Rus güçlerinin çekildiği Buca'dan gelen kan dondurucu görüntüler bir savaş propagandası olarak çok sayıda insanın düşüncelerini etkilemek amacını taşıyan gerçek bir mesaj olabilir veya olmayabilir.

Ancak daha önce 9 Mart'ta Mariupol'da bulunan bir kadın doğum hastanesinin Rusya'nın hava saldırısında hedef alınmasının ardından paylaştığı tweet'te de Zelenski, "Vahşet! Dünya terörü göz ardı eden bir iş birlikçi olmayı daha ne kadar sürdürecek?" diyordu.

İnsan Hakları İzleme Örgütü de Çerinihiv, Harkiv, Kiev gibi birçok noktada, Rusya ordusunun çeşitli savaş suçları işlediğini belgelediklerini duyurdu.

Son olarak savaşın 42. gününde Ukrayna devlet demiryolu şirketi, Rusya'nın, Ukrayna'nın doğusundaki Kramatorsk kentinde bulunan tren istasyonunu roketle vurduğunu duyurdu. Sivillerin tahliyesi için kullanılan tren istasyonunda 50 kişinin hayatını kaybettiği, 100 kişinin de yaralandığı bildirildi. Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, tren istasyonunun Tochka-U füzesiyle vurulduğunu açıklarken, Rusya saldırıyı Ukrayna'nın gerçekleştirdiğini iddia etti.

Her savaşta olduğu gibi Ukrayna'nın işgalinde de benzeri olayların olmadığını ileri sürmek, tarafların propaganda amaçlı senoryalar düzenlemediklerini iddia etmek olanaksızdır. Ancak biz bu filmi daha önce yaşanmış savaşların hepsinde görmüş olsak da bazı gerçekleri görmezden gelmek güneşi balçıkla sıvamaya benziyor.

Apartmanlar, okullar, hastaneler, sivillerin kullandığı araçlar gibi noktalara düzenlenen saldırılarla ilgili haberler ve benzeri olaylar Devlet Başkanı Vladimir Putin ve ordusunun "savaş suçu işlediği" iddialarına neden oldu. Başta Ukrayna lideri Volodimir Zelenski ve ABD yönetiminin dile getirdiği bu iddialar, Putin ve komutanlarının yargılanıp yargılanmayacağına dair tartışmaları da gündeme oturdu.

Taammüden öldürme ya da işkence ve benzeri yöntemlerle acı verme, mal varlıklarının yıkımı ya da gasp edilmesi, sivil nüfusun bilinçli olarak hedef alınması ile silahlı çatışma kurallarını belirleyen yasalara aykırılık, hastalar ve yaralılar ile sağlık ve din çalışanlarının korunmasını, yaralı hastalar ile gemi kazası geçirmiş olanların bakımını, savaş esirlerine insani muamele yapılmasını ve tüm sivillerin korunmasını savaş suçları kapsamında değerlendiriliyor.

1864, 1949 yıllarındaki Cenevre sözleşmeleri ve ek protokoller ile bir anlamda savaş hukukunun kapsamı belirlendi. Artık insanlığa karşı işlenen suçlar, soykırım ve saldırı suçu da savaş suçu sayılmaktaydı.

Savaş suçları, insanlığa karşı suçlar, soykırım suçları ve saldırı suçlarını yargılamak üzere de Hollanda'nın Lahey de bulunan Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) kurulmuştur.

Bir kişi bir suç için iki kez yargılanamayacağından bir suçlu kendi ülkesinde yargılanmış ise ayrıca Uluslararası Ceza Mahkemesinde yargılanamaz.

Ukranya Cenevre Sözleşmesine taraf değil. Ancak UCM'nin yargı yetkisini tanıyor.

Rusya ise UCM'den çekilmiş durumda.

Rusya'nın UCM'de yargılanmasını isteyen Amerika Birleşik Devletleri ise

Afganistan'da bu mahkemenin yargılama yetkisini kabul etmemiş, Donald Trup ise Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda yaptığı konuşma da mahkemenin yasal olmadığı, yargı yetkilerinin tanınamayacağını açıklamıştı.

Şimdi bazı yazarlarımız Amerika ve Avrupalıların daha önce işledikleri savaş suçlarından örnekler veriyorlar. Örneğin:

"On yaşındaki çocukların ırzına geçiyorlardı, iki yaşındaki bebelerimizi süngülerinin ucuna takıp sokak sokak gezdiriyorlardı, bebeklerimizi emzirmesinler diye yeni doğum yapmış annelerin memelerini kesiyorlardı" diyor ve çeşitli tarihlerde batılı ülkelerin işledikleri savaş suçlarından "daha beter" örnekler veriyorlar. Bu görüşleri haklı bulanlar da çok.

Hani sanırım Mecellede yer alan özdeyiş gibi bir hukuk kuralı vardı.

Anımsayalım: "Sui misal emsal olmaz"

Aksi takdirde mademki herkesin bir suçu var o zaman kimse kimseyi cezalandırmasın görüşü yürürlükte olacak ve herkesin suçu yanına kazanç olarak kalacak.

Bir de diyeceğim şu ki bir kez daha şu "Nuremberg Duruşması" filmini hep beraber izleyebilsek!