Ülkemizde, çalışmak isteyip de iş bulamayanların sayısı 4 milyonu aşıyor. İş beğenmeyenleri hesaba kattığımız zaman bu rakam, daha yüksek seviyelere çıkıyor. Ekonomide talebi olmayan eğitim alanlar iş beğenmiyor.

Çalışmak isteyip de çalışamayan kişinin işsizlikte geçen zamanı, bir daha yakalanamaz. Ancak, ülke işsizine ekonomik kaynak aktarmak zorunda. Bu iki etken birlikte oluştuğu için, işsizlik ülkenin en önemli ekonomik sorunu olarak karşımıza çıkıyor.

İşsizliği önlemenin tek bir yolu var. İlave iş yeri açmak. İlave iş yeri açmadan, insanları istihdam etmek mümkün değildir. Politik yaklaşımla devlet kurumlarında, nepotizm yoluyla aile şirketlerinde iş bulanlar, gizli işsiz sayılır. Gizli işsizler ve veriminden daha çok ücret alanların tamamı ekonomiye yük getiriyor.

İlave iş yeri açabilmek için sermaye lazım. Sermaye olmadan, ilave iş yeri açmak mümkün değildir. Bu nedenle, işsizliği çözmek isteyen siyasi otoriteler önce sermaye bulmalıdır.

Sermayenin kaynağı bellidir. İnsanlar, gelirinden tasarruf eder. Tasarruflar finans kapitali oluşturur. Finans kapital, yatırıma gider ve sanayi kapital oluşur. Oluşan her yeni sanayi kapital, ilave iş yeri yaratarak işsize iş verir.

Sorun dönüp dolaşıp TASSARRUFA geliyor. Ülke bir bütün olarak tasarruf etmedikçe, sermaye birikiminde önemli bir yol alamaz. İsraf olan yerde, tasarruf olmaz. İsrafın devlet ya da özel kesim tarafından yapılması sonucu değiştirmez. Ülkemizde, sorun sadece işsizlik değil, tasarruf ve sermaye birikimine engel olan israftır.

İsrafçı toplumlar, ürettiğinden daha çok tüketirler. Ürettiğinden fazla tüketen toplumlar, cari açık verir. Cari açık, kurların artmasına neden olur. Artan kurlar, fiyatları artırır. Artan fiyatlar toplumu zorunlu tasarrufa mecbur eder.

Yapılacak iş bellidir. Tasarrufu artırmak. İsrafı azaltmak. Sermaye birikimini hızlandırmak.

Bu kurala uyulmadığı taktirde, Türkiye en önemli sorunu olan işsizliği çözemez. Herkese görev düşüyor.