Ramazan ve yüce dinimiz konusunda ne yazık ki eksiklerimiz ve yanlışlarımız devam ediyor. Dinimiz yüce yaratan tarafından son din olarak gönderilmiş son din olduğu için de en son bilimlerle donatılmış bir din olarak bize lütfedilmiş bir dindir.
Geçen yazımızda bu hususa değinmiştik.Ancak yazmaya devam etmek gerekmiştir.
Yüce yaratan ne diyor
“ OKU”
 Yüce Peygamberimiz ne diyor.
Bilim Çin’de bile olsa gidin alın
Beşikten mezara bilim okuyun.
Komşunuz açken siz tok yatmayın.
Peki, Türkiye’mizde ve Orta Doğuda bunlar hayata geçmiş midir? Hayatımız bu ilkelere göre mi düzenlenmiştir. Hayır, asla hayır.
Atatürk ve Kuvayı milliye kahramanlarımız Osmanlı’dan devir aldıkları Türk Milleti ancak %12 okuryazardı. O da Arap harfleri ile ve büyük çoğunluğu erkek nüfustu. Peki, Atatürk ve silah arkadaşları ne yaptılar. Her tarafta okullar açarak yere düşürülmüş Yüce yaratanın emrini yerine getirdiler. Ve Türk Milleti okumaya başladı. Yani dinine döndü: Bilim Çin’de bile olsa gidip alındı. Beşikten mezara bilim okundu. Köy Enstitüleri halk evleri birer destandır. Müslüman Türk milletinin yarattığı destanlardır.
Harici bedhahlar şaşırdılar. %12 si okuryazar olan bu Türk milleti başlarında ebedi başkomutan ve bütün haçlıları denize döktüler. Bu nasıl oldu. Bu mucizeyi nasıl yok edebiliriz Sonuçlarını nasıl ortadan kaldırabiliriz. 11 Kasım 1938 de işe başladılar. 1950 de harici bedhahlar desteğinde DP iktidara geldi. 14 Mayıs 1950 tarihinde bir ABD doları 280 kuruş olmuştu bunu asla kâfi görmediler. Bu gün itibari ile bir ABD doları 2.117.000 TL dir. Daha 17 Aralık operasyonları sırasında 1.800.000 TL idi.
Düşmanlarımız Türkiye’mize işte böyle bakıyorlar. Paramız ne kadar değerlendi. Ciromuz ne oldu. Bunları engelleyen kim. Onları Türk milletine düşman tanıtmamız gerek. 1946 da başlayan hainliklerin özü buıdur. Hainlikler hayali bir  Komünizm belası yaratılarak yapıldı. Her tarafta Komünizmle mücadele dernekleri açıldı. Türkiye’de yüzde kaç komünist var belli değil. % 0,5 bile yok. Ama komünizmle mücadele dernekleri ortalıkta cirit atıyorlardı. Ama o devirde sinsi sinsi hırsızlık şebekeleri ve çeteler çoğalmaya başladı. Hırsızlıklarla ve çetelerle mücadele dernekleri kurulmadı. Ben görmedim. Şimdi geldik işin püf noktasına. Tabidir ki Haçlılar Türkiye’mize çayımızı kahvemizi içmeye gelmemişlerdir. Bizi yok etmeye ve yutmaya gelmişlerdir. Biz yok etmek ve yutmak için içimizde hainler bulacaklar ve işbirliği yapacaklar ve amaçlarına onlar vasıtası ile ulaşacaklardır. İçte kiraladıkları bedhahlara iki şey yaptırdılar. 
1-     Bütçelerimiz açık yapmak

2-     Laik eğitime son vermek.

14    Mayıs 1950 tarihinde iktidara gelen dâhili ve harici bedhahların hepsi bu rotada Cumhuriyeti idare etiler. Sonuç bir facia. Dolar 2.117.000 TL olmuş Fabrikalarımız işyerlerimiz yok pahasına özelleşmiş, İç ve dış piyasamız düşmanların manifaktürlerine( Ticaret mallarına) teslim olmuş. vs.

Yüce dinimizin temsilcileri yoksulluk ve kargaşa ile boğuşurken Düşmanlarımız bizim üzerimizdeki planlarını ve hesaplarını yürütüyorlar. Atatürk 1924 yılında bu gerçekleri görmüş ve Türk milletini şu veciz sözleri ile uyarmıştır.
Dünya müthiş bir cereyanla ilerliyor. Bu ahengin dışında kalabilir miyiz? Mukaddes olan tanrısal inanç ve vicdani Kanaatlarımızın, karışık ve dönek olan ve her türlü çıkar ve tutkusuna sahne olan politikacılardan ve politikanın bütün organlarından bir an evvel ve kesinlikle kurtarmak ulusun dünyevi ve uhrevi saadetinin emrettiği bir zarurettir.(*)
Bu ramazanda da dini inançların siyasilerimiz tarafından kendi koltuk güçlerini artırmak ve daha yüksek koltuklara ulaşmak için kullanmakta olduğunu gözlemliyoruz. Biz onlar için de dua ediyoruz. Ve diyoruz ki " Yüce Allah kendi  makam ve zenginlikleri için Yüce Allah’ın çizdiği dünyevi ve uhrevi saadet yolundan ayrılarak Türk ve islam düşmanlarıyla çıkarlarını birleştirenleri kahretsin. Çünkü onlar ne yaptıklarını bilemeyecek kadar gaflet, dalalet,  ve hatta uykusundadırlar. 
 
(*) 12. Eylül Öncesi ve sonrası Milli Güvenlik Konseyi Yayınları s11