Hepinize merhaba.

Bu gün sizlerle planlı yaşamak adına bir şeyler konuşmak istiyorum.

Sabah kalkarken dahi, kalktıktan sonra yapacaklarını sıralayan bir beyin sisteminiz varsa geçmiş olsun. Çünkü bu konu bende aşırı bir düzeyde ve beni çok fazla yoruyor. Hatta o plana uymayınca da günümü mahvetmeye yetiyor.

Akşam yatmadan önce ne giysem diye düşünüp hazırlıyorum. Ama sabah kalkıp başka bir şey giyersem o günden pek bir verim alamıyorum. Çünkü bu bir takıntı boyutunda plana uymamak. Halbuki ne var, hepsi benim kıyafetlerim. Ben aldım. Ama yok. İlla bir şeyler eksik kalacak ve benim günümü mahvedecek. Aslında sorun nedir biliyor musunuz? Mükemmeliyetçilik hastalığı.

Evet daha önceki yazılarımda belki bahsetmiş olabilirim. Mükemmeliyetçilik bir hastalık. Sanıldığının aksine insanı zora sokan bir durum. Mesela nevresimleri ütülemek gibi. Düzgün katlanmamış olan ne varsa gardıroba giremez. Çoraplar dahi katlanıp, çekmeceye simetrik olarak yerleşmeli. Hepsine yetişmek tabi ki mümkün değil. Eğer istediğim gibi olmazsa bekletiyorum ve asla yerleştirmiyorum. Ne ütüsüz ne de katlanmamış bir şeyi.

Bu da ertelemeyi öne çıkarıyor. Psikoloğuma anlatırken “ben mükemmel olamam daima erteliyorum” demiştim. O da bana “mükemmellik kavramını hakkıyla yapamam düşüncesi ile erteliyorsun en belirgin özelliği zaten bu” demişti. Erteledikçe erteliyorum ve biriktirdikçe biriktiriyorum çoğu işleri. Bir ütü yapmaya başladığımda iki saat sürüyor. Çorap katlıyorum bir saat. Ve bu süreç beni hayli yoruyor.

Planlı olmak dedim. Evet planlı olmak da bunun bir parçası. Mesela gün içerisinde temizlik yapmayı planlıyorum. Ama ters bir durum oldu ve yapamadıysam içim içimi yiyor. “Yapamadım, hep aksi gidiyor her şey, neden böyle oldu, beni mi bulur” diye diye kendi beynimi yiyorum. Karın doyurmuyor orası ayrı tabi. Kendimi suçlamalar, sen hep böylesin, bak diğer insanlar harika işler başarıyor, sen yapamıyorsun, gibi gibi ifadelerle gün boyu kendime yükleniyorum. Ve bu da beni psikolojik olarak kötü etkiliyor.

Bir örnek daha vermek istiyorum. Bu yazıyı pazar günü hazırlıyorum. Oysa planımda cumartesi akşam yazıp yollamak vardı. Ama yapmadım erteledim. Ajandama karaladığım notlarla şu an size yazdıklarımın hiç alakası yok. Eşim sabah gelip “hadi hazırlan kahvaltıya gidelim” dedi ve ben sırf planım dahilinde olmadığı için kendimi kötü hissettim ve bin bir mazeretle şu an bilgisayar başında yazıyorum. Bu tarz bir psikoloji içerisindeyseniz yaşadığınız her şey size çok ağır gelecek ve duygularınızı da en uçlarda yaşayacaksınız. Hüzün ise en dibi, mutluluksa bol kahkahalı. Ortası çok zor çünkü ortalama yaşamıyorsunuz. Standart insan değilsinizdir.

Mesela evdesiniz pat telefon geldi misafir gelecek. O an aklımdan o kadar çok şey geçer ki ben bile inanamıyorum. ”Dolabımda ne var. Ne hazırlar ve ikram edebilirim? Sade kahve olmaz baştan savmış olurum. Çay yapar börek vs hazırlasam olur mu acaba?” Kendimi yer bitiririm. Oysa benim dostlarım, arkadaşlarım ne hazırladığıma değil benim muhabbetime gelmişlerdir. Acı kahve bile ikram etsem ellerine sağlık deyip memnun gidecekler biliyorum. Çünkü ben böyle biriyim. Benim etrafımda böyle kişilerle dolu.

Ama! Hep bir ama var. Kafamın köşesinde kendi kendini yiyen bir fındık kurdu gibi beni kemirip duruyor. “Memnun olmuşlar mıdır? Güzel ağırlayabildim mi?”

Olmuştur olmuştur. Fazla plana gerek yok. Bakın bu yazıyı hiç planlamadan yazdım. İki dakika içinde de yollayacağım. Sabah sizlerle beraber bende tekrar okuyup “aferin kız güzel olmuş, planlamadan da olabiliyor baksana” diyeceğim.

Kendinizi kalıplara sokmadan yaşamaya bakın. Başka bir hayat ve başka bir siz daha yok. Sağlıkla ve hoşça kalın.