Merhaba... 
Uzun bir kapanmadan sağ salim çıkabildik diye umuyorum. Yoksa gezmelere bu kadar kolay adapte olamazdık.  
 
Hangi ülke olursa olsun sanmıyorum ki Türkiye gibi olsun. Neden derseniz; anında unutup yoluna devam eden başka millet görmedim. Sorgulamadan, neden demeden oldu devam diyerek önüne bakan milletiz hamdolsun. 
 
Bazen de sonradan aklımıza geliyor bazı şeyler. Neden öyle yapmadım, neden bunu söylemedim diye diye işi işten geçirmiş oluyoruz. Biri de benim bu kişilerin içinde olan. Söylenecek sözü vaktinde söylemeyen, aman kimse alınmasın, darılmasın, bana gücenmesin diye diye kendi kendini bitiren bir Canan var burada. Sonuç ne oldu? Ne kazandım?  
 
Kazandığım tek şey kendimden ne kadar çok taviz vererek özümden koptuğumu anlamam oldu. Orijinal ben olmadığım, sanki bir şekilli kap içerisine beni oturtmuşlar ve ben o kabın dışına çıkamaz olmuşum. Ben değil de etrafın şekillendirdiği biri olmuşum. Yok yüz yüze bakacağım, yok aynı ortama gireceğim ne olacak? Olan sadece kendinize oluyor başka olan bir şey olmuyor. Çünkü siz bunları düşündükçe ve kafanızda kurdukça zamanınız gidiyor, ruh sağlığınız bozuluyor. Toparlamak hayli zor oluyor. 
 
Bir karar almak ve o kararı uygulamak hayli zor bir durum. Bunu da kendimden biliyorum. Son beş ayda hayatımda çok şey değiştirdim. Daha önce bahsetmiştim öncelik sıralaması, kişileri belirli yerlere koyma ve sadece kendine değer verme olarak aşama aşama deneyimleyerek ilerliyorum. Mesela karşınızdaki kişilere dedikodunuzu yapacak malzemeyi kendiniz veriyorsunuz. Size bir şey sorulduğunda net cevap verip konu kapanırsa, dedikodunuzda yapılamaz. Ama ikilemde ya da yorumlanacak açık uç bırakırsanız yapılır.  
 
Kaç yaşında olursanız olun başkalarının dolduruşuna gelebiliyorsunuz. Bir üçüncü kişi hakkında sana ne söylenirse söylensin -genelde bu sizi öven cümleler olur- kanmayın ve inanmayın. Size bunları söyleyen o üçüncü kişiye de aynı şeyleri söyler. Yani kısacası seni öven başkasını da över, sana dedikodu getiren başkasına da senin dedikodunu götürür. 
 
Çözüm neler? Var mı bu konulara bir çözüm? 
 
Elim sık sık telefona gidip sürekli aradığım insanları aramamak için direndim ve ilk bir haftadan sonradan alışıyorsunuz. Yani direnç kırılması 7 gündür. Canım çok sıkıldıysa kitap okumaya verdim kendimi, yeni müzikler keşfettim, öz bakım adı altında yapılabilecek şeyleri keşfetmeye çalıştım. Kitap okumaktan sıkıldıysam dizi izledim. Yeni meditasyon siteleri keşfettim. Ruhuma iyi gelecek işler yapmaya adadım kendimi. Ve 21 gün sonunda kendimi aşırı huzurlu hissetmeye başladım. Sevmediğim huylarımdan arınmaya çalıştım. Esma çalışmalarını öğrenmeye, uygulamaya koyuldum. Kısacası demem o ki kendi ışığınızı parlatmak zor değilmiş. Kendinizi tanıyın ve parlayın.  
 
Sizlere birkaç tavsiye vereyim. Hafta sonları yasak devam ederken belki bakınırsınız. Dizi olarak; Snowpierces, Atiye, Unortadox. Bu dizi türleri birbirinden tamamen bağımsız konularda. Beğeneceğinizi düşünüyorum. Kitap olarak; İçimizdeki Şeytan, Ruhlar evi, Bozkırda Sabah. Bu kitaplarda birbirinden tamamen bağımsız türler. Bir çırpıda okuyacağınız ve beğeneceğiniz kitaplardır. Müzik evrenseldir lakin hoşlanmak görecelidir. Ben bu ara Nessi Gomez ve Danit dinliyorum. Ruhunuza iyi gelecektir. Yeni tarifler ve çeşitlerle alakalı tavsiyelerimi ilerleyen yazılarımda paylaşacağım. 
 
Az önce bahsettiğim 7 ve 21 günlük rutinler kırılma noktalarıdır. 7 günde alışıp 21 günde hayatınıza oturtmuş olursunuz. Bu hafta benden bu kadar. Kendi ruhunuza iyi gelecek rutinleri sizden başka kimse bilemez. Ama bu yolda ilerlemek ve değişmek isterseniz bana yazın. Her türlü desteğe hazırım. Mail adresim “[email protected]”,  instagram adresim de “bayankuss”. Bu adreslerden bana ulaşabilirsiniz. Bekliyorum. Şimdilik kendinize çok iyi bakın, hoşça sağlıkla kalın.