Sevgili Hocam, 1960 sonrası sağlık bakanlığında müsteşar iken ünlü “224 Sayılı Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Yasasınının” çıkarılmasına ön ayak olarak bu alanda örnek oldunuz. Birçok ülke bu yasayı benimseyerek, sağlık yapılanmalarında önemli atılımlar gerçekleştirdiler. Sağlığın doğuştan kazanılan bir hak olması ülkemizde ve dünyada önemli bir  yankı yaptı. Bu kavram 1978 yılında “Alma Ata" bildirgesinde Dünya Sağlık Örgütü´nün (WHO) gündemine girerek, “Temel Sağlık Hizmetleri kavramı ile siyasi bir terminoloji oluşturdu.

*

Sevgili Hocam, sizin Sosyalizasyon sözcüğünü bile sakıncalı bularak, Sosyalleştirme sözcüğünü kullanmalarına bile aldırış etmeden, yolunuza devam ettiniz. Dönem-5 Toplum Hekimliği Stajında ilk defa gruplar halinde köylere dağılarak, “Sağlık Ocağı ve Hekimliğinin“ ne kadar önemli bir sağlık devrimi olduğunu bizzat uygulayarak öğrendik. Bu uygulama koruyucu hekimliğin temeli olup, devam etseydi, tedavi hekimliği bu kadar pahalı ve cazip ol(a)mazdı. Bu gün maalesef bu sistem kaldırılıp, birinci basamak koruyucu hekimlik özelleştirilerek ne yarar sağladığı tartışmalı Aile Hekimliği uygulamasına dönüştürülmüş, böylece sağlık sermayedarlarının iştahı kesilmemiştir.

*

Eğer “224 Sayılı Yasa “ günümüz koşullarına uyarlanarak uygulanabilseydi; Sağlık Evleri ve Sağlık Ocakları (5-10 bin nüfusa bir sağlık ocağı düşecek şekilde) birinci basamak başvuru merkezleri, 2. ve 3. basamak merkezler (hastaneler) olacak şekilde çalışmalarına devam edecek, böylece bu günkü hastaneler önündeki yığılmalar ve sağlık bunalımı azalacaktı. Sevgili Hocam bu örgütlenmeyi tam gün esasına göre ve ekip anlayışına (sağlık sadece doktorların işi değil diyordunuz) göre olması gerektiğini üstüne basa basa bize öğretmiştiniz.

*

“Toplum Hekimliği olgusu ön planda olup, sağlıkta çağdaşlaşma sağlanacaktır” ilkenizi şu anda yazmamıza bile birçok hocamız gülüp, bırakın bu eski lafları, hastane gelirlerini nasıl arttırabiliriz onu araştırın diye bizi eleştirdiklerini duyar gibiyim.

*

İnsanı sadece fiziksel çevresi değil, sosyal ve biyolojik çevresi ile değerlendirip, önce hastalıklardan koruyun, bu olmaz ise sağaltın (tedavi edin), bu da olmaz ise onları rehabilte edin derdiniz de anlamazdık. Şimdi içimiz yanarak ne demek istediğinizi daha iyi anlıyoruz. Sevgili Hocam bir derste size ;Hangi hastalıklara öncelik vereceğiz, bunu bize söyler misiniz? Diye sormuş, siz de bize net bir ifade ile tabii ki “En çok öldüren, En çok sakat bırakan ve En sık görülen hastalıklara” öncelik vereceksiniz demiştiniz. Bizlere kızmayın ama şimdi en çok para getiren hastalıklara öncelik veriliyor.

*

Sıtma, tüberküloz, KKKA (Keneden geçen kanamalı hastalık) gibi önlenebilir enfeksiyonlardan hastalar ölebiliyor. Meslek hastalıkları, iş kazaları ve işle ilgili hastalıklar giderek artmakta, yoksul işçiler çoğu önlenebilir bu sorunlar nedeni ile yaşamlarını kaybetmekte, hastalar her birimde(Özel Hastaneler , Şehir Hastaneleri ve Eczanelerde) ezilmektedir.

*

En ücra köşede oturan yurttaşın bile sağlık hizmetinden eşit pay alması sağlanmalı, sağlık hizmeti ayağına götürülmeli, sağlık ocakları (şimdi adı bile unutuldu) birer kırsal kalkınma merkezleri olmalı sözünüz hala kulağımızda yankılanmaktadır. Özeleştirimizi ne kadar yapsak ta bizi affetmeyeceksiniz. Bizlere devamlı hastaları küçümsemeyip, onların “Yerel Değerlerine ve Kültürüne” saygılı olarak, hastalığı değil hastayı sağaltın derdiniz. İlk defa “Nüfus planlaması Kavramını” sağlıkta kullandığınız zaman çok eleştirildiğinizi söylemiştiniz. Şimdi bu anlayışın ne kadar önemli olduğunu anladık; ama iş işten geçti. Giderek çok doğum ve göç alarak çoğalıyoruz. Anneliğin ve en az 3 çocuk doğurmanın kariyer sahibi olmanın önemli bir nedeni olduğu, aynı zamanda babalığın da annelik kariyerinden geri olmadığı bize anlatılmakta, kadının yerinin evi olduğu dayatılmaktadır. Giderek artan “Hekimlere ve Sağlık Çalışanlarına, Meslek Örgütlerine” yapılan şiddeti? görüp yaşasaydınız, kıyameti kopartır bu anlayışı yerin dibine sokardınız. Suçlarımız çok!..Yazmak ile bitmez sevgili hocam! Ah sevgili Hocam kızmayın bize suçumuz çok!..▪️

*

Ülkemizin yetiştirdiği çağdaş,aydın, yurtsever ve hocaların hocasını, değerini bilemeden, yaptıklarını ve yapacaklarını anlamadan, maalesef elim bir hastalıktan 3 kasım 1990´da Ankara´da sonsuzluğa uğurladık. Işıklar içinde uyusun sevgili hocamız.

“HASTALIKLARDAN KORUNMA TEDAVİ ETMEKTEN ÜSTÜNDÜR sözünüzü hiçbir zaman unutmayacağız sevgili hocam.”

Sevgilerimle…