Başkalarının hürriyetlerini tanımayanlar, hürriyete layık değildir. Abraham Lincoln

Mahpus damlarına düşmüşseniz her gün "tahliye" edileceğiniz umuduyla uyanırsınız.       

Her duruşmada hâkimin savcının iki dudağı arasından çıkacak "Mevcut kanıt durumuna ve kanıtlarda bir değişiklik olmamasına göre tutukluluğun devamına" kararı tutuklu için hayal kırıklığı iken,

 "Tutuklu kaldığı süreye, suçun niteliğinin değişme ihtimaline, gelen adli tıp-bilirkişi raporuna göre sanıkların tahliyesine" sözleri tutuklu için bir yaşam öpücüğüdür.

Günlerce beklersiniz duruşma gününü. Eşiniz, çocuklarınız, anneniz, babanız ve dostlarınızda bekler. İdamdan yargılansanız bile Hep bir umuttur duruşma günleri. Bilinmeyen bir el sizi alıp çıkaracak mahpus damından, kuş gibi kanat çırpacaksınız özgürlüğe.

Tanık ne dedi? Avukat ne dedi? Savcı ne dedi? Evrak gelmemiş, bilirkişi raporu yetişmemiş, haberleri ile günler gelip geçer. Bazen de duruşmadan önce mahpus damında yapılır yargılama. Orada kıdemli hükümlüler keser cezayı.

Şimdi size yaşadığım bir olayı kısaca özetleyeceğim:

Küçük bir ilçedeyim. Dini bayram cumartesi-pazarla birleşince 5-6 günlük tatile giriyoruz.

Tatil öncesi resmi çalışma saati yarım gün. Ceza dosyasında aynı suçtan birkaç aydır tutuklu bulunan sanıkların duruşmasında gelen son rapor ve diğer kanıtlar sanıkların suçunu hafifletir nitelikte. Sonuçta mahkûmiyet kararı versek bile tutuklu kaldıkları süre yaklaşık olarak mahkûm olacakları süreye yaklaşıyor. Dört sanık için de küçük bir paranın maliyeye yatırılması koşuluyla sanıkların tahliyesine karar verdim. Savcılığa gerekli yazıyı yazdım. Tutuklular da mal müdürlüğüne parayı yatırmak istediler.

Mal Müdürlüğü; "Defteri işleyip, kasayı kapattık" diye parayı almamış. Bu yüzden tutuklular bayramda evlerinde ailelerinin, sevdiklerinin yanında olamayacaklar.

Cumhuriyet Savcımız odama geldi. Mal Müdürlüğü'nde görevli olup kefalet parasını almayan memurların tutukluluğunu isteyeceğini ve dava açacağını söyledi.

Ama benim için önemli olan o tutukluların, o bayramı haksız yere tutuklu olarak geçirmemeleri ve muhtemelen salıverme kararını öğrenen ailelerinin, sevdiklerinin, özellikle eşleri ve çocuklarının düş kırıklığına uğramamalarıydı. Çok üzgündüm. Mal Müdürü ve Kaymakam bayram için idari izne ayrılmışlardı. O gün çalışma saati 13.00'de bitiyordu. Soruna çözüm bulamıyorduk. Ben de birkaç kez Mal Müdürlüğü'ndeki görevlilere yaptıklarının doğru olmadığını saat 11.00'den beri direndiklerini, anlatmaya çalıştım ama yine de saat 10.30'da kasayı sayıp deftere geçtiklerini ve artık hiçbir işlem yapamayacaklarını söylüyorlardı.

Saat 12.00'ye  doğru son kez onlara dedim ki;

Siz kasada saydığınız tutarı deftere geçip, sayfayı kapatmışsınız. O defterdeki kaydı hiç değiştirmeyin. Şimdi kasa sayımından sonra mahkemenin şu tarih ve sayılı yazısına göre yatırılan kefalet parasını alın, bir tutanakla tutup zarf içinde kasaya koyun ve 'Pazartesi işleme konacaktır' diye bir not düşün, sonuçta bir yargı kararı yerine getirilmiş, devletin kasasına para girmiş ve karşılığında da insanlar hak ettikleri özgürlüklerine kavuşmuş olurlar dedim.

Bu son önerimi istemeyerek bile olsa kabul ettiler.

Olay ilçede tartışma konusu olmuş. Tatil sonrası Mal Müdürü'ne ve Kaymakam'a intikal ettirilmiş. Onlar da yargı-idare arasındaki bu sürtüşmeyi tartışmışlar.

Daha sonra o pazartesi Kaymakam Bey'le Mal Müdürü bana geleceklerini söylediler. C. Savcısı beye de haber verdim. Hep birlikte çaylarımızı içerken Kaymakam Bey ve Mal Müdürü kendilerinin yokluğunda diğer görevlilerin yaptıklarının çok yanlış olduğunu belirtip olgunluk ve açık yüreklilikle özür dilediler.

Benim için önemli olan yargı kararının yerine getirilmesi ve insanların ömründen haksız yere bir günün bile çalınmamasıydı.