında gerçekleştirdiği global mutluluk araştırmasını 2020 yılında tekrarladı, sonuçlar son 9 yılda Türkiye'de 'mutluyum' diyenlerin oranının yüzde 89'dan yüzde 59'a gerilediğini ortaya koydu.

Yaşanan düşüş ile 2015 yılından itibaren Türkiye'deki mutluluk oranı global ortalamanın altına geriledi. Sonuçlar Ipsos'un global mutluluk araştırmasından. 27 ülkede 19 bin 516 katılımcı ile gerçekleştirilen araştırmada dünya genelinde mutlu olduğunu söyleyenlerin oranı yüzde 63 oldu. Türkiye'de mutluluk oranı yüzde 59 ile genel ortalamanın altında kaldı. Türkiye, 2011'deki sonuçlarla karşılaştırıldığında son 9 yılda mutluluğun en keskin düştüğü birkaç ülkeden biri olarak öne çıktı

2011'de yapılan araştırmada, Türkiye'nin mutluluk oranı yüzde 89 idi.

2020 yılının mutluluk lideri Çin oldu. Çin'de katılımcıların yüzde 93'ü mutlu olduğunu söyledi.

TOPLUMSAL VE BİREYSEL MUTLULUK

Ünlü Fransız şair Louis Aragon "Mutlu aşk yoktur" diye yazmış.

 Aragon'a  neden diye sorulunca, o da şöyle cevap vermiş: "Bu şiiri yazdığım 1943 yılında, Paris, Nazi işgali altındaydı. Toplumsal mutsuzluğun olduğu bir yerde, bireysel mutluluk olamaz diye düşündüm ve bu mısrayı yazdım."

Yani kıssadan hisse dersek bireysel mutluluk ile toplumsal mutluluk arasında çok sıkı bir bağlantı var. Toplum sonuçta bireylerden oluştuğuna göre, bireyler mutlu olunca toplum da mutlu oluyor.

Şimdi bırakın geçen ayları-yılları geçen haftaya bakın nasıl geçirdik.

Önce tüm dünyada adımızla anılacak İstanbul Sözleşmesinden çekildik. Ertesi gün gazetelerin 3. sayfalarında yine hunharca işlenen kadın cinayetlerinin haberlerini dehşetle okuduk. Kadınlar çocuklarının gözü önünde öldürüldü. Yalnız kadınlar değil onların yakınları hatta bıçaklanan kadının sesini duyup gelen komşu bile öldürüldü. Bir başka olayda ise kocası üst katın balkonundan halat ile sarkıp alt kata girdi ve amacını gerçekleştirdi.

Öte yandan yine bir gece yarısı kararnamesi ile Merkez Bankası Başkanı görevden alındı. Bu olaydan hemen sonra TL ve borsa yaklaşık %10 civarında değer yitirdi. Yani bir gecede yoksulluğumuz arttı. Döviz kurundaki her 10 kuruşluk artışın bize bir Avrasya Tüneli kaybettirdiği ve 3 gün içinde bu faturanın 2 tane Atatürk Barajı, 7 tane Avrasya Tüneli, 1.800 kilometre hızlı tren olduğu ileri sürüldü.

İşyerlerini siftahsız kapatan esnaf, emeğinin karşılığını alamayan köylü- işçi, iş bulamayan üniversiteli gençler! Bu karamsar tablonun ayrıntılarına girmek istemiyorum.

Burada ilginç bir noktayı vurgulamak istiyorum. Türkiye'nin dış borç stoku içerisinde dövizin oranı 2011 de yüzde 27 iken, 2020'nin ocak ayında bu oran yüzde 56'ya çıkmış.

Yukarıda ne demiştik? Ipsos Araştırmaya göre, 2011 yılından 2020 yılına kadar son 9 yılda Türkiye'de 'mutluyum' diyenlerin oranı yüzde 89'dan yüzde 59'a gerilemiş.

Yani ülkenin yoksullaşması ile mutluyum diyenlerin oranlarının azalması arasında bir paralellik var.

Öte yandan dünyada "dostlarımızı çoğaltacağız, düşmanlarımızı azaltacağız" derken tam aksi bir durum içinde yaşamaya başladık. İçte koronavirüsü, dışta başarısız politikalar yüzünden iyice içimize kapandık. Kendimizde sorumluluk aramadan işin kolayına kaçtık ve her sorunun çözümsüzlüğünü o iflah olmaz dış mihraklara bağladık. Bazı cemaat ile imamların tutum ve davranışları da içinde yaşadığımız sıkıntılı ruh halimizin üzerine tuz biber ekti.