Enflasyona karşı vatandaş parasının değerini koruyamadığı zaman, nakit varlıklarını dolar ya da döviz olarak tutuyor. Kritik eşikten sonra, dolarizasyon başlıyor. Ölçü, bankalardaki toplam mevduatın, döviz mevduatına oranının yüzde 10 dur. Bu oran aşıldıktan sonra, dolarizasyon başlıyor. Şu anda Türk ekonomisinde mevduatın yüzde 51'i döviz olarak tutuluyor. Türkiye ağır bir dolarizasyon sorunu yaşıyor.

Parayı dolar olarak tutmanın maliyeti vardır. Doları bedavaya alamazsınız. Bedel ödemek zorundasınız. Ya ihracat yapmış, karşılığını dolar olarak almışsınızdır. Ya da borç almışsınızdır. Cari açık veren ekonomilerde, yabancı para borç olarak alınmıştır. Ülkede mevcut her birim döviz için faiz ödenmektedir. Doların, sıradan bir vatandaşın cebinde olması sonucu değiştirmiyor.

Bankaya yatırılan dolar mevduatında iş biraz farklı seyrediyor. Zira bankalar, ellerindeki mevcut doları birden çok kez satarak, döviz mevduatında artış sağlayabilir. Bu durumu kontrol altında tutmak için, açılan her birim dolar ya da döviz mevduatı karşılığında, bankalar, merkez bankasına yüzde 20 karşılık yatırmak zorunda.

Merkez bankasına yatan ve bankada tutlan dövizler için ülke faiz ödüyor. Hesaplayalım;

Bankalrda toplam 255 milyar dolar civarında döviz mevduatı var. Bu mevduatın yüzde 20 si olan 51 milyar dolar civarındaki para, merkez bankası karşılık hesabına yatırılıyor. Siyasi otorite döviz mevduat karşılıklarını REZERV olarak tanımlıyor. Halbuki bu parayı merkez bankası ve hükümetler kullanamaz. Zira, halkın parasıdır. Hesap bozulduğu zaman, anında merkez bankası, karşılık hesabındaki dövizi bankaya geri ödemek zorundadır.

Merkez bankasındaki, kullanılması olanak dışı karşılık hesaplarının, sanki merkez bankası parası imiş gibi değerlendirme modası var. İktidar ve muhalefet halkı yanlış bilgilendiriyor. İktidar, karşılıkları rezerv sayıyor. Muhalefet ise, merkez bankasının sıradan işlemleri ile ilişkilendiriyor. Basit bir matematik kuralı olan elma ile armutlar toplanamaz kuralını, siyasiler göz ardı ediyor.

Döviz mevduatı karşılığı merkez bankasında mevcut paranın, kasada tutulması nedeniyle, ülke borcunu azaltamıyor ve faiz ödüyor. 51 milyar dolar için ödediğimiz faizi euro bond maliyeti ile karşılaştırabiliriz. Ülke euro bondlara yüzde 7-8 civarında faiz ödüyor. Merkez bankasında para tutmak yerine daha önceden çıkarılan euro bondları geri satın alabilir ve yılda en az 3,5 milyar dolar faiz ödemez. Ama, parayı kullanamadığı için satın alamıyor.

Bankaların kasalarında tuttukları nakit dövizleri de hesaba katarsak, Dolarizasyonun ülkeye maliyeti yılda 4 milyar dolara yaklaşıyor. Tüm fındık ihracatından ülke, yılda 2 milyar dolar zor kazanıyor. İki yıllık fındık bedeli, dolar tutmanın karşılığı olarak yurt dışına gidiyor.

İnsanı kahreden, siyasi iktidarın REZERVLERİMİZ arttı söylemidir. Muhalefet ise işin farkında dahi değil. Elma ile armutları toplamaya devam ediyor.

Dolarizasyondan nasıl kurtulabiliriz?

Dolarizasyondan kurtulmanın yolu, vatandaşı, parasının değerini korunacağına ikna etmektir. Bunun için, TL mevduatın reel getirsini, Libor üzerinde tutulması gerekiyor. Beklenen enflasyondan daha yüksek faiz ve mevduat üzerindeki vergi yükünün kaldırılması yoluyla, sonuca ulaşmak mümkün.

Siyasi iktidarın faiz sendromu buna müsaade etmiyor. Muhalefet ise, sorunu gündeme dahi taşımıyor. Ülkenin her yıl 4 milyar doları, dolarizasyon yüzünden yurt dışına akıp gidiyor.

Şinasi Kara