Milattan Önce 4.Yüzyılda yaşamış, Yunanlı düşünür Platon, diğer adıyla Eflatun kadar, insanlığa kötülük yapan bir filozof daha dünyaya gelmemiştir. İki gün önce, saçının teli göründü diye katledilen İranlı kadının, katledilme nedeni de Platon'un fikirlerinden kaynaklanıyor. 2400 yıldan beri Platon'un fikirlerini kullanan yobazlar, kan dökmeye devam ediyor.

Platon ''ÖLÜMSÜZLÜĞÜ'' arıyordu. Dünyada ölümsüzlüğün olamayacağını anladığı zaman, RUHUN ÖLÜMSÜLÜĞÜ fikrini ileri sürdü. Platon ''İnsan ruhu, ölümsüzlük aleminden, bir şekilde dünyaya gelmiş ve geri gitmeye çalışıyor'' diyordu. Ruhun geldiği yere geri gidebilmesini ''BİLGİYE'' bağlıyordu. Platona göre, ruh yeterli bilgiye ulaşınca, ölümsüzlük alemine geri gidebilirdi.

Platon'un bu görüşü, tükenmekte olan inanç sistemleri için adeta kurtuluş olmuştur. Yahudi tarikatlarında, Platon'un fikri 400 yıl süreyle tartışıldı. Zira Yahudilik bu dünya dini idi. Yahudiler Tanrıları (Rab) ile aralarında anlaşma yapmışlar. Anlaşmaya uydukları taktirde, Rab onlara ''İçinde bal ve süt akan bir memleket'' verecekti. Bu memleket dünyada idi. Emirlerine uyulmadığı taktirde, Rab Yahudileri bu dünyada cezalandırıyordu. Yahudilik bu dünya dini idi. Yahudilik ''Ruhun ölümsüzlüğüne'' cevap üretemiyordu.

Ruhun ölümsüzlüğü ve ölümsüzlük diyarına dair fikirler, insan çıkarına uygun düşüyordu. İnsan ölmek istemiyordu. ''Ruh ile ebediyete kadar yaşamak'' fikri, ölüm korkusunu yenmeye yetiyordu.

Platon'dan 4 asır sonra gelen Hz. İsa, Platon'un ölümsüzlük dünyası ve ruhun ölümsüzlüğü fikrini ''Yahudi dinine sokmayı'' başardı. Hz. İsa ''benim krallığım bu dünyada değil, ebediyet aleminde'' diyordu. Ruhun, ölümsüzlük alemine gidişini de şarta bağlıyordu. İnanaların ''ölümsüzlük alemine gideceğini'' söylüyor ve hızla taraftar topluyordu. Hz. İsa'dan sonra gelen Havariler, düşünce sistemini daha da geliştirdiler. Ve AHİRET FİKRİ yerleşti.

İnanç sistemi olarak yerleşmesi, yöneticilerin çıkarı ile özdeş olunca, Hristiyanlık devlet dinine dönüştü. Din ile devlet bütünleşince, bilim geri plana itildi. Karanlık çağ başladı. Karanlık çağın gerisinde, Platonun ''Ruhun ölümsüzlüğü ve ebedi yaşama dair öteki dünya fikri'' bulunuyor.

İnsanlar ebedi yaşam özlemi ile din adamlarına biat ediyor. Biat ekonomik açıdan da yerleşiyor. Din adamları kolay para kazanıyor. Para kazanmaya başlayınca, siyasal güç ile özdeşlik kuruyor. Siyasi güç ve ekonomik gücün birlikteliği, felaketi beraberinde getiriyor. Bilim geriliyor, karanlık çağ başlıyor.

Hristiyan alemi, bin yıldan daha uzun süren karanlık çağdan kurtulmak için çok büyük mücadele vermiştir. 1789 Fransız devrimi ''din adamlarına ve aristokratlara'' karşı yapılmıştır. Çünkü, aristokrasinin siyasi gücü ile din adamlarının gücü birlikte karanlık çağı yaratmıştı. Giyotin ile kafası kesilenlerin yüzde doksanı ''din adamı papazlar'' dan oluşuyordu. 1789 devirimi ile Fransa, Laik Devlet Düzenine geçebildi ve yobazlardan kurtulabildi.

İnanç sistemleri, çok kolay siyasi içerik kazanıyor. Siyaset ile bütünleştiği andan itibaren, ekonomiden pay almaya başlıyor. Ekonomiden pay alması, kolaylaştığı oranda yobazlık artıyor. Yobazlar arttıkça, bilim rafa kalkıyor. Yobazlığa karşı olma düşüncesi dahi cezalandırılıyor. İnsan yaşamına kıymak hukuken meşrulaşıyor.

İranda yaşanan ''insanlık dışı cinayetin'' yobazlığa prim veren ülkelerde haber olarak yayınlanması dahi yasaklandı. Platon, günah işlemeye devam ediyor.