Selam ün aleyküm ninem ;

Hoş geldin oğul, nereden gelir nereye gidersin;

Seni ziyarete geldim ninem;

Tanıyamadım seni,kimsin kimin nesisin?

Ben ................. eşrafından ..............oğluyum dedim söze başladık;

Sebebi ziyaretimi sordu,bende ziyaret sebebimi anlatmaya başladım,

Sorunun var mı ?Sağlığın nasıl,?ne yapar ne  edersin?

            İdare ediyoruz,biliyor musun oğul,bugün ayın kaçı? Hangi mevsimdeyiz? Bahar mı, kış mı, sonbahar mı, yaz mı; inan farkında değilim söylermisin bana.Günler gelip geçiyor,ne hatırımızı soran var, ne de acı çayımızı içen,hoş ki çay şeker almaya da param yok ya, fındık da yandı bu sene oğul, seçimlerde bitti yeni seçim ne zaman olacak acaba biliyormusun.?

Onlarda uğramıyorlar,seçimden seçime hatırlıyorlar zaten.

Biliyorum  ninem  biliyorum dedim . 

Ninem  epey dertliydi anlaşılan;anlatmaya devem etti,

            Dalları rüzgarda kopmuş, tarumar bir ağaç gibiyiz  evlat. Her dalımız bir yana , her yaprağımız bir bağa  savrulmuş. Çocukluğumu, ilk gençliğimi, geçmişimi,baba ocağını velhasıl eskiye ait her şeyimi nasıl özlüyorum biliyor musun? Özümüzü özlüyorum, özümüzü... Kendimiz  olabilmeyi,  kendimize dürüst olmak için kendimizle olan mücadelemizi, özümle barışık yaşamayı özlüyorum.Dizlerim ağrıyor yürüyemiyorum, yaşlılık işte,her şey değişti şimdi  oğul...biz gençliği de gördük, ihtiyarlığı da, varlığı da gördük, yokluğu da, savaşı da, gördük barışı da,bu memleketi kurtarmak için büyük babam cephede öldü oğul,Atatürk kurtarmasaydı nice olurdu halimiz ama kıymet bilmiyorlar,umut fakirin ekmeğidir, ulaşmak için mücadeleyi bırakmamak gerek.O kör olasıcalar çabuk gelseler bari seçimden seçime hatırlıyorlar,bu sefer herşeyi söyleyeceğim onlara, bir daha oy moy yok diyeceğim, görecekler,diyor ninem ve devam ediyor,

            Zaman geçti, hayat geçti, ömrümde akşam çanları çalmaya başladı.İnsanın mutlulukları, heyecanları, hayatı, yaşadıkları geride kalıyor oğul,bizim gibileri yıllar geçtikçe

daha bir duygusallaşıyor. Özlüyor sevdiklerini,özlüyor davalarını,çocuklarını, torunlarını, vesselam sevdiklerini işte...

            Cumhuriyeti ve Atatürkü çok sevdiğini söyleyen ninem, çarık giydiğini,mısır kesmiğinden ekmek yaptığını anlatmayı da ihmal etmedi,içini çekerek geçmişe döndü biliyormusun? oğul,yoksulluk vardı ama hiç onurumuzu kaybetmedik,  başımız hep dik durdu,başımız hiçbir zaman önümüze eğilmedi. İç acısıyla dolu, yaralı, bin yerinden vurgun yemiş bir gönülle acılara karşı umarsız olmaya çalışıyordu,gözleri uzaklara dalıyordu ,hala bir şeyler bekleyerek bulutsu bir sise gömülüyordu gözleri.

            İnsanların gittikçe bencilleştiği, duyarsızlaştığı,insanları kullanıp kenara ittiği dünyamızda, olup bitenler beni hüzünlendiriyor. Acaba bu durumun bilincinde ve farkında olan çevremizde kaç insan var ?kaç siyasi var.?sormadan edemiyor insan.

            Hatice nine umuda yolculuğu bitirmişti anlaşılan ulaşmaksa onun için çok uzaktı artık, çünkü ömrünün son demindeydi,ayrılırken sıkı, sıkı tembih etti arayı açma oğul ziyaretimize çabuk gel diye,

Söz verdim çabuk gideceğim ziyaretine,sevdiklerinizi ziyaretsiz bırakmamanız dileğimle.