Bu hafta, izin verirseniz ne siyaset nede DENK bütçe var. Ya ne  var. Siyaset dışı okul hatıralarımı yazacağım. Ben Rize Lisesinden yetiştim. İftihar ederim. Yalnız son sene oradan ayrıldım. Tokat  Gazi Osman Paşa Lisesinde okudum. Mezuniyete ise Gümüşhane Lisesinde girdim ve oradan mezun oldum. Bu öznel bir hikayedir. Bu hikayemizin içinde ailem var ben varım  o zamanki Gazi Osman Paşa Lisesinin Baş Müdür Yardımcısı  Tarih Öğretmeni bizim çok yakın akrabamız dayımız  Ali Rıza Güven de vardır. 

Şimdi gelelim Rize Lisesi anılarıma. 1954 yılında Rize Lisesinin Orta okul bölümüne başladım.  Babamın korkusundan ve ilk okul hocalarımın saygısından çok çalışıyordum. İlk okul hocalarımız derlerdi ki çok çalışın orta okul hocalarınıza bizi mahcup etmeyin. Babam ise derdi ki bir sene sınıfta kalırsanız okuldan alırım. İşte böyle bir ortamda orta bir öğrencisiyim. Bir gün beni biyoloji hocamız İffet Yakamercan çağırdı. Neden derslerine çalışmıyorsun diye . Ben de şaşırdım kaldım hocam elimden geleni yapıyorum. Resim müzik ve beden eğitimi elimden gelmiyor. Ne yapabilirim dedim. Güldü. Aslında sen iftiharlık bir öğrencimizsin. Ama resim ve beden eğitimi zayıf onlara da yüklensen onları da başarırsın. Sonra öğrendim ki Resim hocasından kırık notu düzeltmiş iftihara engel olmayacak bir nota yükseltmiş. Bana söylemiyor.

Lise 2. Sınıftayız . Tarih hocamız Nazım Kurtiş  kurtarma imtihanı yapıyor. Biz kurtulmuşlar imtihana girmiyoruz sınıfın bir bölümünde ise imtihan var. Bir öğrenci arkadaşımız ricada bulundu bana yardım edin diye. Ben de soruların cevaplarını yazıyorum ve o arkadaşıma vereceğim. Tam o sırada Nazım Hoca beni gördü ne yazıyorsun dedi. Kağıdı aldı elimden baktı ki soruların cevapları. Bir güzel haşladı beni. Sonraki olayları yazmayayım. Devlet işte o zaman çökmüştü. Kopya verecek öğrenciyi koruyan bir devlet o zaman başlamıştı. Demokrasi denilen nesne okullara kadar girmiş okluların düzenini alt üst etmişti.

 Yine 5 fen talebesiyiz. Beden eğitimi hocamız Recep Kulak adlı gerçekten beden eğitimi bilen sporcu Fenerbahçeli futbolcu beden eğitiminin hakkını veren bir hoca idi. Şimdilerde torunu Recep Kulak futbol hakemlerimizdendi. 19 Mayıs Gençlik ve Spor bayramına katılmayanları beden eğitiminden sınıfta bırakacağım dedi.  Ben de buna ihtimal vermedim. Ve 19 Mayıs gösterilerine katılmadım. Bir de baktım ki beden eğitiminden ikmale kalmışım. Orta öğretimde ilk ve son ikmale kalarak ikmale kalmanın dahi bir acı olduğunu yaşadım.

Edebiyat öğretmenimiz Hikmet Gürsoy idi. O derdi ki" korkmayın yazın, yanlış yazılmış bir yazı hiç yazılmamış bir yazıdan daha kutsaldır. Yanlış yazılmış bir yazıyı düzeltirsiniz, ama hiç yazılmamış bir yazıyı düzeltmeye bile imkan yoktur."

Bize yazmanın güzel bir şey olduğunu, yazmanın da bir sanat olduğunu, öğreten yazı yazmayı sevdiren hocamız işte Hikmet Gürsoy'dur. Ne mutlu bize ki onlar gibi müstesna hocalarımızla yetiştik. Onlar Atatürk'ün nesillerini yetiştirmek için gece gündüz çalışan öğrencilerine karşı adaletli, sevgi ve saygı yüklü insanlardı. Allah hepsine gani gani rahmet etsin.