Fındık sektörüne ilişkin çok rivayet vardır.

Ama  geçtiğimiz sezon kadar üreticiye, tüccara ve esnafa ders veren bir yıl daha olmamıştır.

Bu "DON" dersidir. Özellikle fındığın başkenti Ordu "dona kalmıştır" denebilir.

 

Üretici bir yıl boyunca gelirsizlikten elini ovuşturdu.

Tüccar hayali satışlarının bedelini iflas ederek, küçülerek, ezilip büzülerek ödedi.

Yumurtalarını çeşitli sepetlerde toplayan bazı fındık lortları ise kimi sepetlerini boşaltarak, ya da elden çıkararak kurtulmaya çalıştı. Daha henüz gözyaşları bitmedi.  Esnaf durgunluk yaşadı. Ayakkabı boyacısından, simitçiye kadar herkes nasibini aldı, nasihatini aldı.

 

Şimdi geldi yeni sezon.

Rekolte kavgası ile başladı. Tüccar, manav ve ihracatçı "aman çok fındık olacak, elde kalacak" filan diyerek kilo ederini aşağıya çekmeye çalışıyor. Çünkü geçen yıldan zarar etti. Daha önce 4-5 TL ödediği fındığa öyle 15-20 TL ödeyerek alım yapmak istemiyor.

Özellikle sezon başlarında sahnelenen bu oyunda birçok figüran da rol alıyor.

Gazeteci, yorumcu, haberci, köşe yazarı adı altında kimileri bir avuç fındık fabrikatörünün değirmenine su taşıyor.

 

Bir yandan fındıkta ihracat rekoru kırılıyor. 1 milyon ton fındık olsa satarız deniyor, bir yandan da fındık 10 TL'nin altına çekilmeye çalışılıyor. İlk alımlar 15 TL ile başlarken normal sayabilirdik. Ama peşinden hemen 12, 11 ve 10 TL lafları konuşulmaya başlandı.

Yani geçen yıl piyasanın yaşadığı don hasarının faturası üreticiye ödetilmek isteniyor.

 

Geçtiğimiz günlerde bir gazeteci dostumuz soruyordu.

Fındığın kahrını yüzde 40 eğimli arazilerde üretici çekiyor, ama fiyatını klimalı odalarda oturup, internet ya da telefonla piyasa kuran tüccarlar belirliyor.

Bu nasıl iştir, diye.

 

Çünkü üreticinin kooperatif yok, üreticinin üretici birliği yok, üreticinin malını değerlendirip emanete bırakacağı bir lisanslı deposu yok.

İktidar, hükümet, siyaset farketmiyor.

Bunun adı vahşi kapitalizmdir.

Fındığını kurda kuşa yem edeceksin!