Hâkimler ve Savcılar Kurulu, eski Devlet ve Kültür Bakan Fikri Sağlar’ın "Yargılandığım zaman türbanlı bir hâkimin adaleti yerine getirebileceğinden kuşkum var" açıklamalarının ardından başlayan tartışmalara ilişkin açıklama yaptı.

HSK'dan yapılan açıklamada, Anayasa'nın 138'inci maddesindeki tanıma uygun olarak bağımsız ve tarafsız bir şekilde görev ifa eden Türk hâkim ve savcılarının birinci önceliğinin, Anayasa'ya, kanunlara, dosyadaki maddi gerçeğe ve hukuka uygun elde edilmiş delillere göre hüküm vermek olduğu belirtildi.

Adil, hızlı, etkin ve güvenilir bir yargı sistemi için hâkim ve savcılar kadar toplumun da sorumluluklarının bulunduğuna vurgu yapılan açıklamada, şunlar kaydedildi:

"Giyim, kuşam, yaşam biçimi, etnik kimlik gibi çoğaltılabilecek nedenlerle hâkim ve savcıların tarafsızlığına gölge düşürecek açıklamalar, 100 yaşına girmeye hazırlanan Cumhuriyetimize ve demokrasi kazanımlarına ters düşecek, birlik olma, beraber olma ve millet olma şiarımıza uygun olmayacaktır.”

Öncelikle Sağlar’ın "Yargılandığım zaman türbanlı bir hâkimin adaleti yerine getirebileceğinden kuşkum var" kanısına kısmen katılmadığımı açıkça belirtiyorum.

Ancak HSK’nın açıklamalarına da katılmıyorum. Öncelikle yazılı sınavlarda çok iyi not alıp mülakatta elenenler, kararlarından hemen sonra görevlerden alınan hâkimler veya Yargıtay’a-Anayasa Mahkemesi’ne üye seçilme konusundaki uygulamalara, Anayasa Mahkemesi’nin kararlarına uymamaya sessiz kalan HSK’nın bir siyasinin açıklamasına hemen karşılık vermesi çok dikkat çekiyor.

HSK; "Giyim, kuşam, yaşam biçimi, etnik kimlik gibi çoğaltılabilecek nedenlerle hâkim ve savcıların tarafsızlığına gölge düşürecek açıklamalar” derken giyim, kuşam ve hâkim-savcıların yaşam biçiminin tarafsızlıklarına gölge düşürmeyeceğini belirtmektedir. Buna göre önemli olan hâkimin kararlarını Anayasa’ya, hukuka, kanunlara, vicdanına uygun vermesidir, adaleti yerine getiriyorsa giyimi, kuşamı, yaşam biçimi önemli değildir.

Adaleti elbette ki başı açık ya da türbanlı, sarıklı kravatlı, papyonlu veya peruklu bir hâkim yerine getirebilir. Önemli olan insan haklarına, Anayasaya, yasalar ve vicdana göre karar vermektir diyebiliriz. Ancak tüm bunlara rağmen bir yargıcın giyim, kuşam ve yaşam biçimlerini görmezden gelemeyiz. Adil karara giden yolun tamamında adalete ulaşacağız konusunda hiçbir kaygı ve kuşku ve güvensizliği yaşamamak adalet arayan herkesin hakkıdır.

İşte böyle güvensizlikler oluşmasın diye uluslararası örgütler tarafından Bangolar Yargı Etiği İlkeleri gibi ilkeler ortaya çıkmıştır.

Bangolar Yargı Etiği İlkeleri der ki, “Yargıçların tarafsız hareket ediyor olmaları yetmez, hâkimler objektif bir bakış açısıyla tarafsızlıklarına ilişkin her türlü kuşkuyu bertaraf edecek bir duruş” sergilemelidir.

Yine Bangolar Yargı Etiği İlkeleri der ki, “Hâkimin hâl ve davranış tarzı, yargının doğruluğuna ve tutarlılığına ilişkin inancı kuvvetlendirici olmalıdır. Adaletin gerçek anlamda sağlanması kadar gerçekleştirildiğinin görüntü olarak sağlanması da önemlidir.

HSK’nın; "Giyim, kuşam, yaşam biçimi, hâkim ve savcıların tarafsızlığına gölge düşürmez” anlamındaki görüşü kendi uygulamaları ile çelişkilidir. Kararlarına yansıtmasa bile bir hâkimin giyim, kuşam ve yaşam biçimini görmezden gelemezsiniz.

 Didem Yaylalı hâkimlik sınavının yazılı ve sözlü aşamalarını başarıyla geçerek, stajını tamamladı ancak sağlık raporunda doktorun imzası olmadığı için "eksik imzalı belge sunduğu" ve böylece idareye yalan beyanda bulunduğu iddiasıyla disiplin cezası aldı. HSK bu disiplin cezasını gerekçe göstererek, Yaylalı'nın mesleğe alınmamasına karar verdi.

 Yaylalı, tek başına Fethiye'ye gitti burada bir otele yerleşen Yaylalı odasında ölü bulundu. Polis "antideprasanın alkolle birlikte alındığında kalp krizine neden olabileceği" tahminini paylaştı.

Gazeteci Kemal Göktaş’la röportaj yapan hâkim adaylarından Tolga Onur, "Kendisi ile aynı süreci yaşadığımız için bana ulaştı. Kendisine çok fazla baskı uygulandığını, dayanamayacak gibi olduğunu söylüyordu. İntiharı ben de çok düşündüm. O ruh halini biliyorum" dedi. Tolga açıklamalarını şöyle sürdürüyor;

“Bir HSK üyesi, Didem'e "Konservatif olacaksınız" demiş. Didem anlamayınca "Muhafazakâr olacaksın. Hâkim dediğin tayt giymez" demiş. Didem çok şaşırmış, çünkü sadece hafta sonu tayt giyinmiş. Bir başka HSK üyesi de "Zatürre olmanda alkol almanın etkisi var mı? Özel hayatında bir sorun mu var?" demiş.

Ne ben ne Didem, çok alkol kullanmayız. Ayda yılda bir tane bira, bir tane şarap içmişizdir. Ama akademide bütün hayat tarzına karışırlar. İzleyeceğiniz kanallara kadar söylüyorlar.

Didem'le ölmeden önce 3 gün görüştük. İçimizdeki en hayat dolu insandı.”

Yargıçlar Sendikası ise “Didem genç bir kadın meslektaşımızdı. O erkek egemen sistemin sayısız baskılarına da göğüs germek zorunda kaldı. Son dönemlerde iyice yaygınlaşan kadınların yaşam tarzlarına müdahale ve onları kamusal alandan uzaklaştırma tutumlarından o da nasibini aldı. Kadın yargıç sayısı giderek bu yüzden azalıyor” diye açıklama yapmıştı