Saygı.

Bence duygularımızın en temelini oluşturuyor. Saygı olmadan diğer duyguların verimli olabileceğini düşünmüyorum. Çünkü kendine saygısı olmayan bir insandan başkalarına karşı saygılı olmasını bekleyemezsiniz.

Her insan bir hikayedir bu dünya üzerinde. Öyküsünü tamamlayan göçüyor. Bana göre göçtüğümüz yerde bizi diğerlerinden ayıran kaç rekat namazdan ziyade kaç kalp kırdığımız, kul hakkı yediğimiz, yaptığımız haksızlıklarla sorumlu olacağımızdır. Tüm ibadetlerini yapan bir Müslümansındır ama hakka girmişsindir. Her şeyi elimden geldiğince Allah için yapıyorum dersin ama kalp kırmışsındır. Üzerine vazife olmayan konularda konuşup insanları yargılamışsındır, hakka girmişsindir. Çünkü bu yeryüzü üzerinde her şey o kadar basit ve bir o kadar zor ki... Pamuk ipliğine bağlı bir düzendeyiz.

Bu saydıklarımın başında geliyor işte saygı. Kendine saygın olsun ki iyi bir insan ol. Başkalarına karşı saygılı ol ki etrafına karşı layıkıyla yaşayan bir birey ol. Ve bu saygı sadece benim özgürlüğümün bittiği yerde senin özgürlüğün başlar dedikleri cinsten değil. Yargılama, önyargılı olma, kıyaslama, oldukları gibi görme yetisi gerekiyor. Birine “ay şuna bak yaşı daha küçücük ama ne kadar kilolu”. Nerden bilebilirsin ki belki bir hastalığı var ve kilo veremiyor. Bilemezsin. Ama kolay olan yargılamaktır ya. Hemen yapıştır. Bunu en Müslümanım diyen bile yapıyor. Bizim dinimizde bu yok. Ben böyle okuyup öğrenmedim.

Bir davranışta bulunmadan önce “kimi kırarım bu davranışımla” diye düşünmek gerek. Ya da kimler buna üzülür? Yahut “bu onun tercihi saygı duyuyorum” diyebilmektir önemli olan. Yani farkındalık geliştirmek gerekiyor. Kendi tripleriniz sebebiyle bir insanı kırıyorsunuz ve o kişi hala sorunu çözmeye ve anlamaya çalışıyorsa buradaki saygısız sizsiniz. Hem kendinize hem de diğer insanlara ve canlılara saygınız yoktur. Kendinizi geliştirememiş sayılırsınız. Kendi içinizdeki kişiyle daima kavga halinse olursunuz. Bu da sizi gergin biri haline getirir.

Özün sözü önce kendine saygılı olmalı insan. Ne istediğini bilmeli. Nerede durması gerektiğini de... Sınırları olmalı. Kendi hayatında kendini korumalı. Düşüncelerini etrafındaki kişilere zarar veriyor mu vermiyor mu diye muhakemesini yaptıktan sonra şekillendirmeli. “Bana göre doğru, bu benim doğrum” diye bir şey yok aslında. Doğru tektir. Bu dünyada tek başına yaşamıyorsunuz ki sizin doğrunuz geçerli olsun.

Daha saygılı bir dünya düzeni için bu söylediklerime kulak vermek gerek. Hepimiz için geçerli. Ben mükemmelim diyen bir kişinin bile bu kelime altına sakladığı onca yarası vardır. Yani önce çuvaldızı kendimize batıralım. Bunu düşünürken de sağlıkla ve hoşça kalmayı ihmal etmeyelim. Haftaya görüşmek üzere...