Siyasi otorite faiz düşsün ister. Sadece bizim ülkemize mahsus değildir. Dünyada tüm siyasi iktidar sahipleri, faizlerin düşmesinden taraf oluyor. Bir önceki dönem ABD Başkanı D.Trump, talebi artırmak amacıyla, FED'e faiz düşür çağrısı yapıyordu.

Siyasi otoritelerin amacı, yatırımları artırmaktır. Ekonomide önemli bir kural var. Faizler düşünce, yatırımlar artıyor. Yatırımcı piyasa faizi ile yatırımın getirisini ölçüyor, getiri faiz maliyetinden çok ise yatırımı yapıyor. Faizler düştükçe, yatırımın maliyeti düştüğü için getirinin nisbi değeri yükseliyor. Yatırım artışı ekonomiye büyüme olarak yansıyor.

Bu kuralın işleyebilmesi için iki şart var. Siyasiler, işin bu vechesine bakmıyor.

Birinci şart, yatırım talep elastikiyetinin pozitif olmasıdır. Eğer yatırımın talep elastikiyeti sıfır ise, faizlerin düşmesi yatırımı artırmaz. Bu durum genellikle, ekonomik istikrarın bozulması hallerinde ortaya çıkar. Kurlarda meydana gelen istikrarsızlık, yatırımcıyı beklemeye sevk eder. Önünü görmek isteyen yatırımcı, faiz hadlerine bakmaz. Yatırım, faiz hadlerinden bağımsılaşır. (Matematik ifadesi, faiz eksenine paralel inen bir yatırım doğrusu ile açıklanır)

İkincisi, YATIRIM=TASARRUF dengesinden kaynaklanır. Yeterli tasarruf yoksa, yatırım yapılamaz. Yatırım=Tasarruf dengesini, yatırım lehine bozacak bir güç bulunamadı.

Diğer bir sorun, piyasa faizinden kaynaklanıyor. Politika faizi, her zaman piyasa faizini düşürmez. Nitekim, ülkemizde Merkez Bankası politika faizi yüzde 15. Piyasa faizi yüzde 20,82 dir.

Politika faizi düşürüldüğü zaman, piyasaya verilen likidite artacaktır. Başka türlü faizi düşürmek mümkün olamaz. Politika faizini negatif seviyeye düşürseniz dahi, piyasaya yeterli nakit para sürülmez ya da sürülemez ise, piyasa faizi düşmez. Nitekim bizde düşmüyor.

Piyasaya likidite verebilmenin sınırı vardır. Bu sınır, ekonominin parayı mas edebilme kapasitesi ile ölçülür. Eğer sınıra varılmış ise, piyasaya daha çok para vermek, enflasyon hızlandırır.

Türk ekonomisinde bu durumu açıkça görüyoruz. Merkez Bankası, enflasyonu yıllardan beri düşüremiyor. Nedeni, para miktarının, ekonominin parayı mas edebilme sınırını aşmasından kaynaklanıyor.

Bu koşulda, merkez bankası piyasaya nakit para süremez. Sürer ise enflasyon hızlanır.

Yeterince nakit para süremediği için, politika faizinin düşmesi, piyasa faizini düşürmez. Nitekim düşmüyor. Politika faizi yüzde 15. Piyasa faizi ise yüzde 20,82 seviyesinde bulunuyor.

Yatırımları ve kurları tayin edici faktör piyasa faizidir. Piyasa faizi düşmediği halde, kurlar neden artıyor?

Devlet bankaları kanalıyla, düşük kredi veriliyor. Kredi alanlar, yatırım yerine döviz satın alıyor. İlginç tarafı, satın alınan dövizler, bankaya geri dönmüyor. Kredi kullananlar, ne olur ne olmaz diye satın aldıkları dövizleri piyasadan soyutluyor ( dövizler yastık altına iniyor).

Ekonomide RASYONEL BEKLENTİLER diye bir konu vardır. Beklentiler bozulduğu zaman, para politikaları sonuç vermez. Siyasi otoritenin söylemi, rasyonel beklentileri bozuyor. İnsanlar, gelecekte daha büyük zarara uğramamak adına, şimdiden ellerindeki TL nakitleri dolara tahvil ediyor. Kurlar artıyor.

Beklentiler düzeltmeden, kur artışı durdurulamaz. Zira, beklentiler bozulduğu zaman, satın alınan dövizler yastık altına iniyor. Yastık altına inen döviz, ödemeler dengesinden çıkış gibi sonuç yaratıyor. Ancak bu durum, ödemeler bilançosunda görünmüyor. Görünmediği için, resmi otoriteler kur artışının sebebini başka yerde arıyor.

Sorunu dışarıda aramayın. Sorun, RASYONEL BEKLENTİLERİN negatif yönde bozulmasından kaynaklanıyor.