Anne!
Sen ne kadar yanlış yaparsan yap, ne kadar üzersen üz, ne kadar kızarsan kız seni karşılıksız seven sadece annendir. Baban anneler kadar fedakâr değildir unutma. Çünkü onlar annelik duygusunu asla tadamayacaklardır.
Cenin anne rahmine düştüğünde başlar bu karşılıksız sevgi. Dünyanın en güzel duygusudur içinde bir can taşımak. Beslenmene dikkat edersin, o daha sağlıklı ve güçlü olsun diye. Davranışlarına ve sana davranılan duygulara dikkat edersin o da seninle birlikte stres yaşamasın diye. Yürüyüşüne bile dikkat edersin, takılıp düşmeyeyim, ayağım burkulmasın; ona bir şey olmasın diye. Annelik işte…
Evlat!
Annenin kıymetini hep geç anlar. Senin için en iyisini düşünür ama sen kötüye yorarsın. Annem beni anlamıyor, annemin zamanıyla şimdiki zaman aynı değil diye dövünmekten başka ne bildik ki? Erken yat dese direndik; oysa o uykumuzu tam alabilelim diye söylüyordu. Yemeğini bitir dese; aç kalmayalım diye söylüyordu. Eve geç kalma dese; dışarının tehlikesinden bizi korumak için çağırıyordu. Ders çalış dese, başarılı birer birey olabilelim diye. Sıkı giyin, üşütme dese; hasta olmayalım diye. Ve daha nicesini söylese; düşünmek gerek vardır bir bildiği, bizim için en iyisini istiyor diye…
Annelik duygusu hep korumaya ve kollamaya endekslenmiştir. Anne olunca anladım. Sen sanıyor musun ki annen senin kötülüğünü, sana bir zarar gelmesini istesin. Hiç sanmıyorum. Çünkü ben bebeğimin kılına zarar gelecek diye ödüm kopuyor. Huzursuz olmasın diye, keyifli olsun diye çabalıyorum. Benim annem de öyleydi. Ve diğer bütün anneler de…
Demişler ki cennet anaların ayakları altındadır. Bu mukaddes kadınlar öyle güzel varlıklar ki; seni dünyaya getirebilmek için nelere göğüs geriyorlar. Dokuz ay karnında taşımayı geçtim; doğum anında 57 del kadar acı çekiyor.  Bu da aynı anda yirmi kemik kırılmasına bedel. Bu kadar acının hakkı nasıl ödenir?
Annem!
Yaşadığım iki aylık annelik tecrübeme dayanarak söyleyebilirim ki senin hakkını asla ödeyemem. Şu an bile sana bir şey olmasın diye dua ediyorum. Aklım çıkıyor. Ben sensiz bir şey yapamam ki! Benim ben olmam da, Canan olmamdaki en büyük servet sensin. Gece sokağa çıkmadım, zaten sevmezdim. Bir de köy yerinde nereye sokağa çıkmak. Bahçe arası evlerde akşam ezanından sonra otur evde çayını demle. Arkadaşlarıma yatıya yollamadın. İyi ki yollamamışsın annem. Ben şu an en yakınımı bile tanımakta zorlanırken o zamanlarda yatıya gitmek delilik olurmuş. Bende kızımı yollayamam. Kız dediğin bir inci, daldaki bir elma derdin hep. Seçilen değil seçen ol derdin. Haklıymışsın. Çok haklısın. Bu dünyada bana kendimi hep elmas kadar değerli hissettirdin. Çok teşekkür ederim.
Annem!
Canımsın canım.
Canımdan öte kanımsın. Saçının teline zarar gelse ölürüm ben. Her şeyin en iyisine en güzeline layıksın sen. İmkânım olsa da başımda gezdirsem. İmkânım olsa da kalbimi açıp içine soksam. İmkânım olsa da pamuklara sarsam seni bebeğim gibi. 
Annem!
Can sırdaşım benim. İyi ki benim annemsin. İyi ki beni ben yapmışsın. Tüm başarılarım, mutluluklarım, huzurum her şeyim senin sayende oldu. Sen ne mükemmelsin öyle. Sihirli değneğin var sanki bir dokunuyorsun yaralarım kabuk tutuyor, iyileşiyor. Bir okşuyorsun saçımı, gönlüm huzurla doluyor. İyi varsın annem.
Anneler günün kutlu olsun can özüm. 
Not: Başta kendi annem Nebahat Yücel, kayınvalidem Zeynep Kuş, tüm şehit annelerinin ve diğer bütün elleri öpülesi annelerimizin anneler gününü en içten dileklerimle kutluyorum. Bu dünya hala yaşanır halde ise siz anneler ve günahsız bebekler-çocuklar sayesindedir. Dualarınız kabul, anneler gününüz kutlu olsun. 
Unutmayın siz iyi ki varsınız.