En tehlikeli düşman, bizim gibi görünüp, içimizde yaşayanlardır. Bunların büyük çoğunluğu, devşirmelerden oluşuyor. Devşirmeler, kendilerini en kolay Müslüman kimliği altında saklıyor.

Türkler saf bir millettir. Kandırılması çok kolay. Bu kolaylığı, Müslüman gibi görünmek, daha da kolaylaştırıyor.

Bizim en büyük hatamız, 1936 yılında, Türk olmayanlara Türk ismi ve soy adı vermek olmuştur. Zira, herkes, atalarının kim olduğunu bilir ve unutmaz, gelecek kuşaklara aktarır. Bunda sorun yok. Sorun, ülkemizde yaşayıp, TÜRKE DÜŞMAN olmaktan kaynaklanıyor.

Yasalarımız ''Vatandaşlık bağını'' esas almış ve eşit yurttaşlık ilkesini kabul etmiştir. Türk vatandaşı olmak için, Türk olmak gerekmiyor. Özü Türk olmayanlar bu kuralı, kötüye kullanıyor. Kullanmak, o kadar aşikar hale geldi ki, gözle görülüyor, kulak ile duyuluyor.

Nitekim, DEVA adı altında siyasi parti kurmuşlar. Başkan yardımcısı ''Anayasadan Türk kelimesinin çıkarılmasını'' talep ediyor. Cumhuriyeti kuran atalarımızın ''Değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez'' diye kurala bağladığı, Anayasanın ilk dört maddesini değiştirceklerini söylüyor. Söyleme karşı, parti merkezinden ses gelmedi. Demek ki, partinin fıtratında var.

Devşirmeler, bu cesareti nereden alıyor ?

Mutlaka arkalarında, yabancı güçler vardır. Bunu PKK ile yaşadık ve yaşıyoruz.

Türk birliğini içeriden bozmak isteyenler, içerideki Türk düşmanlarını kullanıyor. Düşmanlar ise söylemleri ile ortak düşmanları bir araya getirmenin ''Türk'' kelimesinden geçtiğini çok iyi biliyor.

Türk Milleti ''düşmanlarını tanımalı'' ve onları bir şekilde soyutlamalıdır. Yoksa çok geç olacak. Zira, Türk düşmanları çok kolay organize oluyor.

İlginç olan, böyle bir siyasi partinin ALTILI MASADA yer almasıdır. Nasıl oluyor da, Türk Milliyetçileri ''Türk kelimesinden, rahatsız olanlar'' ile aynı masaya oturabiliyor?