Yolcuyuz; iki kapılı bir handa.

Aşık Veysel'in dediği gibi

Dünyaya geldiğim anda/Yürüdüm aynı zamanda/İki kapılı bir handa/Gidiyorum gündüz gece.

Biz ağlayarak gözlerimizi açıyoruz dünyaya, sevenlerimiz gülüyor. Bu dünyadan ayrılırken de biz susuyoruz, sevdiklerimiz ağlıyor.

Gidiyoruz gündüz gece ama arada durup dinlendiğimiz mola verdiğimiz zaman aralıkları var. Yılbaşı adını verdiğimiz zaman aralığında bir yandan dönüp geçmişe bakarken bir yandan da gelecek için umutlarımızı düşünüyoruz, öte yandan yitirdiklerimizi düşünüp yaşamda olmanın sevincini paylaşıyoruz. Geçmişle gelecek arasında soluklanırken tüm olumsuz koşullar içinde, yaşadığımız anı ıskalamamak tünelin ucundaki ışığa dokunabilmek için çırpınıyoruz.

Yıllardır olduğu gibi bu yıl da; yılbaşında Hristiyanların peygamberi doğdu, yılbaşının kutlanması kültürümüze aykırıdır sesleri yenilendi.

Bazı yazarlar ise yeni yılı kutlamanın eski Türklere özgü bir gelenek olduğunu ve Noel Baba karakterinin atasının da Ayaz Ata olduğunu ileri sürdü.

Yılbaşını kutlamak caiz midir, günah mıdır, haram mıdır?

Hz. İsa'nın doğumu tartışmalı da olsa genelde 25 Aralık olarak kabul ediliyor. Yılbaşı ise 1 Ocak. Her ikisinin bir birleri ile ilgisi yok.

Ayrıca noel Hz. İsa'nın dünyaya geldiği yapılan etkinliklere verilen isimdir. Biz de noel değil yılbaşı kutlanır.

Önemli olan 1 Ocak gecesi için bizim hangi amaçla neyi kutladığımızdır.

Eskiden her yılbaşı binlerce tebrik kartı postaya verilirdi. Kartlarda yazılanlar genelde; "yeni yılınızı en iyi dileklerimle kutluyorum", "Yeni yılın yeni umutlar getirmesini diliyorum" diye iyi dileklerimizi iletirdik.

Binlerce tebrik içinde ne Hristiyanlıktan ve ne de Hz.İsa'dan söz eden olmadı ve bu hususlar kimsenin aklından geçmedi.

Küçüklüğümden beri çevremde yılbaşını kutlayan insanların bu nedenle dini açıdan düşüncelerinde bir etkilenme olduğuna da tanık olmadım. Şimdi de insanlar birbirlerinin yeni yılını genelde sosyal medya veya sms gibi yollarla kutluyorlar. Amaç yine insanların bir birlerine iyi dileklerini, sevgilerini, saygılarını sunmak değil mi?

Bir kez daha anımsamak gerekir ki yasaklarla, tehditlerle, her şeyi günah saymakla, özgürlükleri sınırlamakla bir yere varılamaz. Her renkten, her dinden, her dilden binlerce insanların bir birlerine en iyi dileklerini sunup aynı düşünceleri paylaşmalarının sakıncasını anlamakta güçlük çekmekteyim.

Her yılbaşı gecesi dönüp geriye baktığımızda çok üzüldüğümüz anılarla sarsıldığımız gibi oh iyi ki yaşamışız dediğimiz anılarımızda olur. Geleceğe umutla bakmak ise bize güç verir yaşam sevincimizi ateşler.

Yıllar önce yazdığım bir yazıda Yahya Kemal Beyatlı'nın rintlerin ölümü adlı şiirindeki;

"Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç!" dizeleri için geri kalan yaşamımı düşünerek aynı adlı şiirin içinde geçen "keyfimce geç" dileğinde bulunmuştum "son bahçeleri" düşünerek.

Uzun ince bir yolda giderken yaşamın güzelliklerini birlikte paylaşmak varken, değerini bilmek varken, sevgiyle yürümek varken tüm bunları unutup biri birimize çelme atmak, engellemek, yaşamı zindana dönüştürmek niye?

2020 yılı için yazdıklarımı düşündüm:

2020 yılını hepimiz için sıkıntılarla, gerginliklerle, zorluk içinde geçen bir yıl oldu. Koronavirüs dedik, deprem dedik, ormanlarımız yandı dedik, yoksulluk dedik, kadına-çocuğa, hayvana şiddet dedik, insan hakları adil yargılanma dedik. Evlere kapandık, yaylalarda gezemedik, sıcak kumlara uzanamadık, yıldızlı göklerin altında çoban ateşleri yakamadık, sevdiklerimizi, çocuklarımızı öpemedik.

Marttan sonra günler hüzünle geçti yitirdiklerimizi bile yolcu edemedik, veda edemedik. Evde kapanıp yaşamak şans oldu sanki. Ölüm korkusu sardı her yeri. Umutlarımız, hayallerimiz yaşam sevincimiz karardı. Hep bu da gelir bu da geçer, her karanlığın bir aydınlığı vardır diye düşündük. Her şeye karşın umutlarımızı yaşattık, yılmadık, direnmeyi sürdürdük, inadına yaşamak için çırpındık.

2022 yılında tüm insanlar için önce sağlık diliyorum sonrada özgürlük, barış, adalet, eşitlik, demokrasi ve sevgi için direnme gücü.

Unutmamak gerekir ki yaşam çok güzel ve insanca, özgürce yaşamanın da bir bedeli var. Bu bedel geri kalmış ülkeler de daha ağır!